1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Batı toplumlarında ırkçılık tehlikesi

Ulrike Mast-Kirschning / DW21 Mart 2007

İnsan haklarının temel unsurları olan eşitlik ve insan haysiyetinin dokunulmazlığı sürekli tehdit altında. BM’nin Irkçılıkla Mücadele Özel Raportörü Doudou Diene de 21 Mart, Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü’nde, Batı toplumlarda ırkçılığın arttığı uyarısında bulunuyor...

https://p.dw.com/p/AZSL
Dünyada ırkçılığa karşı mücadele devam ediyor.
Dünyada ırkçılığa karşı mücadele devam ediyor.Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü’nde, BM’nin Irkçılıkla Mücadele Özel Raportörü Doudou Diene, Batı toplumlarda ırkçılığın arttığı uyarısında bulundu ve hoşgörülü ülkeler arasında sayılan İsviçre’de bile ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadelede “siyasi stratejinin ve adaletin zaaf içinde olduklarını” belirtti.

Diene sözlerini şöyle sürdürdü: “Samuel Huntington son kitabında, ‘biz kimiz? Amerikan benliğinin krizi’ başlığını kullanmış. Huntington, bu kitapta, güney yarıküredeki Latin topluluklarının Amerikan kimliğini tehdit ettiği tezini işliyor. Ünlü Harvard Üniversitesi’nin bir öğretim üyesi böyle bir tezi savunuyorsa o zaman alarm zillerinin çalması gerekir. Bu son derece ciddi bir gelişmedir.”

Küresel bir sorun

2001 yılında Güney Afrika’nın Durban kentinde düzenlenen Dünya Irkçılıkla Mücadele Konferansı’nda, ırkçılık ve ayrımcılığın küresel bir sorun olduğu vurgulanmış ve bütün devletlerden mücaddele programları geliştirmeleri talep edilmişti. Durban Konferansı’nın kapanış bildirisinde göçmen ve mültecilerin ırk ayrımcılığının başlıca kurbanları oldduğuna dikkat çekildiğini kaydeden Berlin’deki Alman İnsan Hakları Enstitüsü’nden Petra Vollmar - Otto, “Irkçılığın bu yeni türü tarihten gelen kültürel ırkçılıkla birleştiği için tehlike daha da artıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Modern ırkçılıkta belli toplulukların özelliklerine göre birtak önyargılar geliştirilip bu elbisenin söz konusu topluluğunun her bireyine giydirilmek istendiğini söyleyen Vollmar-Otto, Almanya’da bile yabancıların ev ya da iş ararken ayrımcılıkla karşı karşıya kaldıklarını dile getirdi.

Vollmar-Otto şunları söyledi: “Yabancı düşmanlığından söz ederken, ırkçı anlamda ayrımcılığa uğratılan insanların yabancı olmaları ön plana çıkıyor. Oysa çoğu zaman böyle bir şey söz konusu değil. Belki nesillerdir burada yaşıyorlar ve ceplerinde Alman kimliği taşıyorlar. Ama adları, renkleri ya da aksanları yüzünden yabancı kalıyorlar.”

Yeni bir toplum kimliği

Modern toplumlardaki ırkçılığı tabulaştırma eğilimi, bu toplumların göçmen kitleleri nedeniyle yeni bir toplum kimliği geliştirmeleri gerektirdiğini de unutturuyor. Hindistan gibi çokkültürlü toplumlarda bile kültürel köklere dayalı ırkçılık sürüyor. Alman İnsan hakları Enstitüsü uzmanı Vollmar Otto, ‘ırkçılığı beyin doğurur’ diyor ve ekliyor.

“Irkçılıkla ancak insanların zihniyeti değiştiği zaman mücadele edilebilir. Bu mücadele yasalarla yapılamaz. Bilinçlendirme ve aydınlatma kampanyaları uygulanmalı ama aynı zamanda ırkçılık yapılanlar da haklarının ihlaline karşı kendilerini savunabilecek konuma getirilmelidir.”