1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gözler Pakistan ve Hindistan’da

Christopf Heinzle17 Ekim 2006

Kuzey Kore’nin nükleer silah denemesi yapması, gözlerin Asya’daki iki nükleer güce Hindistan’a ve Pakistan’a da çevrilmesine yol açtı. Pakistan’ın, Kuzey Kore ile nükleer ticaretine ilişkin soruları yanıtlaması beklenirken, Hindistan ise ABD ile yaptığı nükleer enerji pazarlığının suya düşürmesinden endişeli.

https://p.dw.com/p/AZfI
Pakistan'ın Kuzey Kore'ye nükleer teknoloji ihraç ettiği iddiası tartışmalara neden olmuştu
Pakistan'ın Kuzey Kore'ye nükleer teknoloji ihraç ettiği iddiası tartışmalara neden olmuştuFotoğraf: AP

Hindistan, 1998’de yaptığı nükleer denemelerle nükleer bir güç olduğunu tüm dünyaya ilan etmişti. Dönemin Başbakanı Atal Bihari Vacpayee, yeraltında üç nükleer deneme yaptıklarını duyururken, özellikle komşusu Çin’e karşı güç gösterisi yapmayı amaçlıyordu. Ama bu gelişmeden kendini tehdit altında hisseden Çin değil, Pakistan oldu.

Bunun hemen akabinde nükleer denemeye kalkışan Pakistan da nükleer güç olmayı başaarn ilk İslam ülkesi olarak kendini lanse etti. Dönemin Pakistan Dışişleri Bakanı Hurşit Kasuri, Hindistan’ı ilk adımı atmakla suçlayarak, “Hindistan, 1974’te nükleer silah programına başladığında bizim de harekete geçmemiz gerekti. Ben hep iki ülke arasında barış sağlanması için uğraştım. Ama barış, zayıflık göstererek sağlanamaz“ demişti.

Hindistan ve Pakistan, attıkları bu nükleer adımdan ötürü, yıllar boyu yaptırıma ve izolasyona uğradı. Ancak geçen yıllar içinde bu iki ülkenin uluslararası alandaki önemi arttı. Pakistan, ABD’nin teröre açtığı savaşta önemli bir müttefiği haline geldi. Hindistan ise kaydettiği ekonomik büyüme ile ön plana çıktı.

Hindistan – ABD işbirliği

Hatta ABD Başkanı George Bush, geçtiğimiz Mart ayında Hindistan ile nükleer bir anlaşma imzalamaya yeşil ışık yaktı. Söz konusu anlaşmanın hedefi, Hindistan’ın nükleer tesisleri için Batı teknolojisiniden yararlanabilmesi idi. Hindistan, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nı imzalamaya hazır olmasa da bu ülkeye uygulanan tüm yaptırımlar kaldırıldı. Hindistan Başbakanı Manmohan Singh de bu anlaşmanın, Hindistan’a nükleer dünya düzeninde hak ettiği yeri kazandıracağını umduğunu dile getirmişti.

Yeni Delhi yönetimini bu dileklerinin gerçekleşmesi ve Başkan Bush’un Hindistan Başbakanı ile yaptığı nükleer pazarlığın geçerli olabilmesi için Amerikan Senatosu’nun onayı gerekiyor. Ancak Senato, Hinsdistan’ın geçmişte uluslararası toplumun tepkisine rağmen ısrar ettiği nükleer programının bugün kabul görmesinin, İran ve Kuzey Kore’ye de cesaret vermesinden endişe ediyor.

Hindistan ise kendisini bu ülkelerle aynı kategoride görmüyor. Yeni Delhi, „Kötülük yapmak isteseydik, şimdiye kadar yapardık, ama bize Kuzey Kore gibi muamele etmeyin“ mesajını veriyor.

Pakistan’ın konumu

Pakistan ise rakibinden daha güç bir konumda. Ülkenin nükleer programından sorumlu Abdülkadir Han, 2004 yılında “Başta Kuzey Kore’ye olmak üzere nükleer teknoloji ihraç ettik“ açıklamasını yapmıştı. Akıllara takılan soru, Pakistan yönetiminin bu alışverişin boyutlarından haberdar olup olmadığıydı. Zira Pakistan yönetimine göre olaydan Abdülkadir Han, bireysel olarak sorumlu. Kendi ürettikleri silahların yanlış ellere geçmeyeceği güvencesini veren İslamabad yönetimi, benzer kaçakçılık olaylarına ABD, Rusya ya da Hindistan’da da rastlandığını belirtiyor.

Hindistanlı Siyaset Bilimci Karnad, Pakistan ordusundaki şahinlerin köşeye sıkıştırdığı ve El Kaide’nin suikast girişimlerinden kılpayı kurtulan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in ölümü halinde, ABD’nin olası nükleer tehdidi önlemek için harekete geçeceğini, önlem alacağını belirtiyor. Bunu, Pakistan ordusuna açıkça ifade eden Washington’un amacı ise, „Taliban’ın olası bir kaos ortamında nükleer silah edinmesini engellemek“ olarak ifade ediliyor.