1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Azınlık grupları Adalet Kurultayı’nda

28 Ağustos 2017

CHP’nin Çanakkale’de düzenlediği Adalet Kurultayı’na Türkiye’deki azınlık ve farklı inanç gruplarının temsilcileri de katılıyor. Katılımcılar "adaletsizlik ve dayatmalardan" şikayetçi.

https://p.dw.com/p/2iyOX
Türkei Türkischer Oppositionsführer eröffnet "Gerechtigkeitskongress"
Fotoğraf: DHA

Türkiye’de kimliklerini özgürce yaşayamadıklarından yakınan azınlık ve inanç grubu temsilcileri, hükümetin Diyanet İşleri Başkanlığı’nı lağvetmesini, muhalefetin de azınlık haklarını daha çok gündemde tutmasını istiyor.

“Türkiye’de çok farklı etnik ve dinsel gruplar var. Kimliklerini özgürce yaşayamıyorlar ve Sünni yapılaşmadaki Diyanet’in kontrolüne sürükleniyorlar.” Bu sözler AGOS Gazetesi Ermenice Sayfalar Editörü Pakrat Estukyan’a ait. Estukyan, sözlerini “Türkiye’de yaşayan Ermeniler’e karşı ötekileştirme politikası AKP döneminde ağır bir baskıya dönüştü” diye sürdürürken, karşı karşıya kaldıkları sıkıntıları DW Türkçe’ye anlattı. Ermeni toplumunun kendi iradesiyle kendi patriğini seçemediğinden yakınan Estukyan, “Bugün Türkiye’de patrik seçiminin hükümetin inisiyatif kullandığı bir alana dönüşmüş olması yaşadığımız adaletsizliğin en açık göstergesidir” diyor. Türk hükümetinin “dindar toplum yetiştirme” hedefiyle ülkedeki tüm farklı kültürlerin kendilerine has değerleri altüst etmekten çekinmediğini öne süren Estukyan, “Bugün Ermeni okullarına kayıtta vaftiz şartının aranması da, Ermeni toplumu üzerindeki baskıların bir sonucudur” çıkışı yapıyor. Estukyan, “Yılbaşı kutlamalarının günah sayılması, Ermeni okullarında Müslümanlık propagandası yapılması, Alevi çocuklara sıralar üzerinde namaz kılınmasının öğretilmesi farklı inançlara baskıların örnekleridir” derken, “Eğer dini inanç insanların özel alanıysa, her yol gösterici hareket müdahaledir” diyor.

Pakrat Estukyan
Pakrat EstukyanFotoğraf: DW/H. Köylü

Estukyan’a göre AKP hükümetini azınlıklar ve farklı inanç gruplarının hakları konusunda ‘reformcu’ olarak tanımlamak da yanlış. “Çünkü biz inanç özgürlüğü alanında Cumhuriyet döneminden beri var olan haklarımızı kullanıyoruz. Hükümet; bu haklarımız konusunda hiçbir açılım yapmadığı gibi zaman zaman kendini reformcu olarak tanımlamış ve bu tanımlamaya kimi zaman da kimi halk gruplarından destek görmüştür” değerlendirmesi yapan Estukyan, bugün için en büyük beklentilerini “Diyanet’in lağvedilmesi” olarak gösteriyor. Estukyan, “Diyanet lağvedilmediği sürece Türkiye’de hiçbir inanç grubu serbest olamayacaktır. Tek elden hedefler belirleyip de, toplumun her kesimine dayatmanın özgürlükle uzaktan yakından ilgisi yoktur” diyor. Estukyan, CHP başta olmak üzere muhalefetten beklentilerini de “Tek başına yasa yapma güçleri yok, bunu biliyoruz ancak farklı inançların, azınlıkların haklarını sürekli gündemde tutabilirler. Bu yüzden Adalet Kurultayı’nı çok önemsedik. Bu tür etkinliklerin devamını bekliyoruz” sözleriyle dile getiriyor.

İhsan Eliaçık: Diyanet’e ihtiyaç yok

İhsan Eliaçık
İhsan EliaçıkFotoğraf: DW/H. Köylü

Türkiye'de Antikapitalist Müslümanların lideri olan ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık da, Türkiye’de azınlık ve farklı inanç haklarının ciddiye alınmadığını düşünüyor. Eliaçık, bu düşüncesini DW Türkçe’ye anlatırken, “Sadece Müslümanlığı ve Sünniliği esas alan bir devlet var. Bir ülkede çoğunluk Müslüman diye eğitimde Müslüman müfredatı dayatılıyor” diyor. Eliaçık, sözlerini “Diyanet İşleri Başkanlığı da bu dayatmanın bir aracıdır. Diyanet, insanlara nasıl ibadet etmesi gerektiğinden toplumda nasıl hareket etmesi gerektiğine, hangi konuda nasıl düşünmesi gerektiğine kadar karışıyor. Demokratik bir ülkede Diyanet’e ihtiyaç yoktur” diye sürdürüyor.

Eliaçık’a göre Türkiye’de devlet Müslüman ve gayri Müslümanlara eşit mesafede durmadığı sürece adaletin sağlanması sözkonusu olmayacak. Türkiye’de insanlara Müslümanlığın da yanlış anlatıldığından yakınan Eliaçık, “Nedense kimse iyi insan olmaktan, adeletli olmaktan söz etmiyor. Çünkü bu kavramlar, insanların duyguları üzerinden siyaset yapanların işine gelmiyor. Biz insanlara; -öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, aldatmayacaksın, iftira atmayacaksın- denilmesinden başka da bir şey denilmesini istemiyoruz. Çünkü bu kavramlar insan haklarıyla ilgilidir” değerlendirmesi yapıyor.

"Dayatmalardan kurtulmak istiyoruz”

Soner Tufan
Soner TufanFotoğraf: DW/H. Köylü

“Bir ülkede yaşayan sıradan vatandaşlar hangi hak ve özgürlüğe sahipse biz de onları istiyoruz. Oysa kendi ibadethanemizde özgürce ibadet yapmak hakkımız bile yok.” Bu sözler de Protestan Kiliseler Derneği Basın Sözcüsü Soner Tufan'a ait. Tufan, Türkiye'de "adalet arayan herkese destek vereceklerini” belirtirken, “Ankara’da Çankaya bölgesi en demokratik yerlerden bilinir. Oysa biz 11 yıldır istediğimiz bir yeri alıp da, orayı ibadethane olarak ilan edemiyoruz. Bizi, binaların giriş katlarını kiralamaya, satın almaya zorluyorlar. Ev alır gibi ibadethane kurmak olmaz” çıkışı yapıyor. Türkiye’de 150’ye yakın kilise olduğunu ancak hepsinin de valilikler ve belediyeler tarafından ‘işyeri’ olarak değerlendirildiğini, valiliklere, belediyelere para ödemek zorunda kaldığını anlatan Tufan, “İşte bu, yaşadığımız adaletsizliğin açık kanıtıdır” diyor.

Hristiyan din adamlarının okul olmadığı için Türkiye’de yetişemediğini, Hıristiyan çocukların da özellikle devlet okullarında inançlarını açıklamak zorunda kaldığını anlatan Soner Tufan, “Çocuklar kimliğinde Hristiyan yazmıyorsa, din dersinden muaf da olamıyorlar. Seçmeli ders olarak da ya Kuran’ı Kerim ya da Peygamberin Hayatı okutuluyor. Çocuk bunlardan birini seçmezse okulunu bitiremiyor. Bunların hepsi dayatmadır. Dayatmalardan kurtulmak istiyoruz” çıkışı yapıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü / Ankara