1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Amerikan ekonomisinde enflasyon korkusu

Derleyen: Ahmet Günaltay15 Mart 2005

Avrupa ve Japonya’nın pasif ekonomik politikalarına karşı global büyümeyi adeta tek başına sırtlayan ve bunun için de ödemeler dengesi ve ticaret bilançosunda açık rekorları kırmayı göze alan ABD gücünün sınırlarına dayanmaya başladı. Ülkede şimdi enflasyon tehlikesinden söz ediliyor...

https://p.dw.com/p/AbdZ
Amerikan Doları, gittikçe değer kaybediyor
Amerikan Doları, gittikçe değer kaybediyor

Açıklara bağlı olarak doların değer kaybetmesinden beklediği sonuçları alamayan Amerikan ekonomisi, ortalamanın üzerindeki büyüme hızını da enflasyon artışıyla ödemek zorunda kalabilir. Amerikan Merkez Bankası’nın ay başında yayınladığı konjonktür raporunda, enflasyon baskısı olmadan vasat büyümenin devam ettiği dile getirildi. Ancak kapasite kullanımı artan ve istihdamı da arttıran Amerikan şirketleri tırmanan tüketim eğilimi sayesinde fiyat zamlarını piyasaya kabul ettirebiliyorlar. Bu da enflasyon tehlikesinin küçümsenemeyeceğini gösteriyor.

Ekonomistlere göre, asıl tehlike faiz cephesinden kaynaklanıyor. Değer kaybeden doların ithalatı frenleyip ticaret bilançosunu düzelteceğine olan umutlar sönerken, tahvil piyasasında faizler yükseliyor. Bütün işaretler kısa ve uzun vadeli kredi faizlerinin yükseleceği yönünde.

Merkez Bankası ana faiz haddini saptarken büyümeyle enflasyon riski arasındaki dengeyi kolluyor. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 4’ü bulacağı tahmin edilen büyüme hızının ücret artışlarına zemin hazırladığı, imalat sanayiindeki üretim maliyetlerinin tırmanışa geçtiği ve tüketici fiyatları endeksinin 2002 yılındaki oranlara dayandığı da bir gerçek.

Bu durumda Merkez Bankası’nın faiz frenine asılması normal olurdu. Başkan Greenspan, tedrici artış politikasını sürdüreceklerini söylüyor. Amerikan Merkez Bankası, yaz aylarında %1 ile bütün zamanların en düşük seviyesinde seyreden ana faiz oranını %2,5’a çıkartmıştı. Ancak faiz artışının konjonktürdeki ısınmayı ve enflasyonu tek başına önleyemeyeceğini hatırlatan ekonomi uzmanları asıl önemli faktörün, yatırımcı ve tüketici kredilerindeki maliyet artışı olduğunu belirtiyorlar.

Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan, tahvil faizlerinin neden bugünkü düzeyde çakılıp kaldığını sorarken dolaylı olarak, kredi faizlerini oldukça düşük bulduğunu kastediyordu. Bu mesaj yatırımcının elindeki tahvilleri satarak faizlerin sıçramasına yol açmasına yetmişti.

Amerikan ödemeler dengesi ve ticaret bilançosu açıklarının azalmak şöyle dursun, Şubat ayında yeniden rekor kırması bu açığı kapatmak için ABD’nin daha fazla yabancı sermayeye ihtiyaç duyduğunu ve faizlerin de artacağını gösteriyor.

Şimdiye kadar Asya’nın merkez bankaları Amerikan hazine bonoları alarak faizlerin düşükzkalmasına yardımcı olmuşlardı. Muazzam dolar rezervi bulunduran Çin ve Japonya’nın iştahları yavaş yavaş kapanıyor. Güney Kore döviz rezervini daha geniş bir yelpazeye yaymak istiyor. Japonya, doların toplam döviz rezervi içindeki payını dört yılda %81’den %67’ye düşürdü. Bu trendin süreceği beklentisi Amerikan Doları’nın değer kaybetmesine yetiyor.

Zayıflayan dolar enflasyon korkusunu da körüklüyor. Merkez Bankası Başkanı Greenspan, ABD’ne mal satan yabancı şirketlerin kur kayıplarını kapatmak için fiyatları arttırabileceklerini söylüyor. Bu faktör de Merkez Bankası’nın faiz frenine asılmasına gerekçe oluşturuyor.