Amerikalı yazar Susan Sontag öldü
29 Aralık 2004
Susan Sontag, 1933 yılında New York’ta hali vakti yerinde bir Yahudi ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Berkeley Üniversitesi'ne 15 yaşında kabul edilen Sontag, bir yıl sonra Chicago Üniversitesi'ne geçerek buradan mezun oldu. Daha sonra eğitimini Harvard'da doktora yaparak sürdürdü.
1960'lı yıllarda bazı dergilere yazı yazan Sontag’ın ilk romanı “The Benefactor“dü. Yazara 1992 yılında büyük başarı getiren üçüncü romanı olan “Yanardağ Sevgilim“ çalışması oldu. Yazar, son romanı “America“ ile yazarlar için en prestijli ödülü sayılan Ulusal Kitap Ödülü’ne layık görüldü. Susan Sontag’ın romanlarının yanı sıra pornografik edebiyat, fotoğrafçılık, estetik, devrim ve AIDS gibi aslında birbirinden çok farklı olan konular üzerine yazdığı denemeleri de bulunuyor.
Politik görüşleri
Sontag, İranlı yazar Salman Rüşdi’ye destek vermesi, İsrail’i Filistin’de uyguladığı politikalar yüzünden, Batı’yı ise Bosna’daki savaş kurbanlarına karşı takındığı tavır nedeniyle eleştirmesi ve son olarak Irak savaşı ile ilgili olarak Amerika’yı yerden yere vurması bazı çevreler tarafından “Amerika’nın kamu vicdanı“ diye adlandırılıyordu.
Sıkı bir insan hakları savunucusu olan Sontag, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra ülkesinde eleştiri oklarına hedef olmuştu. Çünkü saldırı konusunda politikacıların ve medyanın, kamuoyunu aptal yerine koyma kampanyası yaptıkları suçlamasında bulunmuştu. Ülkesinin saldırganlara yönelik izlediği misilleme politikalarını her fırsatta eleştiren Sontag, dünya üzerinde başta ABD olmak üzere hiçbir ülkenin baskın olmaması isteğini dile getirmiş, Başkan Bush’un “İyi, kötüye karşı“, “Uygarlık, barbarlığa karşı“ gibi söylemlerini saçmalık diye alaya almıştı.
ABD ve Avrupa çapında en tanınmış aydın
Geçtiğimiz yıl Alman Yayıncılar Birliği’nin Barış Ödülü’ne layık görülen Sontag, Amerika ve Avrupa çapında en tanınmış aydın, en önemli elçi ilan edilmişti. Sontag ödül töreninde yaptığı konuşmada, Avrupa ile Amerika arasındaki farkın bir kez daha altını çizmiş ve “Amerikalılar kendilerini medeniyetin savunucusu, Avrupa’nın kurtarıcısı gibi görüyor ve Avrupalılar’ın kendilerini pervasız bir savaşçı olarak görmesine ve anlamamasına hayret ediyor“ diye konuşmuştu.