1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Göçmen yükü daha adil paylaşılmalı'

Ahmet Günaltay30 Kasım 2014

Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere göçmen yükünün Avrupa'da daha adil paylaşılması gerektiğini ifade etti. De Maiziere Almanya'da bir terör saldırısı ihtimalininse küçümsenemeyeceğini söyledi.

https://p.dw.com/p/1DxHd
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Uli Deck

Koalisyon hükümetinin küçük ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin Meclis Grup Başkanı Thomas Oppermann Almanya'nın daha fazla mülteci kabul etmesi gerektiğini söyledi. Oppermann insani sorumluluk kadar nüfusu yaşlanan Almanya'nın göçmen ihtiyacının da göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtti.

Almanya Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Bakanı Gert Müller Akdeniz'deki Mare Nostrum mülteci kurtarma programının sona ermesinden sonra yeni bir programa ihtiyaç olduğunu ve ayda 9 milyon euro harcayarak Akdeniz'de binlerce göçmenin kurtarılabileceğini söyledi.

Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere de Akdeniz ülkelerine yardımcı olacaklarını duyurdu. Thomas de Maiziere Deutsche Welle'ye verdiği mülakatta terör tehlikesine değindi ve Almanya'nın terör saldırılarına hedef olmasının beklenebileceğini söyledi.

'Paylaşım kriterleri belirlenmeli'

Federal İçişleri Bakanı Avrupa'ya akın eden mültecilerin üye ülkeler arasında adil bir şekilde paylaşılması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Bir ülkenin üzerindeki mülteci yükü arttığı zaman diğer ülkelerin yardımcı olması gerekir. Mültecilerin nasıl paylaşılacağına dair bazı kriterlerin belirlenmesi lazım. Bunda nüfus ve refah düzeyi gibi faktörler rol oynayacaktır. Dağıtımdan sonra mültecinin gönderildiği ülkede kalması esastır. Sonradan İsveç ya da Almanya'ya gelirlerse, geri gönderilmeleri gerekir.”

Mission Mare Nostrum Italien
Fotoğraf: picture-alliance/ROPI

Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, AB ülkeleri arasında varılan Dublin anlaşmasındaki kriterlerin değiştirilmesine karşı olduğunu ve mültecilerle ilgili yeni bir anlaşma hazırlanmasının zaman alacağını söyledi. Dublin anlaşması, göçmenlerin ilk ayak bastıkları Avrupa Birliği ülkesinde iltica başvurusunda bulunmalarını öngörüyor. Bu maddenin kendilerini dezavantajlı duruma düşürdüğünü savunan Akdeniz ülkelerinin bu maddenin değiştirilmesi için yaptıkları girişimler şimdiye kadar sonuç vermedi. Sonunda on AB ülkesi gönüllü paylaşım sistemi üzerinde anlaştılar. Almanya İçişleri Bakanı Thomas De Maiziere önümüzdeki yıllarda da Almanya'ya yüksek sayıda mülteci geleceğini ve 50 milyon insanın mülteci durumuna düştüğü dünyamızda bu sayının azalmasının beklenemeyeceğini ifade etti.

'Saldırı ihtimali küçümsenemez'

Deutsche Welle'ye verdiği mülakatta Almanya'daki terör tehlikesiyle ilgili soruları da yanıtlayan İçişleri Bakanı de Maiziere terör saldırısı ihtimalinin küçümsenemeyeceğini belirtti: “Durum ciddi olmakla birlikte sokağa çıkmaktan korkmamızı gerektirecek kadar değil. Tehlike yaratabilecek unsurlar hiç bugünkü kadar fazla olmamıştı. Suriye ve Irak'taki gelişmelerden etkileniyoruz. Saldırı tehlikesiyle ilgili ihtimal hesaplarına kıymet vermiyorum. Kimse saldırıya uğramayacağından yüzde yüz emin olamaz. Güvenlik birimlerimiz çok çalışıyor ve şimdiye kadar da başarılı oldu.”

IŞİD saflarında savaşmak için 550 Alman'ın Suriye'ye gittiğini belirten Almanya İçişleri Bakanı şiddete eğilimli İslamcıların Almanya'dan ayrılmasına izin verilmeyeceğini ancak pasaportları iptal edilse bile en önemli transit ülkesi olan Türkiye'ye kimlik belgesiyle girebildiklerini hatırlattı. Thomas de Maiziere Deutsche Welle'ye verdiği mülakatta, Almanya'da doğup büyüyen Müslümanların radikalleşmesinin sadece polisi değil aynı zamanda bütün toplumu da ilgilendiren sosyal bir sorun olduğunu vurguladı: “Alman toplumunda yetişip radikalleştiriliyorlar. Yüzde sekseni doğuştan Müslüman. Yüzde on ila yüzde yirmi kadarı da din değiştirenlerden oluşuyor. Almanlarla aynı kulüplerde top oynadılar, camilerde ibadetlerini yaptılar, katı Müslüman olmayan ailelerde yetiştiler. Böyle bir şey nasıl olabildi? Nasıl radikalleşiverdiler? Radikalleşme olduğunu öğrenmek ve ona karşı çıkmak bütün topluma düşen bir görevdir.”

©Deutsche Welle Türkçe

Mathias Bölinger (DW Berlin)