1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ergenekon tartışması

Hülya Schenk6 Ağustos 2013

Yıllardır tartışmalara neden olan Ergenekon davası ve bu davadan çıkan kararlar ne anlama geliyor?

https://p.dw.com/p/19KDE
Fotoğraf: Reuters

Her şey, 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye’deki bir gecekonduda 27 el bombası bulunmasıyla başladı. Bombaların izini sürmek için başlatılan soruşturma kısa bir süre sonra Türkiye’nin en önemli davasına dönüştü. Üç ayrı iddianame hazırlandı, yüz binlerce belge toplandı ve birleştirilen davalarla birlikte sanık sayısı 275’i buldu. 20 Ekim 2008 tarihinde başlayan dava, tartışmalarla gerçekleştirilen yargılama süreci sonrasında dün karara bağlandı. İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, aldığı kararla darbe yapmak üzere ’Ergenekon’ adlı bir terör örgütünün kurulduğunu hukuken tescilledi.

Ancak Ergenekon’a ilişkin tartışmalar ve yargı sürecinin doğru işlediğine dair kuşkular giderilmedi. Darbe iddialarıyla başlatılan soruşturmanın ilk aşamada umut verdiğini, ancak daha sonra beklentileri karşılamadığını ifade eden gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, sonucun sürpriz olmadığı değerlendirmesinde bulundu. Ergenekon soruşturmasını yakından izleyen ve bu konuda iki kitap yazan Mavioğlu, davanın sonuçlanması ile birlikte Türkiye’nin yeni bir güne uyanmadığını söyledi: 

“Bu insanların büyük çoğunluğu gerçek suçlarından ötürü yargılanmadı. Gerçek suçlarından dolayı yargılanmadıkları için Ergenekon davası bir kontrgerilla davası ya da İtalya’daki temiz eller operasyonu gibi gladyonun temizlenmesi davasına dönüşmedi. Bundan birkaç yıl önce, savcılardan biri olan Mehmet Ali Pekgüzel’in de söylediği gibi dava bir darbe girişimiyle sınırlı kaldı. Esas itibariyle Ergenekon davasında verilmiş olan cezalar, Türkiye’de 2007 sonrasında devlet içinde meydana gelen tasfiye operasyonunun sadece askerde değil, polis teşkilatında, aynı zamanda bürokraside, aynı zamanda geçmiş dönemden itibaren hükümete karşı dönüşüm ve değişim çabası içinde olanlara karşı verilmiş cezalarla sınırlı kaldı.”

"Derin devlet soruşturulmadı"

İddianamede, Ergenekon terör örgütüne ulaşıldığı, örgütün uzun yıllar faaliyetlerini sürdürdüğü, Türkiye'nin bir mafya ve terör cennetine dönüştüğü iddia ediliyordu. İddianamede yer alan bu ifadeler, hayal kırıklığı ile sonuçlanan Susurluk davasının bir devamı olacağı, 'derin devlet' iddialarının da soruşturulacağı umudu doğurmuştu. Ancak ucu 'derin devlete' uzanan suçlara ilişkin kapsamlı bir soruşturma yürütülmediğini savunan Mavioğlu, basın özgürlüğü açısından da kaygı duyduğunu dile getirdi: 

“Özellikle gazeteci olan isimlerin sadece ve sadece birtakım üst düzey komutanlarla yapmış oldukları görüşmeler ve o görüşmeler sırasında tutmuş olduğu notlar nedeniyle bu kadar ağır cezalara çarptırılmış olmalarının zaman içerisinde gazeteciliğin ve yazarlık faaliyetinin ciddi bir şekilde örseleneceği gibi bir sonuç doğuracağını düşünüyorum.” 

Siyasete etkileri

Alınan karar davanın müdahillerinden AKP’yi ise memnun etti. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Twitter hesabında “Ergenekon diye bir örgütün varlığı ve bu örgütün meşru hükümeti devirmek için darbe planladığı tescillendi. Şimdi savunanları görelim!” değerlendirmesinde bulundu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise cezaların özel yetkili mahkemeler tarafından alındığını savunarak “Bu mahkemelerin verdiği kararlar gayrimeşrudur” dedi. Peki, kutuplaşmalara neden olan Ergenekon davasının siyaset üzerindeki etkileri ne olacak? Yıldız Teknik Üniversitesi’nden anayasa hukuku uzmanı Doç. Dr. Ozan Erözden şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Ergenekon davası aslında önemli bir davaydı, bu dava doğru bir şekilde kullanılsaydı Türkiye’de demokratikleşme açısından son derece önemli bir aşama sağlanabilirdi. Ama bugün genel olarak bu dava hakkındaki algılama, bunun adil bir yargılama olarak yürütülmediği, hükümetin muhalifleri bastırmak için bir cadı avına dönüştürdüğü ve sonuçta verilen kararlar için de adaletsiz, haksız hapis cezalarının da bulunduğu şeklinde.”

Adil yargılama

Davanın içeriğinin yanı sıra yargılama koşulları da tartışmalara neden oldu. Uzun tutukluluk süreleri, delillerin doğru değerlendirilmemesi ya da soruşturmayı yürüten savcılara özel yetkiler tanınması dile getirilen eleştirilerden birkaçı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin standartları açısından bakıldığında bu davada bazı sorunlar görüldüğünü belirten Erözden’in değerlendirmesi şöyle:

“Esas problem yargılama sırasında delillerin ne şekilde değerlendirildiği, ne şekilde yargıçlar tarafından ele alındığı. Ergenekon davasında ilk defa Türkiye’nin hukuk tarihinde gizli tanık uygulamasına başvuruldu… Şunu söyleyebilirim genel bir gözlem olarak; adil yargılama kriterleri Ergenekon davasında büyük ölçüde tutmuyor, yerine getirilmiyor. Bunu aslında 12 Eylül dönemi sonrasında devlet güvenlik mahkemelerinde yürütülen davaların standartlarında bir dava olarak görmek uygun. Adil yargılama standartlarının yerine getirildiği bir dava değil kesinlikle.”

AGİT'ten eleştiri

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'ndan da mahkemeden çıkan karara tepki geldi. Gazetecilere verilen cezaları eleştiren AGİT, kararın ifade özgürlüğünü ihlâl ettiğini kaydederek bunun Türkiye'deki düşünce ve basın özgürlüğüne büyük zarar verdiğine dikkat çekti.

Öte yandan Ergenekon'da yargı süreci henüz sona ermedi. Ceza alan sanıkların temyiz için üst mahkemeye başvurmasının ardından yeni bir hukuk maratonu daha başlayacak.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Hülya Schenk

Editör: Başak Özay