1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Covid-19 ateşini hangi önlemler söndürecek?

9 Eylül 2020

Bilim insanları pandemi tedbirlerinin daha kökten çözümler sunması gerektiğini söylerken, hafta sonu yasaklarının istenilenin tersine yol açabileceği uyarısı yapıyor. Çözüm için 14 gün genel kısıtlama öneriliyor.

https://p.dw.com/p/3iC9h
Fotoğraf: Getty Images/Anadolu Agency/O. Coban

Türkiye'de Covid-19 vakaları artış eğilimini sürdürürken, yeni tedbirlerle bu eğilim tersine çevrilmeye çalışılıyor. Bilim insanları bu tedbirlerin çok daha kökten çözümler sunması gerektiğini söylerken, hafta sonu yasakları gibi uygulamaların istenilenin tersini getirebileceği uyarısı yapıyor ve 14 gün genel kısıtlama öneriyor.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye şu anda pandeminin birinci dalgasının ikinci zirve noktasına doğru çıkış halinde. Bu kapsamda gerek devlet yetkilileri gerekse bilim insanları virüsün ateşinin söndürülmesi için nasıl tedbirler alınması gerektiğini tartışıyor.

İçişleri Bakanlığı’nın son genelgesiyle ülke genelinde evler hariç olmak üzere ister kapalı ister açık olsun her tür alanda vatandaşlara istisnasız maske takma zorunluluğu getirildi. Toplu ulaşımda ayakta yolcu alınmasına kısıtlama getirilmesi ile gece 24.00’ten sonra cafe ve restoranlarda müzik yayını yapılmaması da diğer yeni tedbirler arasında yer aldı.

Hafta sonu yasakları işe yarıyor mu?

Özellikle Ankara gibi vakaların çok hızlı arttığı ve hastanelerin artık yetersiz kalmaya başladığı illerde hafta sonları sokağa çıkma ve park kısıtlamalarının yeniden getirilmesi gündemdeki seçenekler arasında.

Ancak bu tür kısa süreli ya da aralıklı kısıtlamaların getirilmesini savunanların yanı sıra bu tedbirlerin arzu edildiği kadar etkili olmadığını düşünenler de var.

Ankara Üniversitesi Aktuerya Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Tank pandeminin başından beri alınan tedbirlerin etkisini ölçmeye yarayan modellemeler yapmakta.

Fatih Tank
Fatih Tank Fotoğraf: Privat

“Vaka sayılarına baktığımız zaman şu anda Mayıs ortasındaki durumdaki gibi görünüyoruz. Ama Mayıs ortasında vaka sayımız azalma eğilimindeydi, şu anda ise artma eğiliminde” diyen Tank, yaptıkları çeşitli modellemelerin hepsinde gördükleri en önemli hususun “Türkiye’nin güvenli bölgeden uzaklaşması” olduğunu söylüyor.

Prof. Tank virüsün toplumdaki hareketlilik arttıkça yayıldığının artık bilindiğini hatırlatarak, Türkiye’de bahar aylarında uygulandığı şekliyle aralıklı sokağa çıkma kısıtlamalarının hareketliliği azaltmazken, aksine çoğaltabildiğini belirtiyor. Tank, bunun ispatı olarak da Ramazan Bayramı hariç hiçbir kısıtlamanın olmadığı Bolu ile bazı kısıtlamaların uygulandığı Ankara’yı örnek olarak yaptığı karşılaştırmayı sunuyor.

Ankara’da kısıtlama öncesi ve sonrasında hareketliliğin özellikle market ve eczanelerde son derece yükseldiğini tespit eden Tank, aralıklı kısıtlamaların çok büyük bir fayda sağlamadığını gördüklerini belirtiyor.

Kısıtlama ve tedbirler nasıl olmalı?

Peki kısa süreli, belki sadece hafta sonu uygulanacak olan kısıtlamalar istatistiklerin gösterdiği gibi çok da işe yaramıyorsa bu durumda ne yapılmalı?

Tank’a göre kısıtlama olacaksa bile market ve eczane gibi işyerleri açık kalmalı ki öncesi ve sonrasında daha büyük bir hareketlilik yaşanmasın.

Ancak son dönemde getirilen ve devamı da beklenen sınırlı tedbirlerin pandeminin hızını çok da kesmeyeceği belirtiliyor.

Halk Sağlığı uzmanı Ahmet Saltık
Halk Sağlığı uzmanı Ahmet Saltık Fotoğraf: Privat

Halk Sağlığı Uzmanı Ahmet Saltık böyle düşünen ve daha kökten çözümler üretilmesi gerektiğini söyleyen isimler arasında.

Saltık, hafta sonu sokak kısıtlaması ihtimali için şu benzetmeyi yapıyor:

"Diyelim ki hastanız tifo, çok yüksek ateşi var ve siz ateşini düşürmek için sadece hafta sonu iki tablet veriyorsunuz. Kuşkusuz sıfır değildir yararı ama bekleneni de sağlamaz.”

Tedbirlerin artık palyatif olmaması gerektiğinin altını çizen Saltık, şunları söylüyor:

"Bir mola almanın yolu Türkiye’yi stratejik sektörler dışında en az 14 gün kapatmak. Arkasından da sanki bir sıkıyönetim gibi yavaş yavaş açılmak, yani birden tekrar açılmak olmamalı. Bu ötelenirse Türkiye daha büyük bedeller ödemeye devam edecek, hem ekonomik açıdan hem de insan gücü açısından.”

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Yoğun Bakım Uzmanı Prof. Dr. Necmettin Ünal da pandeminin geldiği aşamada alınan tedbirlerin yeterli olmayacağı görüşünde. Ünal, çözümün ne olabileceğini şöyle aktarıyor:

"Ankara’daki durumu biliyorum. Hastanelerde yatacak yer neredeyse kalmadı, Covid servisleri ise tamamen dolu. Bu şartlarda yangınla üstüne bir kova su dökerek değil, tamamen su sıkarak mücadele gerekir. Bir 14 gün kısıtlama çok iyi olur ama tek şartla, o da ardından sıkı tedbirlerin devam etmesiyle. Yoksa yangın yine büyür.” 

Ünal, toplu ulaşımda ayakta yolcu alınmamasının doğru bir karar olduğunu ancak pratikte zor olabileceğini söyleyerek, bunun yanı sıra mesailerde kademeli yönteme mutlaka geçilmesi gerektiğini vurguluyor.

Necmettin Ünal
Necmettin Ünal Fotoğraf: Privat

"Okullarla ilgili son karar olumlu”

Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı dün akşam 21 Eylül için planlanan yüz yüze eğitimle ilgili yaptığı açıklamada, ilk etapta sadece okul öncesi ve birinci sınıfların açılacağını belirtti.

Bilim insanları yüz yüze eğitime geçilmesiyle vakaların çocukların yüksek bulaştırıcılığı ile daha artabileceği uyarısında bulunuyordu.

Ünal, MEB’in kararını olumlu buluyor ve şunları söylüyor:

“Bu kararla aslında okullar pratik anlamda açılmıyor demek. Okulların açılma kararından geri adım atıldı ve bu son derece doğru bir karar oldu. Çünkü okulların açılması yangına benzin dökmek gibi olacaktı.”

Saltık da “Okulların açılmasını en azından ilk yarı için Şubat’a kadar unutmak gerekiyor” derken, ülkeler arası ve şehirler arası seyahatlerin kısıtlanması gerektiğini belirtiyor.

Gülsen Solaker / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe