1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupalı şirketlerin canını gerçekten acıtır mı?

1 Haziran 2018

ABD’nin ithal çelik ve alüminyum ürünlerine ek gümrük vergisi uygulama kararı Brüksel’de kaygıyla karşılandı. Peki şirketler için durum gerçekten o kadar kötü mü?

https://p.dw.com/p/2yp2m
Stahlproduktion in Deutschland
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/J. Stratenschulte

Plastik hammadde üreticisi Covestro şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Markus Steilemann, ABD'nin Avrupa Birliği'nden ithal edilen çelik ve alüminyum ürünlerine ek gümrük vergisi uygulayacağı haberlerini soğukkanlılıkla karşılıyor. Steilemann, Alman haber ajansı dpa'ya yaptığı açıklamada, bu kararın işlerini "doğrudan veya dolaylı olarak olumsuz bir şekilde etkilemeyeceğini” söyledi. Almanya'nın önde gelen şirketlerinden Bayer tarafından kurulan Leverkusen merkezli şirket, çelik sektöründe faaliyet göstermediği için Steilemann'ın bu kararı soğukkanlılıkla karşıladığı düşünülebilir.

Sektörde karar nasıl karşılandı?

Ancak Almanya'da çelik sektörünün önde gelen isimlerinden Salzgitter Holding'in açıklamasında da ABD'nin kararının "doğrudan etkisinin az” olacağı belirtildi. Çelik sektöründe faaliyet gösteren Avusturyalı holding Voestalpine de uygulanacak ek gümrük vergisinin yaratacağı ekonomik riskin üstesinden gelebileceğini açıkladı. Voelstalpine'in açıklamasında, cironun en fazla yüzde üçünün bu karardan olumsuz yönde etkilenebileceğine dikkat çekildi. Peki, çelik ve alüminyum ürünlerine ek vergi uygulanacak olması neden bu kadar heyecan yarattı?

Çelik Ticaret Birliği'nin verilerine göre Almanya'da geçen yıl üretilen yaklaşık 40 milyon ton işlenmiş çeliğin sadece bir milyon tonu ABD'ye ihraç edildi. ABD Ticaret Bakanlığı'na göre, geçen yıl Almanya'dan yaklaşık 1,5 milyar dolar değerinde çelik ithal edildi.

Kiel'deki Dünya Ekonomi Enstitüsü ticaret uzmanı Rolf Langhammer, kararı ABD'nin "kötü niyeti” olarak nitelendiriyor. Langhammer, DW'ye yaptığı açıklamada, "Çelik endüstrisi için Amerikan pazarı o kadar önemli değil, alüminyum endüstrisi için ise hiç önemli değil” şeklinde konuştu. ABD'nin ihtiyacı olan çeliğin üçte ikisi ülkede üretiliyor. Dolayısıyla, ABD Başkanı Donald Trump'ın "Önce Amerika” fikri zaten uygulanıyor.

Kararı kaygıyla karşılayanlar

Peki, durum o kadar da kötü değil mi? Ama ABD'nin kararını endişeyle karşılayanlar da bulunuyor. Alman Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK) gelişmeleri kaygıyla izliyor. "Almanya'da sanayi alanında her iki işten biri ihracata bağlı” diyen DIHK'nın Brüksel bürosu yöneticilerinden Klemens Kober, diğer tüm sektörlerde ise her dört işten birinin ihracata bağlı olduğuna işaret ediyor. Kober sözlerini "Eğer ABD'ye gönderilen çeliğin fiyatı yükselir ve daha da artarsa, bu durumdan orada üretim yapan Alman fimaları da kuşkusuz etkilenir. Bu durumda da hesaplamanın yeniden yapılması gerekir” şeklinde sürdürdü.

Ekonomi profesörü Langhammer ise yaşanabilecek bir kısır döngüye işaret ediyor. Bu da piyasada çeliğin miktarının artabileceği ve ABD'nin aldığı tedbirin fiyatlara etkisi olabileceği anlamına geliyor.

Otomotiv sektöründe durum

Örneğin ABD Başkanı Trump'ın sabahın erken saatlerinde paylaştığı Twitter mesajlarının kendilerini etkilemesinden kaygı duyan Alman otomobil üreticilerinin yeniden hesap yapması gerekiyor. Otomotiv endüstrisinde durum gerçekten farklı; Trump Avrupa'da otomobilden alınan vergilerden şikayet ettiğinde, hak vermek gerekiyor. AB'nin yüzde 10, ABD'nin ise yüzde 2,5 vergi aldığını hatırlatan ekonomi profesörü Langhammer, "Burada bir dengesizlik var. Ancak ABD buna 25 yıl önce onay vermişti” diyor. Mercedes, BMW ve VW gibi Alman otomobil üreticilerinin ABD'de de fabrikaları bulunduğu için bu şirketlerin ek gümrük vergisinden etkilenmeyeceği tahmin ediliyor.

DIHK'nın Brüksel bürosu yöneticilerinden Kober, ABD'nin kararına ilişkin olarak bir diğer tehlikeye işaret ediyor: "Bütün sistem çökebilir. ABD yönetiminin korumacı çizgisi Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) sorgulanmasına yol açıyor. Yaşanan anlaşmazlık konusunda karar verecek yeni hâkimlerin işe alınmasını ABD çoktan engelledi.” Kober'in tahminlerine göre, Washington'ın diğer sektörlerde de ulusal güvenliğin tehdit altında olduğu şeklinde bir söylem geliştirmesi gerçek dışı bir ihtimal değil. Ama Kober şimdi iki kötü arasında seçim yapılacağına dikkat çekiyor: "Eğer DTÖ nezdinde dava açılırsa Washington ‘siz bizim ulusal güvenliğimiz konusunda karar vermek istiyorsunuz, bu olmaz' iddiasında bulunabilir. Veya DTÖ mahkemesi, ABD'ye boyun eğer.”

AB'nin tavrı

Bu durumda, ne yapılması gerekiyor? Langhammer, "AB'nin aldığı karşı tedbirler sadece sembolik bir siyaset. Bunu herkes biliyor. Florida'dan gelen portakal suyuna vergi uygulamak ne kazandıracak?” sorusunu yöneltiyor. Ancak Brüksel'in itibarını korumak için böyle bir tepki vermesi gerektiğini ifade eden Langhammer, "alınabilecek daha iyi bir önlem, tek taraflı olarak gümrük vergisini indirmek olur” önerisinde bulunuyor. Ancak Avrupa başkentlerinde şimdi kimse böyle bir çözüme yanaşmıyor. Brexit ile İtalya ve İspanya'daki krizler kaygı yaratıyor. Langhammer, ancak diğer ülkelerin bu tür bir kaygısı olmadığına dikkat çekiyor ve ekliyor: "Çin şimdi bu yolu izliyor.”

Marko Langer

© Deutsche Welle Türkçe