1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

COP23: Paris Anlaşması'nın kurallarını yazmak

9 Kasım 2017

Küresel ısınmayı sınırlandırma konusunda mutabakat sağlanmışken, COP'un yapması gereken Paris Anlaşması ile belirlenen hedeflere ulaşmak. Ancak sürecin takibi yapılmaksızın hedeflere ulaşılması mümkün gözükmüyor.

https://p.dw.com/p/2nIRC
COP23 in Bonn
Fotoğraf: DW/I. Banos Ruiz

Tüm dünyanın iklim değişikliği ile mücadelede Paris'te vardığı anlaşmanın üzerinden iki yıl geçmişken, müzakereciler halen küresel ısınmayı iki santigrat derecede sınırlandırmanın yollarını arıyor.

Bu işin büyük bir kısmı, sera gazı salınımlarını azaltmak için yaklaşık 200 devletin vaatlerinin takibini ve teyidini yapmaktan geçiyor. Almanya'nın Bonn kentinde iki hafta boyunca devam edecek COP23 görüşmelerinde müzakereciler bir yandan bu ölçümleri doğru bir şekilde yapmak için bir sistem geliştirmeye odaklanmış durumda.

Edinburgh Üniversitesi'nden iklim bilimci ve atmosferdeki ısı tutucu gazları inceleyen uluslararası bir takımın parçası Paul Palmer'a göre kuralları yazmak kolay iş değil.

DW'ye konuşan Palmer, "Dikkatli bir şekilde ölçüm yapmamız gerekiyor. Büyük sayılarda küçük ve kademeli azalışları gözlemleyecek olmamızdan dolayı bu oranları doğru bir şekilde tespit etmeliyiz" değerlendirmesinde bulundu.

Paris hedeflerine ulaşmak için doğrulanabilir bir kural listesi hazırlamak neden önemli?

Dünya Kaynaklar Enstitüsü'nden iklim politikaları alanında çalışan Andrew Light, Paris İklim Anlaşması uyarınca devletlerin vaat ettikleri ölçümlerin gönüllülük esasına dayanmasından dolayı, tarafların ilerlemelerini gözlemlemenin son derece önemli olduğunu düşünüyor. Light aynı zamanda bir önceki ABD Başkanı Barack Obama yönetiminde ülkesini iklim alanında temsil eden müzakerecilerden birisiydi.

DW'ye konuşan iklim bilimci, "Paris'te verilen sözlerin tutulup tutulmadığını görmenin esas yolu şeffaflıktan geçiyor" şeklide konuştu. Light sözlerine, "İlerleme kaydedip kaydetmediğimizi anlamanın tek yolu diğer tarafların ne yaptığını anlamaktan geçiyor" şeklinde devam etti.

Dünya, her devletin sera gazı salınımını azaltmak için yakından inceleme gerektiren faaliyetlerini takip etme konusunda şimdilik hükümetlerin beyanlarına ve emsallerinin değerlendirmesine dayanmak durumunda.

Devletler diğer devletleri süreçten nasıl haberdar ediyor?

Sera gazına oluşumuna neden olan birçok kaynak bulunmakla birlikte, her devlet kendi salınımlarını takip etmekten ve azaltma konusunda kaydettiği ilerlemeyi raporlamaktan sorumlu.

Temelde devletler ne kadar kömür, petrol ya da gaz kullandıklarını ölçüyor ve bu doğrultuda sera gazı salınımını standart bir formül ile tespit ediyor. Bu hesaplamalara ayrıca hayvan güdümü, gübre kullanımı ve ağaçlık alanların boyutu gibi tarım ve ormancılık faaliyetleri dâhil edilerek bu kalemlerdeki sera gazı ölçümleri de ekleniyor.

Kuralların ne zamana kadar tamamlanması gerekiyor?

Paris Anlaşması'nın zaman çizelgesine göre 2018'e kadar her devletin ölçüm yapma prosedürlerini standart bir hale getirerek kural listesini tamamlaması gerekiyor. Bunun olabilmesi için Bonn'daki delegeler karbon sayımı konusundaki ayrıntılar üzerinde mutabakata varmak durumunda.

Dünya Kaynaklar Enstitüsü'nden Light'a göre, şeffaflık önündeki en büyük engellerden bir tanesi, 2010 yılında Meksika'nın Cancun kentindeki iklim zirvesinde alınan kararlar doğrultusunda uygulanan ve artık "çatallaşmış" hesaplama sistemi. Cancun'daki kararlara göre "gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere farklı kurallar uygulanıyor" ve "gelişmiş ülkeler daha yakından ve dikkatli bir şekilde izleniyor".

Kural listesinin hazırlanmasında ABD ne kadar etkili olabilir?

Paris mutabakatının işleyebilmesi için herkesin nihai olarak aynı kurallara tâbi olması gerektiğini söyleyen Light, Donald Trump'ın ABD'yi Paris Anlaşması'ndan çekmesine karşın bu ülkenin Çin'le birlikte halen şeffaflık komitesinde bir sandalyesinin bulunduğunu hatırlatıyor. Light ayrıca ABD'nin bu kuralların belirlenmesi için hâlâ gelişmiş fikirlerinin bulunduğunu ekliyor.

