1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
İnsan HaklarıTürkiye

Diril davası: "Yaramızı iyileştirecek hiçbir şey yok"

19 Nisan 2022

Şimuni-Hürmüz Diril çifti 11 Ocak 2020'de kaybolmuş, 70 gün sonra Şimuni Diril'in işkence edilerek öldürülmüş bedeni bulunmuştu. Şırnak'ta başlayan davada zanlı Apro D. tutuklandı. Hürmüz Diril'in akıbeti hâlâ belirsiz.

https://p.dw.com/p/4A6bM
Türkei | Simuni-Hürmüz Diril
Fotoğraf: Privat

Şimuni Diril'i "canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme, tasarlayarak öldürme" suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması bugün Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Şırnak Barosu ve ailenin avukatlarının hazır bulunduğu davada tutuksuz yargılanan üç şüpheli olan Apro D., Behçet Ö. ve İsmail Y. de katıldı. DW Türkçe'ye konuşan Şırnak Barosu Başkanı Rojhat Dilsiz, dosyada geçen delilleri talep ettiklerini ve davanın bir sonraki duruşmasının 16 Haziran'da görüleceğini belirtti.

Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı, eski adıyla Mehri şimdiki adıyla Kovankaya Köyü'nde yaşayan Şimuni ve Hürmüz Diril 11 Ocak 2020'de kaybolmuş, kaybolmalarından 70 gün sonra Şimuni Diril'in cansız bedeni evinden bin 500 metre mesafedeki Hezil Çayı kenarında oğlu tarafından bulunmuştu. Hürmüz Diril'in akıbeti ise bugüne kadar aydınlığa kavuşmadı.

Türkei | Simuni-Hürmüz Diril
Fotoğraf: Privat

1989'da köyünden çıkan, 1990'ların başında da bölgedeki köy boşaltmaları nedeniyle İstanbul'a göç eden Şimuni ve Hürmüz Diril, yaşadıkları köyün en eskilerinden. Keldani olan çiftten Hürmüz Diril senelerce muhtar vekilliği de yaptığı için bölgeyi en iyi tanıyanlardan biri olarak biliniyor.

Diril ailesi, 2010'dan itibaren önce yazları köyüne gitmeye ve çadırda kalarak vakit geçirmeye, 2013'ten itibaren de yerle bir olan evlerinin yerine yenisini yapmaya başlamış. Ev bitince hayvan da alarak köye yerleşen Şimuni ve Hürmüz Diril çiftinin oğullarından Remzi Diril, anne ve babasının topraklarını, köyünü çok sevdiğini ve tatillerde bile gittiğinde ağaçlar diktiğini hatırlıyor. "Babam ceviz ağaçlarını çok seviyordu, annem de üzüm bağları ve şeftali ağaçlarına düşkündü" diye anlatıyor.

11 çocuğu ve 26 da torunu olan çift, Keldani atalarının da yaşadığı topraklarda, kendi kurdukları güneş sistemi de sayesinde yaz kış kalmaya başlamış. Çocukları en son 7 Ocak 2020'de onlarla konuşmuş, Ondan sonrası ise tam bir muamma. "Bir iki gün ulaşamayınca 12 Ocak'ta köye gittik" diye anlatıyor Remzi Diril. Gittiklerinde evlerinin kapısı kapalıymış ve anne ve babasından tek iz bulamamışlar.

Akrabaları ve de komşuları da olan ve aralarında eskiden kalma bir husumette de bulunan, Şimuni Diril'i öldürmekle suçlananlardan Apro D., Diril çiftinin evlatları köye ilk gittiğinde onlara anne ve babalarını PKK'nın kaçırdığını söylemiş. Bölgede o tarihte süren askeri operasyona ve kara rağmen PKK'lıların nasıl ve neden kaçırmış olabileceğine anlam veremese de aile arama çalışmalarına başlamış. Karda köye doğru geliş izleri bulan Diril ailesi, gidiş yönünde ayak ve hayvan izi görememiş. Remzi Diril, "Etraftaki mağaralara da baktık. Annemin elbiselerini bulduk. Bir de sürüklenerek götürüldüğünü tahmin ettiğimiz eski battaniyeyi" diye hatırlıyor.

Remzi Diril: Babam ceviz ağaçlarını çok seviyordu, annem de üzüm bağları ve şeftali ağaçlarına düşkündü.
Remzi Diril: Babam ceviz ağaçlarını çok seviyordu, annem de üzüm bağları ve şeftali ağaçlarına düşkündü. Fotoğraf: Privat

Bütün taleplerine rağmen olay yeri incelemesi dışında arama çalışmaları yapılmamış. "1-8 Ocak arası o bölgede askeri operasyon vardı, AFAD ekipleri de bekliyordu, dalgıçlar da, ama bir sene önce kolu kırılan annem için bölgeye helikopter gönderilirken, günlerce onlardan haber alamadığımız dönemde hava şartları bahane gösterilerek arama çalışmaları yapılmadı" diyor Remzi Diril.

