1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Blair'in öncelikli hedefi AB'nin geleceği

Ajanslar1 Temmuz 2005

AB Dönem Başkanlığı’nı Lüksemburg’dan devralan İngiltere Başbakanı Tony Blair, sonbaharda AB’nin geleceğini görüşmek üzere bir devlet ve hükümet başkanları zirvesi düzenleneceğini söyledi. AB’de reform yapılmasını isteyen Blair’in öncelikli olarak ise bütçe krizine çözüm bulması gerekiyor…

https://p.dw.com/p/AakJ
Blair, Dönem Başkanlığı sırasında AB'nin geleceğinin tartışılmasını istiyor
Blair, Dönem Başkanlığı sırasında AB'nin geleceğinin tartışılmasını istiyorFotoğraf: AP

İngiltere, AB Dönem Başkanlığı’nı Lüksemburg’dan altı aylığına devraldı. AB Dönem Başkanlığı’nı Lüksemburg’dan devralması vesilesiyle Londra’da yaptığı basın toplantısında Blair, AB’nin geleceğini görüşmek üzere sonbaharda bir AB devlet ve hükümet başkanları zirvesi düzenleneceğini bildirdi. Blair, bu konuda AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve diğer yetkililerle anlaştıklarını kaydetti.

Ayrıca 2007 – 2013 yılları arasındaki dönemi kapsayan AB bütçesi konusunda da altı aylık görev süresi içinde uzlaşma sağlanacağını ifade eden Blair, öncelikli hedefinin Avrupa’nın geleceğiyle ilgili tartışmaları ortak bir yolda ve sağlıklı olarak yapılmasını sağlamak olduğunu kaydetti. Blair, dönem başkanlıkları sırasında yasadığı göç, terörizmle mücadele ve organize suçlar konusunda da çalışacaklarını kaydetti.

Genişleme konusuna da değinen Blair, AB’yi bu konuda daha ileri bir noktaya taşımak istediklerini ifade etti. AB Komisyonu’nun Türkiye’yle ilgili belirlediği taahhütleri yerine getirmesinin önemli olduğunu vurgulayan Blair, “Aynı şekilde Türkiye de üzerine düşen görevi yapacak“ diye konuştu.

Barroso'dan Blair'e destek

Blair’le Londra’da bir araya gelen AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da İngiltere’nin tarihi bir dönemde dönem başkanlığını devraldığını kaydetti. İngiltere’nin AB’nin istikrarında önemli katkı sağlayacağını inandığını kaydeden Barroso, Blair’e destek sözü verdi. Barroso, İngiltere’nun bu görevi başarılı bir şekilde yerine getireceğini düşündüğünü ifade etti.

İngiltere’nin görev döneminde bütçe ve ekonomik sorunlara ağırlık verileceğini kaydeden Barroso, yeni iş imkanları ve ekonomik gelişme olmadan sosyal bir Avrupa olamacağını ifade etti. Dış politik konulara da ağırlık verileceğini kaydeden Barroso, Afrika’ya yardımların devam edeceğini söyledi.

Bütçe krizi

Dönem Başkanlığı’nı iddialı hedeflerle devralan İngiltere, AB’de geniş çaplı reformlara gidilmesini istiyor. Anayasa ve bütçe krizleriyle sarsılan AB’de zorlu meselelere çözüm bulmaya çalışacak olan Blair’in öncelikle yapması gereken ise bütçe krizi konusunda uzlaşma sağlamak.

Ancak bu, çok kolay olacak gibi görünmüyor. Bütçe krizinde büyük rol oynayan İngiltere’nin bu konuda başarılı olacağına ihtimal verilmiyor. Nitekim, İngiltere görev süresi içinde ilk olarak birliğin 2007 – 2013 yıllarını kapsayan uzun dönemli bütçesi üzerinde uzlaşma sağlanması için çalışacağını söylerken, Polonya ve İrlanda ise Londra yönetiminin mali krizi çözme olasılığının zayıf olduğunu savundu.

Ayrıca İngiltere’nin reform talepleri de AB ülkeleri arasında çok fazla yandaş bulmadı. Fransa ve Almanya, Blair`ın bütçe ve tarım teşvikleri konusunda kaleminde reforma gidilmesi talebine itiraz ediyor. Ayrıca Polonya da bu konuda isteksiz. Ekonomisinin büyük bir bölümü tarıma dayalı olan Polonya, AB Dönem Başkanı İngiltere’yi bu konuda uyararak, AB bütçesinin reformlarla karıştırmamasını istedi. Polonya’nın Avrupa Bakanı Jaroslaw Pietnas, bunun iyi bir fikir olmadığını savundu.

Genişleme tartışmaları ve Türkiye

Diğer yandan, İngiltere’nin başını ağrıtacak tek sorun bütçe krizi değil, anayasa ve genişleme tartışmaları da İngiltere’nin Dönem Başkanlığı’nda gündeme gelecek diğer önemli konular. AB Anayasası’nın Fransa ve Hollanda’daki referandumlarda reddedilmesiyle başgösteren krizin yankıları devam ederken, konunun genişleme sorunuyla bağlantılandırıldığı görülüyor. Bu noktada ortaya çıkan en büyük tartışma konusu ise Türkiye’nin AB üyeliği.

Avrupalılar’ın AB Anayasası’nı reddetmelerini genişmele korkusuna bağlayan politikacılar seslerini daha fazla çıkarmaya başlarken, İngiltere’nin bu yöndeki tartışmalarda da arabulucu olması gerekiyor. Türkiye’ye destek veren İngiltere ise bu yöndeki tartışmalarda genişlemenin devamından yana tavır koyuyor.