1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Bir ülke ne zaman diktatörlüğe kayar?"

20 Temmuz 2016

Alman gazetelerinin yorum sütunlarında ele alınan konular arasında darbe girişimi sonrasında Türkiye’de yaşanan gelişmeler bulunuyor.

https://p.dw.com/p/1JSr9
Fotoğraf: Reuters/O. Orsal

21.07.2016 - Alman basınından özetler

Frankfurter Allgemeine Zeitung'daki yorumda, Türkiye’deki darbe girişimi sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın izlediği tutum eleştiriliyor:

"Kim ‘bir ülke ne zaman diktatörlüğe kayar’ sorusuna yanıt vermekte tereddüt ederse, o kişinin işini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kolaylaştırır: Zira Erdoğan, bir toplumun taşıyıcı anayasal bütün sütunlarını yıkıyor. İktidarın sahibi olarak asker ve polislerin görevden uzaklaştırılmasını istiyor; hoşlanmadığı yargıçların kitlesel olarak kovuşturulması, kuvvetler ayrılığı ilkesini önemsemediğini ortaya koyuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nda binlerce kamu personelinin görevden uzaklaştırılması, bin 500’den fazla dekanın istifa talebi ile süsleniyor. Zaman içinde totaliter isteklerini gerçekleştiren bir çok diğer diktatör gibi Erdoğan da bilimin özgürlüğü düşüncesinden uzak."

Frankfurt Oder’de yayımlanan Märkische Oderzeitung'da da Türkiye'deki darbe girişimi sonrasında izlenen tutum ele alınıyor:

"Entelektüel açıdan seçkin kişilerin hapse atılması veya susturulmasının sonu hiç iyi olmaz. Tarihte bunun çok sayıda örneği var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sergilediği paranoya ise kötü şeyler yaşanabileceği endişesi yaratıyor. Erdoğan, laf cambazlığı ile düşman yaratmakta bir usta. Düşman yaratılması sonucunda ise ne yazık ki görüş alanı daralıyor. Ve serbest konuşma ve özgürce düşünme yasağı demokrasinin zehirleri arasında yer alıyor. Ancak Erdoğan demokrasiyi hiçbir zaman pek önemsemedi."

Braunschweiger Zeitung'daki yorumda ise Türkiye ile Avrupa’nın giderek birbirinden uzaklaştığına dikkat çekiliyor:

"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da şeffaf bir lider değil. Ama zaten Türkiye ile Avrupa birbirinden giderek uzaklaşıyor. Türkler için sonuçta iç politikaya ilişkin hedefler dış politikadan daha büyük önem taşıyor. Türk halkı da zor ilerleyen Avrupa Birliği üyelik müzakareleriyle birlikte artık uyandı. 2005 yılından beri müzakerelerdeki 33 başlıktan sadece bir tanesi kapatıldı. Türkiye’yi üyelik müzakerelerini sona erdirmekle tehdit etmek yanlış bir yöntem. Erdoğan’ın yeniden olması gereken çizgiyi izlemesi için Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar uygulamak çok daha iyi bir baskı aracı olur. Turizme önemli ölçüde bağlı olan Türk ekonomisi, yaşanan terör saldırılarının ardından zayıfladı. Türkiye’nin sadece Almanya ile 2015 yılındaki ticaret hacmi 37 milyar euroya ulaşıyor. Batı yaşanan gelişmeleri artık görmezden gelmemeli ve tavrını ortaya koymalı."

Magdeburg'da yayımlanan Volkstimme gazetesinde ise Türkiye'deki gelişmeler şu sözlerle yorumlanıyor:

"Türkiye ile vize serbestliği sağlanamayacak. Çünkü şimdi Brüksel değil, Erdoğan yönetimi bunu bloke ediyor. Üniversite ve yüksekokulları Gülen yanlılarından temizleme kapsamında akademisyenlerin yurtdışına çıkışı yasaklandı. Resmi olarak böyle söylense de, aslında yapılmak istenen eğitim kurumlarındaki muhalifleri ayıklamak. Verilen talimatlar sonucunda onbinlerce hâkim ve savcı, asker ve idari personel görevden uzaklaştırıldı, gözaltına alındı. Türkiye'de korku havası hâkim, insanlar hem malı hem canı için korkuyor. Bu nedenle de getirilen yasaklara rağmen, Türkiye'den bir göç dalgası yaşanmasından endişe edilebilir. Tehdit altındaki aydınlar, kovuşturmaya uğrayan Kürtler ve daha birçok kişi, Avrupa'ya gelmeye çalışabilir. Bunun yaşanmaması için Avrupa Birliği ülkelerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın etkilenmesi yönünde her yolu denemesi gerekiyor. Tabii hâlâ mümkün olduğu sürece."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Jülide Danışman