Çiftin kaybolmasından tam 70 gün sonra, karın yavaş yavaş eridiği güneşli bir Mart günü ağabeyinin, babasından yadigar kalan keçileri ahırdan çıkardığını ve uzaktaki bir iki mağaraya da bakmak, anne ve babasının izini bulmak umuduyla yola çıktığını aktarıyor. "Keçiler ağabeyimin sürdüğü yere değil, Hezil Çayı kenarına yönelince ağabeyim de peşlerinden gitmiş. Köpek suyun kenarındaki bir taşın arkasında havlamaya başlayınca ağabeyim de gitmiş bakmış. Yaklaştığında bunun çıplak ve cansız bir beden olduğunu, dikkatli bakınca da annemiz olduğu görmüş" diye yaşadıklarını hatırlıyor.

Otopsi işkence edilerek öldürüldüğünü ortaya koyuyor

Şimuni Diril'in iddianamede de yer verilen otopsi raporu 65 yaşındaki 11 çocuk annesinin ağır işkence sonucu öldürüldüğünü ortaya koyuyor. Raporda, Şimuni Diril'in başından ayağına kadar çok sayıda kırıklar, travmalar olduğunu, iç organlarının ağır hasar gördüğü, bazı uzuvlarının noksan olduğu belirtiliyor ve "maktulün ölene kadar ve ölmeye sebep verecek kadar darp edilerek öldürüldüğü" belirtiliyor.

Keldani rahibi de olan oğlu Remzi Diril, "Ölüm, normal bir ölüm baş tacıdır, herkes kabul eder ama böyle zalim bir hisle, zalim duygularla işlenmiş bir ölüm… Bunu o yaşta bir kadına ancak korkak, aşağılık, kendini bilmez bir insan yapmış olmalı" diye tepkisini dile getiriyor.

Şimuni Diril'in otopsi raporu ağır işkenceyle öldürüldüğünü ortaya koyuyor.
Şimuni Diril'in otopsi raporu ağır işkenceyle öldürüldüğünü ortaya koyuyor.Fotoğraf: Privat

Şimuni Diril'i öldürmekle suçlanan üç kişi hakkında savcılığın hazırladığı rapordaki iddialar da o yönde. Savcı, Apro D., Behçet Ö. ve İsmail Y. isimli üç zanlıya "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme ve tasarlayarak öldürme" suçlamalarını yöneltiyor. Zanlılardan Apro D. üç kez tutuklanmış, üç kez de serbest bırakılmış, bu da olaya dair pek çok spekülasyona neden olmuştu. Apro D.'nin arkadaşları da olan diğer iki sanık ise hiç gözaltına alınmamış, bu da tartışmaları daha da alevlendirmişti. Ailenin avukatlarından Nimet Kuzu, bu kadar ağır şüphe altında olan, farklı ve çelişkili ifade verdikleri savcılık tarafından bile onaylanan şüphelilerin serbest dolaşmasının normal olmadığını söylüyor. "Defalarca yanlış, farklı ve çelişkili ifade veren Apro D.'nin serbest bırakılmış ve kayıp olayının da tek tanığı olarak yalan bilgi vermesi bile aslında onun tutuklu yargılanmasına yetiyordu" diye ekliyor ve bugün nihayet yeniden tutuklanmasının doğru olduğunu söylüyor.

PKK, aileler arası husumet, toprak ve hazine spekülasyonları

Şimuni Diril'i öldürmekle yargılanan Apro D., aynı zamanda akrabaları ve komşuları. Çift kaybolduğunda ailesine haber vermemekle kalmayıp, köye gelen ailesine ve akrabalarına da "PKK tarafından kaçırıldılar" diye yalan söylüyor. Savcının dosyaya giren raporunda, "O an korktum, öyle dedim" diye söylediklerinin yalan olduğunu itiraf ettiği de belirtiliyor. Ancak savcının gözünde şüphe uyandıran tek davranışı o da değil. Apro D.'nin telefonlarında yapılan incelemelerde de yazdığı mesajların olası bir soruşturmayı etkileme niyetiyle yapılmış, gerçeği yansıtmayan yazışmalar olduğu notu düşülüyor. İddianamede, savcı Apro D.'nin, Diril çiftinin oğlunu kastederek, "Remzi (Diril) Apoculara (BTO-Bölücü Terör Örgütü) yaptırmış, para yedirmiş, babasını öldürtmüş" şeklinde telefon görüşmeleri yaptığı ancak soruşturma sırasında buna dair hiçbir beyanda bulunmadığı gibi, bu konuşmayı da cep telefonunun dinlendiğinden yola çıkıp soruşturmayı etkilemek amacıyla "suçlu pişkinliğiyle" yaptığı rapor ediliyor. İddianamede ayrıca, Apro D. ve diğer zanlılar olan Behçet Ö. ile İsmail Y. arasındaki telefon kayıtlarından bazılarında da "suç iştiraki gösterir şekilde konuşmaların tespit edildiğine" dikkat çekiliyor. HTS kayıtlarından da zanlıların olayın meydana geldiği dönemde çokça görüştüklerinin anlaşıldığı belirtiliyor.

