Bush'tan Abbas'a Beyaz Saray daveti

ABD Başkanı George Bush, oylamanın yapıldığı 9 Ocak’ı ihtiyatlı bir ifadeyle “tarihi bir gün” olarak tanımlamış ve bu açıklamayı yazılı yapmıştı. Bush, Pazartesi günü de Filistin liderliğine Mahmud Abbas’ı Washington’a davet etti.

Başkan Bush, Abbas ile yaptığı telefon konuşmasında, kendisi ve İsrail hükümet lideriyle birlikte ‘barış sağlanmıştır’ diyecekleri günü iple çektiğini söyledi. Bu samimi yaklaşım George Bush yönetiminin, Ortadoğu barış görüşmelerini girdiği çıkmazdan kurtarmakta kararlı olduğunu gösteriyor.

Bush'un beklentileri

Beyaz Saray resmi çevrelerinin son Ortadoğu senaryosu New York Times gazetesine göre, ihtiyatlı iyimserlik ve ABD’nin barış sürecinde aktif rol üstlenmesi şeklinde özetlenebilir. Başkan Bush’un İsrail hükümetinden de beklentileri var. Geçen yılki başkanlık seçim kampanyası sırasında George Bush yazılı bir açıklama yaparak, nihai barış anlaşmasına varılmasından sonra da Kudüs dışında ve Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerinin kalabileceğine dair garanti vermişti.

Bush artık bu garantiden söz etmiyor ve İsrail’in atması gereken adımların da bulunduğunu söylüyor. Bush, İsrail’in söz verdiği topraklardan çekilip eşit haklara sahip iki hür devletin varlığını kabul etmesinin çok önemli olduğu kanaatinde olduğunu ifade ediyor.

Mali yardımlar artırılabilir

ABD’nin Filistinliler’e yaptığı mali yardımı artırması da söz konusu olabilir. Hür ve demokratik Filistin devletletinin yapılandırılabilmesi için ABD yılda 200 milyon dolarlık yardım yapıyor ve bölgedeki zengin Arap devletlerinden de barış sürecine daha fazla yatırım yapmalarını istiyordu. Dünya Bankası, Filistin Özerk Yönetimi’ne sağlanan bir milyar dolarlık desteğin bir kat artırılması gerektiğini duyurmuştu.

Dışişleri Bakanlığı’na atanan Condoleezza Rice’ın Mart ayında bölge ülkelerini ziyaret etmesi ve Filistin devletinin geleceğini belirleyecek konferansın da aynı ay içinde Londra’da yapılması bekleniyor. Aralarında eski başkanlardan Jimmy Carter ile önde gelen Kongre üyelerinin de bulunduğu yüksek düzey bir Amerikan heyeti uluslararası gözlemci sıfatıyla başkanlık seçimini izlemişti.