1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa'da aşırı sağın yükselişi

24 Eylül 2010

Avrupa'nın birçok ülkesinde oylarını artıran sağ popülist partilerin ortak yanı göçmen ve Müslümanları hedef alması ve İslam karşıtlığı. Uzmanlar bu eğilimin artmasından kaygı duyuyor.

https://p.dw.com/p/PL9R
Köln'de cami inşaatına karşı düzenlenen bir gösteri
Köln'de cami inşaatına karşı düzenlenen bir gösteriFotoğraf: picture alliance/dpa

İsveç’te geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimlerde, sağ popülist İsveç Demokratları partisinin ilk kez parlamentoya girmesi, Avrupa’da sağ eğilimlerin yükselişinin son örneği olarak değerlendiriliyor. İslam karşıtı söylemleriyle tanınan Geert Wilders’in Özgürlük Partisi, Hollanda’da haziran ayında yapılan seçimlerden üçüncü güç olarak çıktı. 2001’den bu yana azınlık hükümetine destek veren Danimarka Halk Partisi eylül ayının başında Müslüman göçmenlerin ülkeye girişinin yasaklanması fikrini ortaya attı. Fransa'da Mart ayında yapılan yerel seçimlerde oyların yüzde 9’unu alan Jean-Marie Le Pen’in partisi Milli Cephe, kampanyasında İslam’ı hedef alan afişler kullandı. İsviçre Halk Partisi’nin girişimi ile geçen yıl ülkede cami minarelerinin yasaklanması için referandum yapıldı. Bu örnekler, Avrupa’nın bir çok ülkesinde sağ popülizmin yükselişe geçtiğini gösteriyor.

Sağ popülizmin başarısı

Avrupa’daki sağ hareketleri inceleyerek bir rapor hazırlayan Avusturya Siyasi Danışma ve Gelişim Derneği’nden Werner T. Bauer, bu eğilimin artmasından kaygı duyduğunu belirtiyor. Bu raporu, Sosyal Demokrat Parti’ye yakınlığı ile bilinen Friedrich Ebert Vakfı için hazırlayan Bauer, geleneksel partiler artık halkın tamamına hitap etmekte zorlandığı için sağ popülizmin başarıya ulaştığını söylüyor. "İnsanlar artık siyasete katılamadıkları duygusunu yaşıyor, siyasetten artık bir şey beklemediklerini düşünüyorlar" diyen Bauer, sağ popülist politikacıların ise insanları yanıltarak, onlara siyasetin bir parçası olduklarını, görüşlerinin önemsendiğini hissettirdiklerini kaydediyor. Sağ popülizm konusunda çalışan Bauer, "böylelikle halkın görüşlerini kendi siyasi hedeflerine göre yönlendirmeye çalışıyorlar” diyor.

Hollandalı aşırı sağcı lider Geert Wilders
Hollandalı aşırı sağcı lider Geert WildersFotoğraf: AP

Sağ popülistler İslam karşıtı

Avrupa’da sağ popülist partilerin ortak yanlarından biri ülkede yaşayan göçmenleri, özellikle de Müslümanları hedef alması; İslam karşıtlığını açıkça dile getirmesi. Bauer’e göre, sağ popülist siyasetçiler böylelikle tabuları yıktıklarını iddia ediyorlar. "Tabuları yıkarak, bir çok insanın düşündüğü ama dile getirmeye cesaret edemediği şeyleri ifade ettiklerini söylüyorlar. Tabuları yıktıklarını iddia ederek, ‘biz cesaretli insanlarız,’ çoğu zaman gerçeği yansıtmasa da, ‘biz sizin çıkarlarınızı temsil ediyoruz’ mesajı veriyorlar. Böylelikle de kendilerini popülerleştiriyorlar."

İsviçre'de minare yasağı referandumunda kullanılan afişler
İsviçre'de minare yasağı referandumunda kullanılan afişlerFotoğraf: AP

Almanya'da durum

Almanya’da yaşayan Müslümanların uyum sağlamakta zorlandığını öne süren ”Almanya Kendini Yok Ediyor” adlı kitabın yazarı Thilo Sarrazin de tabuları yıktığını iddia ediyor. Bu açıklamalar pek çok Alman siyasetçinin tepkisini çekse de, yapılan bir anket Sarrazin parti kursa, yüzde 18 dolayında oy alacağını gösteriyor. Peki Almanya’da sağ popülist partilerin gerçekten de şansı var mı? Alman Meclisi’nin Sosyal Demokrat Partili üyesi Axel Schaefer, sağ popülist görüşlerin her toplum için tehlike yarattığına dikkati çekiyor. ”Her toplumda böyle bir tehlike mevcut. Bu tehlike Almanya’da diğer ülkelerde olduğundan daha güçlü değil. Almanya’da demokratik partilerle güçlü bağlar kurulmasını sağlabildiğimiz için ülkede büyük sağ popülist parti bulunmuyor.”

Siyasetçilerin hataları

Sağ popülist görüşlerin yaygınlaşmasını engellemek için eğitimin önemli olduğunu belirten Schaefer, siyasetçilerin yaptıkları hatalar konusunda kendilerini eleştirebilmeleri gerektiğini söylüyor: ”Siyasetçilerin yaptıkları hatalardan ilki Hrıstiyan Demokratların göç ülkesi olduğumuzu kabul etmemesi oldu. Sosyal Demokratlar ise uyum konusunda kararlılıkla gereken teşviği vermedi. Hrıstiyan Demokratlar hatırlayacağınız gibi çifte vatandaşlık konusunda yabancı düşmanlığı içeren kampanyalar yürüttü. Sosyal Demokratlar her zaman yeterince cesaretli değildi.”

Thilo Sarrazin, 'Almanya Kendini Yok Ediyor' kitabıyla tabuları yıktığını iddia ediyor.
Thilo Sarrazin, 'Almanya Kendini Yok Ediyor' kitabıyla tabuları yıktığını iddia ediyor.Fotoğraf: AP

Sivil toplumun görevi

Berlin merkezli Amadeu Antonio Vakfı Koordinatörü Timo Reinfrank ise sağ popülizmin engellenmesi için sivil topluma da görev düştüğünü belirtiyor. "Demokratik partiler artık siyasi görüşlerin gelişiminden sorumlu tek oluşum değil. Bu nedenle de demokrasiyi canlandıracak daha fazla sayıda sivil toplum örgütüne ihtiyacımız var.”

Berlin’deki sivil toplum örgütleri bu konuda örnek oluşturuyor. Zira Hollandalı İslam karşıtı siyasetçi Geert Wilders’in 2 Ekim’de Berlin’de yapacağı konuşmayı ”Sağ Popülizme Son” adlı girişimin üyeleri engellemeyi planlıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Jülide Danışman

Editör: Murat Çelikkafa