Sadece işkence değil, sırtından ateş de edilmiş

İddianameyi hazırlayan savcı, "Şimuni Diril'in sırtına bir el ateş ettikleri, kafatası ve iskeletinde kırıklar oluşacak, iç organlarında harabiyete neden olacak şekilde eziyet çektirilerek ölene kadar darp ettikleri, daha sonra da cesedini köyünden geçen dereye attıklarına" kanaat getiriyor. Şüphelilerin eylemlerinin ani bir kızgınlıkla işlenmediği, gerekli alet ve teçhizat temin edildikten sonra, kayıp şahsın (Hürmüz Diril) bulduğu söylenen defineye ulaşabilmek amacıyla düşmanca duygularla tasarlanarak işlendiğinin anlaşıldığı da vurgulanıyor.

İddianamede, Diril çiftinin hazine bulduğu iddiasıyla kaçırıldığı ve Şimuni Diril'in öldürüldüğü ve Hürmüz Diril'den hâlâ haber alınamadığı belirtilirken, gerçekten bir hazine bulunup bulunmadığına dair bilgiyse yer almıyor. Çiftin oğlu Remzi Diril, "Eğer gerçekten böyle bir yalana inanıp bunu yaptılarsa Allah affetmesin" diye konuşuyor. Ve "Bir toprağın en büyük hazinesi işlenmesi ve ondan faydalanılmasıdır" diye devam edip, "Bizim topraklarımızın en büyük hazinesi de lezzetli balıdır" diye aktarıyor.

İki yıldır bütün kardeşleriyle birlikte derin bir üzüntü içinde yaşadıklarını da hatırlatan Remzi Diril, "Acımıza rağmen sabır ve umutla hayatımıza devam ediyor ve adalet talep ediyoruz. Eskiden biri öldüğünde çok canım yanardı, şimdi bir olay olduğunda bakıyorum ki benim acımın üstünde bir acı yok" diye konuşuyor ve "Adalet bekliyoruz" diye de tekrarlıyor. "Adında da adalet geçen bir iktidardan, devletimizden bizi sahiplenmesini istiyoruz ki sahiplenme de adaletle olur. Biz bu toprakların öz evlatlarıyız, üvey çocukları değiliz" diye devam ediyor.

Keldaniler kimdir?

"Türkiyeli Asuri Keldaniler ve 20'nci Yüzyılın Son Çeyreğinde Fransa'ya Göçü" adlı doktora çalışmasıyla tanınan araştırmacı teolog Buğra Poyraz'a göre, Şimuni ve Hürmüz Diril'in başına gelenler, özellikle topraklarını 80'li ve 90'li yıllarda terk ederek Avrupa'ya yerleşen on binlerce Keldani arasında var olan tarihsel korkularını yeniden depreştirdi. Doktora çalışması için Fransa'ya yerleşen Keldanilerin sığınmacı başvuru beyanlarını da inceleyen Poyraz, orada pek çok Keldaninin sebepsiz yere öldürüldüklerini anlattıklarını ve devletin de bunları engellemeyerek veya kayıtsız kalarak bunu bir politika haline getirdiği izlenimini taşıdıklarını gördüğünü aktarıyor. Poyraz'a göre bugün Türkiye'nin kendi Keldanilerinin sayısı 250 ila en fazla 800.

Uluslararası araştırmacıların çoğunluğu Keldanilerin 1915'te yüzde 80-85'inin katledildiğini savunuyor ve bunu sayıyla da 250 bin olarak veriyor. 80'li ve 90'lı yıllarda Keldanilerin yerleşim birimleri olan Hakkari, Siirt, Mardin ve Şırnak başta olmak üzere pek çok bölgedeki şiddetin, köylerin boşaltılmasının, faili meçhullerin ve koruculaştırmanın da, içine kapanık yaşayarak yüzyıllardır varlığını korumaya çalışan Keldaniler arasında büyük tedirginlik yarattığı ve göç etmelerine neden olduğu belirtiliyor. 

Mezopotamya'nın en eski halklarından olan ve Katolikliği kabul ettikleri 16'nci yüzyıldan itibaren de Keldani adını alan, 18'nci yüzyılda da kendi kiliselerini kuran Asuri halkına ait bir topluluk olan Keldaniler Doğu Aramicesi denilen dili konuşuyor.