1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Cumhurbaşkanlığı Yönetmeliği: Ormanları ranta açıyor

12 Ocak 2021

Çevre ve orman konusunda çalışan uzmanlar, yönetmeliğin Anayasal olarak suç olan işgalleri yasal hale getireceği ve ekosistem olarak bir bütün olan ormanları ranta açacağı konusunda uyarıyor.

https://p.dw.com/p/3nngp
Fotoğraf: YAY Micro/imago images

Türkiye'de ormanlar, Anayasa'nın 169. maddesi ile korunuyor. Bu maddede özetle "...ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez..." deniliyor. 6 Ocak tarihinde ise Resmi Gazete'de orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine ilişkin bir yönetmelik yayınlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yürürlüğe giren yönetmeliğe göre 28 Nisan 2018 itibarıyla üzerinde yerleşim yeri olan orman alanları, orman sınırları dışına çıkarılacak. 

Yönetmelik, 6831 Sayılı Orman Yasası'na 2018'de eklenen Ek Madde 16 kapsamında çıkarıldı. Ana Muhalefet Partisi CHP bu yasa değişikliğini Anayasa'nın 169. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) götürmüş, AYM yapılan başvuruyu reddetmişti.

'İşgalciler ödüllendiriliyor'

DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Doç. Dr. Cihan Erdönmez ise düzenlemenin hukuka uygun olmadığı görüşünde. Erdönmez, "Hem Anayasa'nın 169. maddesini hem de söz konusu yasa değişikliğini okuduğumda yasanın açıkça Anayasa'ya aykırı olduğu kanaatine ulaşıyorum. Düzenleme yasal olsa bile hakka ve hukuka uygun değil. Çünkü devlet ormanları, bütün halkın ormanlarıdır ve halk adına devlet tarafından korunup yönetilmek zorundadır. Bu tür düzenlemeler asla halkın genelinin yararına olan düzenlemeler değildir" diyor.

Erdönmez, öncelikle işgale neden izin verildiğini ve ormanı korumakla mükellef kurumların görevini neden yapmadığını sorgulamak gerektiğine dikkat çekiyor. Anayasa'ya ve Orman Yasası'na aykırı bir şekilde işgal edilmiş orman alanlarının, yeniden ormana dönüştürülmesi ve işgalcilerin cezalandırılması gerektiğini belirten Erdönmez, düzenlemeyle ise işgalcilerin adeta ödüllendirildiğini vurguluyor.

Anayasa'nın 169. maddesinde ayrıca "31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz" deniyor.

'Anayasa ve etiğe aykırı'

Ahmet Dursun Kahraman
Ahmet Dursun KahramanFotoğraf: privat

DW Türkçe'ye konuşan Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Genel Başkanı Ahmet Dursun Kahraman, rant uğruna yasaların yol sayıldığı, görmezden gelindiği bir dönemden geçildiğini belirterek, "Artık yasaları yok sayma yerine buna bir kılıf hazırlama ihtiyacı duyulmuştur. İmara açarak oranın yer üstü ve yer altı zenginliklerini bu yolla talan edeceklerdir. Bu çabanın içinde yine de baştaki o yasaları yok sayma tavırlarının etkinliği vardır. Çünkü uygulama Anayasa'ya aykırıdır, etiğe de aykırıdır. Orman kamunun malıdır, bu yönüyle Anayasa'ya aykırıdır. Öyle ki sözgelimi orman suçlarının affı söz değildir" ifadelerini kullanıyor.

Yeni düzenleme, aynı zamanda "bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerler" ile "yerleşim oluşturulmaya uygun taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan yerler"in de orman sınırları dışarısına çıkarılmasına olanak tanıyor.

'Orman ekosisteminin parçası'

Ancak uzmanlara göre bir orman toprağının muhafazasında yarar olmayacağına dair bir karar, bilim ve fen bakımından mümkün değil.

Doç. Dr. Cihan Erdönmez, taşlık, kayalık gibi açıklık alanların hem yaban hayatı açısından hem de ormanın ekolojik döngülerinin sürekliliği açısından telafisi mümkün olmayan işlevler yerine getirdiğini söylüyor. Erdönmez, "Bu tür alanları orman sınırları dışarısına çıkarmak çağdaş ormancılık anlayışının yakınından bile geçemez. Olsa olsa üç yüz yıl önceki odunculuk anlayışında bu tür uygulamalar kendine yer bulabilir" diyor.

ÇMO Genel Başkanı Kahraman da taşlık, kayalık gibi alanlarla birlikte orman alanlarının orman ekosisteminin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak "Nasıl bir bakanlık ya da hangi bilim dalı, hangi fen bilimi hiçbir yararı olmayan bir ormandan hatta hiçbir yararı olmayan ağaçtan bahseder" diye soruyor.

