1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Strom statt Sprit: Die Zukunft gehört dem Elektro-Auto

Ahmet Günaltay18 Haziran 2009

Elektrikli otomobiller geleceğin aracı olarak görülüyor. Aralarında Almanya’nın da bulunduğu birçok hükümet bu alandaki araştırmalara destek veriyor. Ancak hala birçok engel uzmanları zorluyor.

https://p.dw.com/p/IMxD
Fotoğraf: picture alliance/dpa

Bazı uzmanlar gelecekte bütün otomobillerin elektrik motoruyla donatılacağına kesin gözüyle bakıyor. Elektrik motorlu araçların avantajı, iklime zarar veren egzost gazı çıkarmadıkları için çevre dostu olmaları. Ancak elektrikli otomobiller yolları işgal edene kadar bir dizi probleme çözüm bulunması gerekiyor.


Gürültüye son

Elektrikle çalışan araçlar çevre dostu oldukları kadar son derece sessizler de. Sürekli egzost gazı ve motor gürültüsünden şikayet eden Pekin gibi dünyamızın mega kentleri için nimet sayılan elektro mobillere geleceğin taşıma aracı gözüyle bakanlardan biri de Alman Fraunhofer Enstitüsü Enerji Ekonomisi bölümü başkanı Martin Wietschel.

“Şehir sakinleri en çok gürültüden şikâyetçi. Elektrikli otomobil kullanan ya da çift zamanlı motorların yasaklandığı yerlerde yaşayan Çinlilere sorduğunuzda, hepsi ‘dünya varmış, ne kadar sessiz’, diyor.”

Ancak elektrikli otomobillerin insanı ve çevreyi rahatlatması zaman alacak. Almanya hükümeti ülkedeki elektrikli araç sayısının 2020 yılına kadar bir milyona çıkacağını tahmin ediyor. 2009 Almanya’sında 41 milyon ruhsatlı araç bulunuyor.


Devlet teşviği şart

1 milyonluk mütevazı elektromobil hedefine ulaşılabilmesi bile devlet teşvikine bağlı. Almanya hükümeti sanayi işletmeleri, araştırma merkezleri ve siyasi karar organları arasında daha fazla işbirliği yapılabilmesi için konjonktür paketinden 500 milyon Euro ayırdı.

En büyük problem emisyonsuz araçların aküleriyle akülerin doldurulmasından kaynaklanıyor. Mitsubishi şirketinin seri imalatına başladığı ve sadece Japonya’da satılan ilk elektrikli otomobili ‘bir akü elektrikle’ 160 km. yol kat edebiliyor. Ancak akünün prizden doldurulması yedi saat sürüyor.

Önce daha yüksek randımanlı ve ucuz akülerin geliştirilmesi gerekiyor. Ayrıca akünün nasıl şarj edileceği de, uzmanları zorlayan sorulardan. Almanya’nın en büyük ikinci elektrik şirketi RWE’nin bu branştaki uzmanlarından Carolin Reichert birkaç yıla kadar, şehir şebekesinden daha yüksek voltajlı elektrikle şarj süresinin 20 dakikaya düşürülebileceğini söylüyor. Ardından akla elektrikli otomobilin nerede ve nasıl şarj edileceği sorusu geliyor.

“Enerji ikmali açısından, şarj altyapısının bütün ülke sathına yayılmasının devlet tarafından teşvik edilmesi gerekiyor. Her yerde akü doldurma imkanı bulunmadığı sürece kimse elektrikli otomobil sahibi olmak istemez.”

Berlin’deki proje


Elektrik şirketi RWE ilk aşamada büyük bir otopark şirketiyle işbirliği başlattı. Berlin’deki 20 büyük garaja akülü araçlar için özel ‘elektrik pompaları’ monte edilecek. Deneme niteliğindeki bu projeye ortak olan Daimler şirketinin elektrikli Smart’ları bu garajlardaki prizlerden elektrik çekecek.

Elektrikli otomobillerin menzil ve şarj dışındaki bir diğer handikapı da fiyatı. Mitsubishi’nin elektro mobili 34 000 Euro’ya satılıyor. Aynı sınıftaki benzin motorlu Mitsubishi’lerin fiyatı bunun yarısı kadar. Almanya Araştırma Bakanlığı’ndan Wolf-Dieter Lukas yüzde yüzlük fiyat farkını göze almak için insanın çevre delisi olması gerektiğini söylüyor.

“Ekolojiyle ekonomi birbirini dengelemeli, ödenen paraya değmeli.”

Yüksek fiyat ve sınırlı konfor, aslında bütün yeni teknolojilerin başlangıç aşamasında karşılaştığı bir durum. Carl Benz 1886 yılında ilk içten yanmalı motorla çalışan otomobili piyasaya çıkardığında da faytonlar otomobilden hem daha hızlı, hem daha güvenilir hem de daha ucuzdu.


Andreas Becker / Ahmet Günaltay

Editör: Nihat Halıcı