1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Beştepe’nin Kavala’yı tutma manevrası

19 Şubat 2020

Osman Kavala daha önce tahliye kararı verilen dosyadan gözaltına alındı. Banu Güven, "Erdoğan Kavala’nın bir manevrayla beraat ettirilmek istendiğini söyledi, ama davadan çıkacak kararı zaten biliyordu" diyor.

https://p.dw.com/p/3Y19C
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Stringer

Endişem tam olarak buydu. Osman Kavala’nın özgürlüğe kavuşmasını ikinci bir tutuklama kararıyla engellemelerinden endişe ediyordum. Ama bu endişe de son aylarda somut nedenlerle ortadan kalkmıştı. Neden, izah edeyim.

Osman Kavala 1 Kasım 2017’de iki soruşturmadan iki suçlamayla tutuklanmıştı. Bunlardan biri dün beraatle sonuçlanan Gezi Davası’na uzanan soruşturmaydı. Diğeri ise 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin bir soruşturma. Osman Kavala’nın bu ikinci soruşturmadaki tutukluluğu, tam 1 yıl 11 ay 11 gün sürdü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Ekim 2019’da Osman Kavala’nın "atılı suçtan tutuklu kaldığı süre" ve "mevcut delil durumu" nedeniyle "tutuklama tedbirinin artık ölçülü olmayacağına" kanaat getirmiş ve re’sen tahliyesine karar vermişti.  Bu karar yargı reformunun öngördüğü, iddianamesiz tutukluluk için maksimum süre olan 2 yıl dolmadan 20 gün önce verildi. Özetle, Osman Kavala hakkında bu soruşturmadan daha önce tutuklama kararı verilmiş, sonra da tutukluluk tedbiri kaldırılmıştı. Son duruşmadan önce "Ya darbe girişiminden tutukluluk kararı çıkarırlarsa" diye endişemi paylaştığım avukatlardan biri, "O dosyadan tutuklayamazlar" demişti, "O dosyadan zaten tahliye edildi."

Şimdi dönüldü dolaşıldı, maksat Kavala’yı tutmak ya, aynı soruşturmadan yeniden alınması talep ediliverdi! Burası Türkiye çünkü ve bu Türkiye’de aynı dosyadan iki kez tutuklanan da var (Bkz. Selahattin Demirtaş), iki kez beraat etmiş olmasına rağmen aynı dosyadan başka maddeyle tekrar yargılanan da (Bkz. Mücella Yapıcı).

Siz bakmayın Cumhurbaşkanı ve parti başkanı Erdoğan’ın TBMM grup toplantısında, adını anamadığı Kavala hakkında söylediklerine. "Bir manevra ile onu dün beraat ettirmeye kalktılar" demesine bakmayın. Hakikat ne, biliyor musunuz? Cumhurbaşkanı beraat ve tahliye kararı çıkacağını zaten biliyordu. Zaten onun talimatı ya da onayıyla şekillenen kararın önden bilgisine sunulduğunu söylememize izin verecek duyumlar mevcut.

Gazeteci Banu Güven
Gazeteci Banu GüvenFotoğraf: Privat

Yani Gezi Davası kararı son duruşmadan önce hazırdı. Bizim son duruşmada heyetin "Mahkumiyet kararı çıkarmak içindir" diye yorumladığımız acelesi de, zaten hazır bir kararı bir an önce tebliğ etmek içinmiş; onu anladık. Bence "manevra yapmaya kalkıştılar" falan diye konuşarak yargıya "bağımsız süsü" vermeye çalışan Cumhurbaşkanı, Kavala’nın aynı akşam tekrar gözaltına alınması ve hatta tutuklanması için yapılacak girişimi de biliyor ve onaylıyordu. Yani bu duruşma öncesinde Kavala’yı tekrar tutuklayacak manevranın emir-komuta birimindeydi. Anlaşılan o ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu tutuklulukta ağır hak ihlalleri olduğunu gösteren kararına fazla direnemeyen Erdoğan ve Pelikan çevresi, Kavala’nın oradan bırakılıp, başka yerden alınmasını uygun gördü. Şimdi de haberi yokmuş gibi yapıyor.

Ama cevaba muhtaç bir soru var: “Bir insan aynı soruşturmadan kaç kez tutuklanabilir?” Hele bir de bu kadar yıl ve ay iddianame görmeden cezaevinde kaldıysa… Aynı zamanda darbe soruşturmasıyla ilgili tutukluluğunun da hak ihlali olduğuna yönelik AİHM kararı da varsa.

Ne diyor o karar? AİHM, kararının "darbe girişimine dair şüphenin makullüğü" başlıklı bölümünde Kavala’ya yöneltilen suçlamanın, darbeyi organize ettiği hükümetçe öne sürülen Henri Barkey ile yoğun iletişim kurduğu iddiasına dayandığını, ancak bu şüpheyi destekleyecek delil bulunmadığına işaret ediyor. Yani telefonununun Barkey’in telefonuyla aynı ilçeden sinyal vermesi ya da bu iki kişinin darbe girişiminden sonra bir restoranda karşılaşıp el sıkışmalarının, Kavala’nın anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs ettiğini gösterecek ve tutuklanmasını haklı çıkaracak yeterlilikte deliller olmadığını söylüyor AİHM.

Bu yazıyı yazdığım saatlerde Osman Kavala hala Vatan Caddesi’nde Terörle Mücadele’de tutuluyordu. Sonra yine aynı suçla, yani TCK 309/1’den Anayasal düzeni yıkmak suçlamasıyla mahkemeye sevkedildiğini öğrendim. Kavala’nın avukatları o sırada yargının yukarıda anlatmaya çalıştığım denklemin sonucunu nasıl bir manevrayla değiştireceğini tahmin etmeye çalışıyorlardı. Acaba hızla bir iddianame hazırladılar da, iki yıllık tutukluluk süresinden geriye kalan 20 gün içinde mahkemeye göndermeyi mi düşünüyorlar? Yoksa 309/1. maddeden tutuklanmasını yeni bir delil icat ederek ya da soruşturma dosya numarasını değiştirerek mi mümkün kılmak peşindeler? Konuştuğum avukatlardan biri “Her şey kadar flu ki, ne söylesek boşa düşeriz” dedi. 

Osman Kavala’nın sakin ve güçlü durduğunu öğrendim. Bir insanı en güçlü yapan herhalde içine itildiği akıldışı durumlarda bile aklını ve sükunetini koruyabilmesi. Osman Kavala sağlam ve yenilmez. Buna da dayanır.

Onu içeride tutmak için binbir takla atanlar manevralarını ne kadar sürdürebilecekler, orası ise meçhul. İyi olanın gücü karşısında duydukları  korku gibi, kötülüklerinin de sonu yok, ama hukuksuzluğu bekleyen bir son her zaman var. O son er ya da geç gelecek.

 

Banu Güven

© Deutsche Welle Türkçe