İklim bilimci, "Trump'ın Paris Anlaşması'ndan çekilmesiyle birlikte bulunduğumuz yer çok ilginç" şeklinde konuşurken, "Tek tip bir ölçümleme sisteminin oluşturulması konusunda ABD en ilerici fikirlere sahip ve Bonn'daki temaslarda bunun ne yönde gelişeceğini kestirmek zor gözüküyor" ifadesini kullandı.

Oslo merkezli Uluslararası İklim Araştırması Merkezi Araştırma Direktörü Glen Peters, gözlemcilerin COP23'ten çığır açıcı kararların çıkmasını beklememeleri gerektiğini kaydetti.

Peters, karbon salınımı hesaplamaları konusundaki ikiliğin uzun vadede devam edemeyeceğini söyledi ve "Yavaş ilerleyen ve beş ila 10 yılda sonuçlanacak kademeli adımlarla gerçekleşecek" ifadesini kullandı.

Brezilya'da Amazon Ormanı'nda yerleşim açmak amacıyla yasadışı olarak yakılmış bir bölge
Brezilya'da Amazon Ormanı'nda yerleşim açmak amacıyla yasadışı olarak yakılmış bir bölgeFotoğraf: Getty Images/AFP/A. Scorza

Gelişmekte olan ülkeler için kurallar nedir?

Peters bu konuda, "Gelişmekte olan ülkeler belli aralıklarla raporlama yapmak zorundalar, ancak salınım beklentilerini ayrıntılı bir şekilde belirtme koşulu bulunmuyor. Dolayısıyla bu ülkelerin salınımlarının ne olacağına dair resmi bir değerlendirme yapmak mümkün görünmüyor ve bu da işleri zorlaştırıyor" değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası Enerji Kurumu gibi örgütlerin bağımsız tahminlerde bulunma imkânı olmasına karşın herkesin ölçüm cetvelinin aynı olmadığını belirten Peters, Çin, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerin karbon salınımlarının tam olarak ne olduğuna dair belirsizliklerin korunduğunu kaydetti.

Peters özellikle Çin'in takip ve teyit yapmak için çaba göstermesi gerektiğini düşünüyor. Daha ufak ve daha az gelişmiş ülkelerin bu konuda ayrıntılı raporlandırma yapmak için gerekli kaynaklara erişimlerinin sınırlı olduğunu belirtmelerini makul bulan iklim bilimci, Çin'in ise yeterli kapasiteye ve beceriye sahip olması dolayısıyla bu işten kaçışı olmadığı görüşünde.

Peters "Çin bu konuda bir lider olduğunu gösterme çabasında. Madem öyle, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelere baskı oluşturmak ve aynı doğrultuda hareket etmeye zorlamak için kayıtlarını açın" şeklinde konuştu.

İklim bilimci ayrıca Küresel Karbon Projesi'nin, salınımlardaki değişimlerin manalı bir şekilde tespit edilebilmesinin ne kadar süreceğine dair öngörülerin bulunduğu bir raporun 13 Kasım'da yayınlanacağını söyledi.

NASA'nın yeni uydusu Yörünge Karbon Gözlemevi 2
NASA'nın yeni uydusu Yörünge Karbon Gözlemevi 2Fotoğraf: NASA/dpa

Karbondioksit takibi gelecekte nasıl işleyecek?

Teknoloji, bilhassa uydular, karbon gazı salınımları ile küresel çapta genel karbon döngüsünü takip ve teyit için daha büyük bir rol oynayacak.

Bu çok önemli, çünkü sera gazlarının sadece fosil yakıtlardan kaynaklanmıyor. Son üç sene bunu gözlemlemek için iyi bir fırsat sundu. 2014 ve 2016 seneleri arasında küresel çapta yıllık fosil yakıt kaynaklarının salınımı aynı düzeyde seyretmesine karşın, atmosferdeki toplam karbondioksit birikimi önceki senelere göre kayda değer bir hızda artış gösterdi.

NASA'nın yeni uydu misyonu Yörünge Karbon Gözlemevi 2, Amazon bölgesi,  Afrika ve Endonezya'daki tropik ormanlardaki karbondioksit artışını gözlemledi.

Edinburgh Ünivesitesi'nden Palmer, uyduların, maddi ve siyasi unsurların sahadan ölçüm yapma imkânlarının önüne geçtiği veya fiziki erişimin kısıtlı olduğu yerlerden veri toplamasına olanak sağladığını kaydetti.

Palmer "Teknolojik imkânları kısıtlı ya da gerekli insan desteğinin sınırlı olduğu geniş alan kaplayan ormanlık ekosistemlerin ve okyanusların üzerinden geçen uydular kıtalardan taşan ölçümleri bu sayede yapabilecek" ifadesini kullandı.

Bilim insanı sözlerini "Bu sayede petrol, gaz ve kömür yakılması sonucu oluşan sera gazları ile doğal salınımların birbirine karışmasının önüne geçilebilecek ve toprak kullanımına bağlı olarak yaşanan değişimler daha iyi bir şekilde gözlemlenebilecek" diyerek sonlandırdı.

İklim konferansı öncesi protestolar

Bob Berwyn

© Deutsche Welle Türkçe