1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Enerji sektörünün zararını kim üstlenecek?

24 Eylül 2019

Enerji sektörünün bankalara geri ödemediği kredi miktarının açıklananın çok üzerinde olduğu iddia ediliyor. Ekonomi kulislerinde şirketlerin zararlarını bankaların mı yoksa Hazine'nin mi üstleneceği tartışılıyor.

https://p.dw.com/p/3Q9Xp
Türkei 2016 Istanbul | Neubauten Finanzdistrikt
Fotoğraf: Getty Images/C. McGrath

Enerji sektörünün bankalara geri ödeme sorunu yaşadığı kredi miktarının açıklanandan çok daha fazla olduğu iddia edildi. Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın geçen hafta enerji sektöründeki şirketlerin bankalarda 12-13 milyar dolar civarında ödenmeyen kredi borcu olduğunu açıklamıştı. Ancak ekonomist Ali Ağaoğlu'na göre bu sorunlu kredinin sadece bir kısmı. Ağaoğlu DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede “Sorun bu kadarla kalsa mesele yok. Ama turpun büyüğü heybede. Yeniden yapılandırmaya tabi olmuş ama ödeme sorunları devam eden bir takım şirketler daha var. Bunların içinde en az 8-10 milyar dolarını ben biliyorum” dedi.

Buzdağının altı

Daha önce "bankaların sermayeleri yeterli" diye Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu (BDDK) ise geçen hafta, çoğu inşaat ve enerji sektöründen şirketlere verilen büyük bölümü döviz cinsi olan 46 milyar lira tutarındaki kredinin zarar yazılmasını istedi, yani batık durumda olduğunu ilan etti. BDDK bu zararı karşılamak için bankaların bilançolarına artı sermaye koymasını istedi.

CHP’nin ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı Faik Öztrak "Bu batıklar 2018 yılından beri konuşuluyor. Bankalar bu batık kredilerle ilgili seçim öncesinde neden gereğini yapmadı. Meclis'teki tartışmalarda sorunlu kredilerin 400 milyara kadar çıktığı söylenmişti. Demek ki bu işin daha başındayız. 46 milyarlık batık kredi sadece buzdağının görünen kısmı” diye konuştu.

Süreç nasıl işliyor?

BDDK'nın işaret ettiği batık krediye giden süreçte bankalar, öncelikle kredi geri ödeme sıkıntısı çeken firmayı yakın izlemeye alıyor. Yakın izlemede banka firmanın durumunu detaylı sorguluyor, nakit akışlarını takip ediyor. Yakın izlemede ödeme durumu düzelmeyen firma takibe (tahsili gecikmiş alacak) düşüyor. Bu durum artık kredinin battığını ve yasal sürecin başladığını gösteriyor. Yasal süreçte önce şirketlerin yönetim kuruluna bankalar tarafından kayyum atanıyor. Bankalar alacakları karşılığında şirketlerin mal varlıklarını ya da hisselerini satabiliyor.

Güven sorunu

Ağaoğlu'na göre bankaların sektöre verdikleri kredilerin net olarak açıklanmaması piyasada güvensizliğe yol açıyor. "12-13 milyar dolar olarak açıklanan miktar, sorunlu hale geldiklerini kabul ettikleri batık krediler” diyen Ağaoğlu şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bir de sorunlu olduğu kabul edilmeyen yeniden yapılandırılmış, yaşayan kredi gibi kayda geçmiş birtakım şirketler daha var. Bankacılık sektörünün ne kadar sermaye açığı olduğunu net bir şekilde ortaya koymadığınız sürece endişeli bekleyiş devam edecek.  Hasar tespiti yapılmalı. Açıklanan rakamlar şu anda bankaların sermaye yeterlilik oranlarını düşürmeyebilir ama yeniden yapılandırılan krediler de ödenmezse, buzdağının altını da dahil ettiğimizde resim farklı çıkar. Şu anda resmi bilmiyoruz, bu 46 milyar TL’yi iki gün önce biliyor muyduk, yeniden yapılandırılan kredileri bu rakama dahil etmeniz lazım.” 

Hazine kimleri kurtaracak?

Ankara ekonomi kulislerinde yüksek sesle dillendirilen tek soru, bu süreçte Hazine’nin mi, yoksa bankaların mı şirketlerin zararlarını üstleneceği sorusu.  Hükümet, geçen ay Hazine’nin özel şirketlere ortak olmasını öngören bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlamıştı.  Kararname’ye göre, Hazine yurtiçinde ve yurtdışındaki özel şirketlere ortak olabilecek. Bu şirketleri de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan belirleyecek. Ankara kulislerinde, iktidara yakın batık şirketlerin Hazine eliyle kurtarılabileceği, diğerlerinin bankalara yıkılacağı dillendiriliyor.

 DW Türkçe'ye bilgi veren bankacılık sektöründen adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili süreci şöyle yorumladı:

 "Bir süre öncesine kadar, hükümetin zordaki şirketleri banka içi yapılandırmayla kurtarma fikri ve niyeti vardı. Bundan vazgeçilmiş görünüyor. Bu firmaların tahsili gecikmiş alacaklara atılması teknik olarak bu yüke bankaların katlanacağı anlamına gelir. Verdikleri kredilerin karşılığı aldıkları teminatlar, bu firmaların sahiplik yapısının da değişeceğini gösterir. Bankalar, bu firmaları kendi kuracakları ya da hazinenin yönlendirmesiyle oluşturacakları varlık yönetim havuzunda toplayacakları yeni bir yöntem de geliştirebilirler. Ya da bir süre önce çıkan Kararname’ye göre, Hazine'nin istediği firmaya ortak olması da söz konusu olabilir.”

"Bankalar kredi iştahını azaltan güven bunalımını aşabilecek mi?"

Bütün bu süreci bankalar açısından yorumlayan bir Merkez Bankası yöneticisi, gelecek yılın, finans kesimi için ciddi bir sınav niteliğinde olduğunu belirterek, “Kredi iştahını sadece düşük faiz oranlarının belirlemediğini görebileceğimiz bir noktaya doğru gidiyoruz. Bankalar, kredi iştahını azaltan, reel sektöre güven bunalımını aşabilecekler mi? Her şey bir tarafa denklemin asıl yükünü gelecek sene Hazine geri ödemeleri çekecek. Finansal sistemin aktörleri, hazine itfalarının tekrar yenilenmesi ve devletin kredi verin baskısı altında bir ortamda gelecek yılın haritasını oluşturacak” yorumunu yaptı.

Aslı Işık

© Deutsche Welle Türkçe