1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Asgari ücrette ikinci zam ne kadar kalıcı olur?

28 Mart 2022

Asgari ücrete ikinci zam tartışmaları gündemdeki yerini koruyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklama da ikinci zam beklentisini artırdı. Peki olası bir ücret artışı hayat pahalılığına çözüm olacak mı?

https://p.dw.com/p/4994D
Fotoğraf: Murad Sezer/REUTERS

Çalışanların yüzde 70’e yakınının asgari ücretli olduğu Türkiye’de ücretlerin yüksek enflasyon karşısında her geçen gün erimesi, toplumun geniş kesimlerinin mağduriyetine yol açıyor.

Hayat pahalılığına ilişkin artan tepkiler sonrası, iktidar partisi temsilcilerinden, asgari ücrete yeni bir zam gelebileceğine yönelik art arda açıklamalar gelmeye başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Zirvesi dönüşü uçakta yaptığı ''Yıl ortasında bakılır, gerekirse işçimizden esirgemeyiz'' açıklamasının ardından AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş da hafta sonunda asgari ücrete ilişkin çalışmalar yürütüldüğünün sinyalini verdi.

Neden ihtiyaç var?

Bu yıl için net asgari ücret, yüzde 50’ye yakın zamla 4253 lira 40 kuruş olarak belirlenmiş, zam oranı Türk-İş de dahil olmak üzere geniş çevrelerce memnuniyetle karşılanmıştı. Ancak asgari ücret fiyat artışları nedeniyle, Şubat itibarıyla açlık sınırının altında kaldı.

DW Türkçe’ye konuşan çalışma hayatı ve iş hukuku uzmanı Dr. Murat Özveri, yılbaşında rakamsal olarak Türkiye tarihindeki en yüksek asgari ücret artışlarından biri yapılsa da alım gücü anlamında en düşük artışın yaşandığını söylüyor. Özveri “Siz 100 liradan 150 liraya çıkmasını ölçü alırsanız, yüksek bir artış. Ama 100 liraya aldığınız bir malı üç ay sonra kaç liraya aldığınıza baktığınızda bu inanılmaz düşük bir düzeyde kaldı. Dolayısıyla asgari ücret için yılbaşında verilen zam iki ay içerisinde çok daha gerilere gitti. Bu bir gerçek” diyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı resmi verilere göre yıllık tüketici enflasyonu Şubat ayı itibarıyla yüzde 54,44 seviyesinde bulunuyor. Üretici fiyatları endeksi ise yüzde 105 ile üç haneli rakamlara ulaştı.

Yıllık tüketici enflasyonu Şubat ayı itibarıyla yüzde 54,44 seviyesine çıktı.
Yıllık tüketici enflasyonu Şubat ayı itibarıyla yüzde 54,44 seviyesine çıktı.Fotoğraf: Sha Dati/Xinhua/imago images

Kaça çıkması bekleniyor?

AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan ve Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Üyesi Nihat Zeybekci önceki günlerde asgari ücretin yıl bitmeden veya yıl ortasında artırılabileceğine dair açıklamalar yapmış, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, "Tartışmayı anlamlı bulmuyorum, çok önemli artış yaptık" diyerek zamma kapıyı kapatmıştı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasının ardından ise kulisler yeniden hareketlendi. AKP kulislerinden basına yansıyan haberlere göre 850 TL'lik bir zamla asgari ücretin yıl ortasında 5100 TL'ye çıkarılması konuşuluyor.  

Tek başına yeterli mi?

Peki bu ücret artışı hayat pahalılığı problemini tek başına çözer mi? Türk-İş’e göre Mart'ta açlık sınırı 4928, yoksulluk sınırı 16 bin 52 liraya çıktı. Mutfak enflasyonu yıllık yüzde 76’yı geçti.

DW Türkçe’ye konuşan iktisatçı Prof. Dr. Oğuz Oyan, üretici fiyatlarında bir hiperenflasyon yaşandığına işaret ediyor. Türkiye’de maliyetlerin çok yükseldiğini ve yüksek üretici fiyatlarının gelecek dönemde tüketiciye yansıyacağını ifade eden Oyan’a göre, tüketici birkaç ay içinde yüzde 70’lere varan bir enflasyonla karşılaşabilir.

