1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara, İlerleme Raporu'nu bekliyor

Zeynep Gürcanlı / Ankara30 Ekim 2006

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde kritik öneme sahip İlerleme Raporu’nun açıklanması öncesinde, Ankara sessiz. Türk yetkililer, büyük kısmı basına sızmış olmasına rağmen, resmi tepkilerini göstermek için raporun açıklanacağı 8 Kasım’ı bekliyorlar...

https://p.dw.com/p/AZeF
Ankara, resmi tepkisini dile getirmek için raporun açıklanmasını bekliyor
Ankara, resmi tepkisini dile getirmek için raporun açıklanmasını bekliyorFotoğraf: BilderBox

Büyük bir kısmı basına sızan İlerleme Raporu’na ilişkin Ankara’nın vereceği yanıt merakla bekleniyor. Ancak gelen işaretler, olumsuz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, raporun basına sızmasının ardından yaptığı ilk açıklamada, hem Kıbrıs sorununa, hem ifade özgürlüğüne değindi. Ancak her iki konuda da “umut vermedi.”

Erdoğan, Kıbrıs konusunda, Avrupa Birliği’nin de Kıbrıslı Türkler’e pek çok söz verdiğini ancak bunları yerine getirmediğini hatırlattı. İfade özgürlüğünü kısıtlayan Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde değişiklik için ise “Türk hükümetinin herhangi bir çalışması bulunmadığını” söyledi.

Türkiye’deki ortam

Ancak Avrupalılar, her ne kadar Türkiye’yi bu iki sorunlu konuda adım atmamakla suçlasalar da Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamın “özelliğine” de dikkat çekiyorlar. Avrupa Birliği’nin önemli ülkelerinden İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, hükümetin reform yolunda adım atmakta zorlanmasını, Türkiye’nin önümüzdeki yıl yaşayacağı iki kritik seçime bağladı.

2007’deki seçimlerle önce yeni Cumhurbaşkanı’nın, ardından da yeni parlamentonun belirleneceğine dikkat çeken İtalyan Büyükelçi, hükümetlerin seçim ortamlarında hareket kabiliyetlerinin de az olduğunu belirtti.

Büyükelçi’nin bir başka önemli tahmini ise, Türk hükümetinin yıl sonuna kadar her iki sorunlu konuda da adım atmaması halinde bile, üyelik müzakerelerinin dondurulmayacağı yolunda. Marsili, Kıbrıs’ta çözüm bulunamaması halinde bile, sadece Gümrük Birliği ile ilgili başlıklarda müzakerelerin dondurulabileceğini, diğer başlıklarda ise ilerlemenin sürebileceğini söyledi.

Asker – sivil ilişkileri

AB’nin Türkiye raporunda öne çıkan bu iki konu dışında, ilerde üyelik müzakerelerinde ciddi sorun çıkarabilecek başka konular da var. Bunlardan biri de, Türkiye’deki asker-sivil ilişkileri. Avrupa Birliği yetkilileri hemen her fırsatta ordunun siyasi karar alma mekanizmasında “rol almaması” gerektiğini, bunun “seçilmiş sivillerin işi olduğunu” belirtiyorlar.

Ancak Türkiye’de askerler ise aynı görüşte değil. Türk generaller, hem ülkenin karşı karşıya olduğu PKK terörünü, hem de irtica tehdidini öne sürerek, Anayasa’nın kendilerine “gerekli önlemleri alma yetkisini” tanıdığını savunuyorlar. Ve ülke yönetimi içindeki bu ayrıcalıklı konumlarını korumak için mücadele edeceklerinin işaretini veriyorlar. Generallerin bu yaklaşımı, Avrupa Birliği raporunda ne kadar yer eleştirilirse eleştirilsin, Türkiye’nin PKK terörü tehdidi bitmedikçe, asker-sivil dengesi konusunda adım atmayacağının da kesin kanıtını oluşturuyor.

Milliyetçilik ve muhafazakarlık

Raporun basına sızan bölümlerinde dikkat çeken bir başka nokta ise Türkiye’de artan milliyetçilik ve muhafazakarlık. Raporda, özellikle mevcut Türk hükümetinin Hristiyan misyonerlere karşı aldığı “sert tavra” dikkat çekiliyor.

Türkiye’de iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi her ne kadar kendisini “muhafazakar demokrat” olarak tanımlasa da gerek Türk halkı, gerekse yabancılar partinin asıl gücünü Türkiye’deki İslamcı hareketten aldığını farkında. Dolayısıyla, hükümet üyelerinin misyonerlere karşı yaklaşımı da “seçmen tabanına” mesaj olarak yorumlanıyor.

Çünkü Türkiye’deki veriler, ülkede yaklaşık bin misyonerin bulunduğunu, bunların bir yıl içinde ise 70 milyonluk ülkede sadece 250 kişiyi müslümanlıktan hristiyanlığa dönmeye ikna edebildiklerini gösteriyor. Kısacası, hükümetin çıkışlarına rağmen, misyonerlik konusu Türk halkı açısından “acil ve büyük bir tehlike” olarak algılanmıyor.

Hükümet şimdilik sessiz

Şimdilerde “sessizliğini” koruyan Türk hükümetinin, rapordaki eleştiriler arasında en çok, “reformların yavaşladı” ifadesine tepki göstermesi bekleniyor. Çünkü Türk hükümeti, gerek iç kamuoyuna, gerekse dışarıya “reformların Avrupa için değil, Türk vatandaşları için yapıldığını” söylüyor. Dolayısıyla yapılan reformlarda “yavaşlama” eleştirisi de hükümetin “en çok canını acıtan” konu olarak öne çıkıyor.