1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bir kez daha geç kalındı

Baha Güngör / DW11 Ocak 2006

Kuş gribinin Türkiye’de yayılması uzmanlar arasında da tepki ve eleştirilere yol açtı. Alman Robert Koch Enstitüsü Başkanı yoğunluk ve yayılma hızı açısından virüsün Türkiye’ye haftalar ya da aylar önce sıçramış olabileceğini belirterek hükümetin enformasyon politikasını eleştirdi. DW Türkçe Servisi’nden Baha Güngör’ün yorumu...

https://p.dw.com/p/AZrc

“Ankara’daki iktidar, imaj kaybına uğrama ve Türkiye’nin dış itibarını zedeleme korkusuyla bu gibi afetlerde içine düştüğü hatayı bu kez de tekrarladı. Çernobil felaketi sırasında bu ülkenin bakanları televizyon kameralarının karşısına geçip ‘biraz radyasyon iyidir, mikropları kırar’ diyerek çay yudumlamışlardı.

Ukrayna’dan gelen radyasyon bulutlarının Türkiye’nin sınırlarını yalayıp Kafkasya üzerinden Yunanistan ve Bulgaristan yönünde yoluna devam ettiği ve Türkiye’nin bu belayı ucuz atlattığı anlatılmıştı. Radyasyonun insan ve doğa üzerindeki olumsuz etkileri ilerki yıllarda kanser vakalarının artmasıyla kendini gösterdi.

Kuş gribi virüsünü taşıyan göçmen kuşlarla ilgili açıklamalar da hükümetin gafletini gözler önüne serdi. Ankara, deve kuşu gibi kafasını kuma sokmuştu. Kuş gribinin can almaya başlaması ve salgının gerçek boyutlarının kestirilememesi de kriz yönetimindeki başarısızlığın kaçınılmaz sonucudur. İnkar ve yatıştırma Ankara yönetimlerinin her zaman ilk başvurdukları taktik olmuştur. Kuş gribinde de hastalığın gerçek nedeni inkar edilmiş ve çocukların zatürreeden öldüğü iddia edilmişti.

Hayvancılık, Türkiye’nin ihmal edilmiş bölgelerindeki en önemli geçim kaynağıdır. Birkaç baş hayvan ya da sınırlı sayıda kümes hayvanı besleyip satmak ya da onunla beslenmek yaygın bir alışkanlıktır. Cehalet ve fakirlik, Anadolu insanını kümesi bile olmayan tavukları akşamları evde barındırmaya zorlar. Çoğu köyde inek, keçi ve hindilerle aynı odada yatılır.

40 bin köyün bulunduğu bir ülkede karantinadan medet umulamaz. Büyük kentlerin varoşlarındaki çamurlu ve kanalizasyondan mahrum sokaklarında koşuşan tavukların manzarası gibi taşradan kente taşınan Anadolu insanının memleket hasreti gidermek için apartman dairesinin balkonunda tavuk beslemesi de gayet normal karşılanır.

Halk ivedilikle aydınlatılmalı, insanların yaşayabilmesi için tavukların ölmesi gerektiğine inadırılmalıdır. Dar gelirlinin itlaf edilen hayvanları tazmin edilmeli, kuş gribine set çekebilmek için devlet, uluslararası uzmanların da katkısıyla bütün imkanlarını seferber etmelidir. Hayvan sahibi tavuk ve hindisi olmadan da zar zor geçinebilecek maddi imkanlara kavuşturulmalı. Aksi takdirde kuş gribi sadece insanları öldürmeyecek, ama Türkiye’nin AB arayışını da sekteye uğratacaktır. İnkar, yatıştırma ya da olumsuz neşriyata ceza tehdidinde bulunmakla bu hedefe varılamaz.”