Oyan, enflasyondaki mevcut tablonun sorumlusunun da iktidar olduğu görüşünde. Oğuz Oyan, “Geçen yılın Eylül ayından itibaren faiz sebep, enflasyon sonuç saplantısı üzerinden gidilmeseydi, enflasyon bu düzeylere gelmeyebilirdi, kurlar çok daha düşük düzeylerde olurdu. Yılın başında yapılan yüzde 50'lik asgari ücret artışı da böylece yeterli olabilirdi” diye konuşuyor.

Türkiye’nin küresel emtia fiyatlarındaki artışı, düşük faiz politikası nedeniyle değeri azalmış milli para üzerinden çift etkiyle yaşadığını ifade eden Oyan, kısa dönemde enflasyonist eğilime çözüm bulmak için politika faizinde artırımın şart olduğunu vurguluyor.

"Üç ayda bir enflasyona endekslenmesi şart"

Türkiye’de asgari ücret artışı 2016 yılına dek yılda iki kez yapılıyordu. Profesör Oyan’a göre, bu kadar hızlı bir enflasyonist süreçte Türkiye’nin asgari ücreti her üç ayda bir enflasyona endekslemesi şart. Oyan, Türk-İş başta olmak üzere sendikaların yılda en az dört kez enflasyona ayarlama talep etmesi gerektiğine işaret ediyor.

İşçi sınıfını temsil eden iki büyük sendikanın bu süreçteki açıklamaları ise farklı oldu.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu asgari ücret komisyonunun derhal toplanması çağrısı yaparken; Komisyon’da işçi sınıfını temsil eden Türk-İş’in Genel Başkanı Ergün Atalay, artış talebinde bulunmayarak "Dün Bakan Bey'e sordum. O da 'Bunun günü Aralık ayı dedi' diye konuştu.

Önünde yasal engel var mı?

Ancak Dr. Murat Özveri'ye göre asgari ücreti güncellemenin önünde yasal olarak hiçbir engel yok.

Özveri, "Hiperenflasyon gibi yüksek enflasyon durumuna girildiği, gelir dağılımının bu kadar bozulduğu, hatta birtakım temel gıda ürünlerinin karaborsaya düşme riskinin belirdiği bir ekonomik gelişim süreci içerisinde asgari ücretin iki ay sonra da dört ay sonra da artırılması mümkün” diyor. Özveri, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun Haziran ayını beklemeden toplanmasında yasal bir engel olmadığını söylüyor.

"Sendikalar talep etmeli"

Türk-İş Genel Başkanı’nın yaptığı açıklamayı eleştiren Prof. Dr. Oğuz Oyan da “Burada tuhaf olan şey Ergün Atalay’ın ’Böyle bir artış beklentimiz yok. Çünkü Bakan'la konuştum’ demesi. Bu talebin Saray’dan değil, bizzat işçi sınıfından gelmesi gerekir. Ancak işçilerin Asgari Ücret Komisyonu’ndaki temsilcisi bu görevinden kendini azat etmiş gözüküyor. 'İktidarın istemediği bir laf etmeyelim' sendikacılığı yapınca bu iş böyle oluyor” diyor.

Asgari ücret artışı, gelir dağılımının yeniden düzenlenmesi ve enflasyon karşısında çalışanların korunması açısından önem taşıyor.

Murat Özveri asgari ücretin yanı sıra toplu sözleşmelerin ücret maddelerinin de değişen koşullara uyarlanması gerektiğine işaret ediyor. Bunun yargı yoluyla ya da sosyal taraflar bir araya gelerek olabileceğini ve önünde hiçbir yasal engel bulunmadığını söyleyen Özveri’ye göre asgari ücret artışı sözleşmelerin yeni koşullara uyarlanması için bir itici güç olabilir.

Özveri, “Biz bir ekmeği 2 liraya alırken imzaladığımız bir toplu sözleşme var. Yağ bulamıyoruz. Şekerin torbası 1 ay önce 300 liraya satılırken 800 liraya çıkmış. Şeker bulamama gibi bir dert var. Böyle bir altüst oluş içerisinde ücretlerin de bu kadar reel anlamda eridiği bir yerde sendikaların böyle bir talepte bulunmaları haktır, bulunmaları gerekir” ifadelerini kullanıyor.

Pelin Ünker

© Deutsche Welle Türkçe