1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Belçika'da Flaman Bloğu'nun yükselişi

Martin Bohne17 Haziran 2004

Belçika’da son 15 yıldır yükselişini sürdüren aşırı sağcı Flaman Bloğu AP seçimlerinin ardından Avrupa gündeminin de üst sıralarına yükseldi. AP seçimleriyle paralel yapılan yerel seçimlerde, ülkenin kuzeyindeki Flaman bölgelerindeki oy oranını yüzde 24’e yükselten Flaman Bloğu bölge parlamentosundaki en güçlü parti konumunda...

https://p.dw.com/p/AbFB
Flaman Bloku'un lideri Filip Dewinter...
Flaman Bloku'un lideri Filip Dewinter...Fotoğraf: AP

Flaman Bloğu, daha nisan ayı sonunda mahkeme kararı ile ırkçı bir parti ilan edilmişti. Ama partinin oylarındaki tırmanış engellenemedi. Belçika’da pazar günü AP seçimleri ile birlikte düzenlenen yerel seçimlerde Flaman Bloğu oy oranını yüzde 7 artırdı ve ülkenin kuzeyindeki Flaman bölgelerinde oyların yüzde 24’ünü topladı. Bu da yaklaşık her dört Flaman’dan birinin Flaman Bloğu adaylarına oy verdiğini gösteriyor.

Flamanca konuşan Flaman topluluk ile Fransızca konuşan Valonlar ülkedeki en büyük iki halk grubunu oluşturuyor. Aşırı sağcı Flaman Bloğu sadece yabancılara değil Valon halk grubuna karşı söylemleri ile de öne çıkıyor. Parti, ”Öncelikle kendi halkımız” sloganıyla puan topluyor, ekonomik ve sosyal dönüşüm sürecinin mağduru tabakalara hitap ediyor.

Geleneksel Flaman milliyetçiliği

Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan Flamanlar zenginliğin önemli bir bölümünü de elinde bulunduruyor. Siyaset bilimci Pascal Delwit aşırı sağdaki yükselişi geleneksel Flaman milliyetçiliğine bağlıyor. Ancak Flaman bölgelerinde aşırı sağ partilere zemin hazırlayan bu geleneksel milliyetçiliğin bir başka boyutunu da ortaya koyuyor:

"Flaman Bloğu seçmenlerinin büyük bir bölümü aslında orta sınıfa hatta toplumun üst tabakalarına mensup. Büyük zorluklarla elde ettiklerini kaybetmekten korkuyorlar. Avrupa’nın en zengin bölgelerinden birinde yaşıyor olmalarına rağmen ülkedeki çok sayıdaki yabancıyı ve ülkenin güneyindeki Valonlar’ı beslediklerini düşünüyor, çok fazla vergi ödediklerine ve karşılığında devletten fazla birşey geri almadıklarına inanıyorlar.”

Dışlama politikası

Ülkedeki demokratik güçler Flaman Bloğu’nun yükselişine karşı bugüne kadar tamamen dışlama yöntemine başvurdu. Tüm siyasi partiler 90’lı yılların başlarından bu yana ırkçılar ile koalisyona girmeme ve onları hükümetin her kademesinden uzak tutma ilkesine bağlı kaldı. Nitekim son seçimlerin ardından da Flaman Hristiyan Demokrat Parti, Flaman Bloku ile koalisyonun sözkonusu olmayacağını açıkladı.

Siyaset bilimci Pascal Delwit, bu dışlama politikasının artık tek başına yeterli olmayacağı görüşünde. Delwit, Belçika’daki demokratik partilerin Flaman Bloğu‘nun sloganlarına karşı artık içeriksel bir saldırı pozisyonuna geçme cesaretini göstermeleri gerektiğini belirtiyor.

Özellikle son seçimlerin ardından Flaman Bloğu’na karşı izlenen stratejinin değiştirilmesini talep eden sesler de artıyor. Brüksel’in önde gelen gazetelerinden Le Soir’ın manşetinde Flaman Bloğu’nun hükümete dahil edilmesi konusu gündeme getiriliyor, dışlama politikasının sadece partinin popülaritesini artırdığı tezi savunuluyordu. Flaman Bloğu’na karşı yeni stratejide Avusturya’daki aşırı sağcı lider Jörg Haider örneğinden yararlanılabileceği savunuluyor. Yani gerçekte ne olduğunun anlaşılması ve sihrinin bozulması umuduyla Flaman Bloğu’nun hükümete katılmasına olanak sağlanması.