Yok olan ormana gerekçe: Kamu yararı

'Özerk denetim ortadan kalkacak'

Düzenlemeye göre imara açılacak alanlarla ilgili raporlar da sadece, Cumhurbaşkanı'na bağlı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilecek.

Kahraman, kararın tek bir yetkiye teslim edildiğine dikkat çekerek "Korkunçtur ki yararsız orman olabilir düşüncesine sahip ya da bu algıyı yani yararsız bir orman olabilir algısını oturtmakta bir sakınca görmeyen bir mekanizma işleyecek. Bu yolla kamu denetimi tabii ki yok edilecektir. Yönetmelik rant hırsını beslemek üzere özerk denetimi ortadan kaldıracaktır" diye konuşuyor.

Öte yandan Türkiye'de resmi veriler orman alanlarının arttığını gösterse de farklı sektörlerin kullanımına açılan orman alanlarının büyüklüğü giderek artıyor.

'700 bin hektar kullanıma açıldı'

Doç. Dr. Cihan Erdönmez, kağıt üzerinde orman görünürken gerçekte madencilik gibi değişik tür arazi kullanımlarına tahsis edilmiş 700 bin hektardan fazla orman alanı olduğuna işaret ediyor. Bu kullanımların, orman ekosistemini parçalayarak ormanın bütüncül işlevlerinde çok büyük azalmalara yol açtığını belirten Erdönmez, "Orman Genel Müdürlüğü'nün 2019 raporuna göre Türkiye genelinde 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısı 2008-2019 arasında yaklaşık 55 binden 120 bine çıkarak yüzde 118 arttı" bilgisini veriyor.

Cihan Erdönmez
Cihan ErdönmezFotoğraf: privat

Bartın Üniversitesi Orman Fakültesinden Erdoğan Atmış ve Batuhan Günşen'in Orman Genel Müdürlüğü verileri üzerinden yaptığı akademik çalışmaya atıfta bulunan Erdönmez, çalışmanın sonuçlarına göre nüfus artışının olduğu, göç alan, sanayileşmiş ve arazi rantının yüksek olduğu İstanbul, İzmir, Antalya gibi batı illerinde orman alanlarının azaldığına dikkat çekiyor. Yalnızca İstanbul'da meydana gelen orman azalmasının on binlerce hektar olduğunu söyleyen Erdönmez, "Buna karşılık tam tersi özellikler gösteren doğu illerinde orman alanları artıyor. Bu da bize orman alanlarının rant baskısına karşı korunamadığını, buna karşılık bu tür baskıların olmadığı ve nüfusun çekildiği bölgelerde kendiliğinden arttığını gösteriyor" ifadelerini kullanıyor.

'Rantın yüksek olduğu bölgeler'

Bu durumun devletin ormanları korumakla sorumlu kurumunun bu görevi tam olarak yerine getirmediğini gösterdiğini ifade eden Erdönmez, Orman Genel Müdürlüğü'nde ve diğer ormancılık kuruluşlarında liyakat sisteminin bir kenara bırakılmasının, siyasi baskıların ve siyasallaşmanın sorgulanması gerektiğini savunuyor.

Erdönmez'e göre, yönetmelikle özellikle arazi rantının yüksek olduğu batı bölgeleri risk altında. Orman alanlarına potansiyel rant alanı olarak bakanların süreci çok yakından takip ettiğini ifade eden Erdönmez, "Düzenlemeyle rant avcılarına 'Siz girin ormana, kesin, yakın, yapılar yapın. Biz ne yapar eder buraları size vermenin bir yolunu buluruz' işareti veriliyor. Bu şartlar altında ormanlar nasıl korunabilir" diye konuşuyor.

'Su kaynakları tehlikede'

Ahmet Dursun Kahraman ise Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz başta olmak üzere Türkiye genelinde bütün bölgelerin tehdit altında olduğunu belirterek şöyle devam ediyor: "Bu saldırıdan en büyük payı da İstanbul ve çevresi alacak. Biraz da çılgın proje hayallerinin desteğiyle Istrancalar. Istrancalar ki kuraklık için, kuraklıktan bahsettiğimiz bu günlerde İstanbul'un ciddi su kaynaklarını içermektedir. Ki tabii bu İstanbul'la da Marmara'yla da kalmayacak. Artvin ve benzer coğrafyalar da bu tehdidin altında olacaklardır."

Orman sınırları dışına çıkarmanın ilk uygulaması, henüz yönetmelik çıkmadan, 25 Kasım 2020 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile gerçekleşti. İzmir Bayraklı'da bulunan bazı alanlar orman sınırları dışına çıkarıldı.

Pelin Ünker

© Deutsche Welle Türkçe