1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Berlin okullarında "manevi ders" tartışması

Wolter von Tiesenhausen / DW13 Nisan 2005

Berlin’de eyalet hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti ile Demokratik Sosyalizim Partisi arasında anlaşmazlık yaşanıyor. Anlaşmazlık yaşanan sorun ise Sosyal Demokratlar, devlet okullarında “hayat bilgisi, ahlak bilgisi ve din kültürü“ gibi ana başlıklardan oluşan zorunlu bir dersin okullardan müfredata dahil edilmesini istemesi. DW Berlin Bürosu’ndan Wolter von Tiesenhausen’ın yorumu…

https://p.dw.com/p/AZxD

“Berlinli Sosyal Demokratlar tarafından sunulan bu öneri, çok kültürlü bir yapıya sahip olan Berlin kenti için akıllıca ve yerinde diye nitelendirilebilir. Okullarda verilen dersleri sadece somut bilgiler çercevesinde sınırlamak doğru değil. Aynı zamanda bu dersler ahlaki değerleri de içermeli. Çocuklar, okuma-yazma ve matematiğinin yanı sıra birbirlerine saygı duyarak yaşamayı da öğrenmeliler. Bu derslerse gerekli görev bilinçine sahip eğitimciler ve pedagoglar tarafından verilecek.

Sosyal Demokratlar tarafından hazırlanan ve Berlin Parlamentosu’na henüz yasa tasarısı olarak gönderilmeyen dersle ilgili öneri çok yönlü bir yapıya sahip. Örneğin; Hristiyan, Müslüman, Musevi ya da Budizm dünyasından büyük düşünürlerin felsefeleri, Ramazan ve Paskalya bayramlarının neden kutlandığı, bu bayramların yaşamlarındaki önemi gibi hususlar öğretilmesi öngörülüyor. Bu çerçevede, “hayat bilgisi, ahlak ve din“ konularını içeren bir dersin zorunlu hale getirilmesi düşünülüyor. Böylelikle de kendi inançlarına göre din derslerine katılan öğrencilerin bu bölümdeki dersleri de almaları amaçlanıyor.

Sosyal Demokratlar, öğrencilerin ya bu bölüme ya da sadece din dersine katılımlarını sağlayan bir seçeneğin söz konusu olmadığını belirtiyor. Böyle bir seçeneğin öğrenciler tarafından yanlış anlaşılabileceğini, okullarda seçmeli olarak verilen din derslerinden vaz geçmek anlamına gelebileceği ifade ediliyor. Ancak böyle bir “manevi değerler dersininin“ okullarda zorunlu hale gelmesi, kiliselerin tümüyle eğitim kurumlarından dışlanacağı anlamına geliyor. Bu nedenle kilise temsilcilerinin konuyla ilgili haklı endişeleri mevcut.

Oysa böyle bir dersin olmaması durumumunda, asıl zararı kiliseler değil, çocuklar görecek. Hayatın gayesinin ne olduğuna ilişkin sorularına okulda yanıt bulamamaları durumunda, çocuklar çareyi başka yerlerde arayacaktır. Bu da radikal grupların ya da uyuşturucu tacirlerinin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Manevi değerlerin sadece çocuklar için değil; toplumun her kesimi ve devletin tüm kademeleri için önemli olduğunu unutmamak lazım. Asıl önemli olan ise konunun, partilerin oyuncağı haline gelmesinin önlenmesidir.“