1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya’da tehlikeli kamplaşma

31 Ocak 2017

Türkiye'de yaşanan siyasi çekişmeler Almanya'da yaşayan Türklere de yansıyor. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlar, siyasetçiler ve göçmen temsilcileri bunun Türkiye kökenliler arasında kutuplaşmaya yol açmasından endişeli.

https://p.dw.com/p/2WijO
Deutschland Debatte im Bundestag um Anerkennung des Völkermordes durch die Türkei an den Armeniern
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Bildfunk/P. Zinken

Türkiye’deki iç siyasi gerginlikler, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler arasında da kutuplaşmayı tırmandırıyor, iç barış konusunda endişelere yol açıyor.

Alman iç güvenlik uzmanı Dr. Bernd Liedtke, son dönemdeki gelişmelerin kaygı verici olduğunu belirtirken, “Almanya’da bir tarafta AKP’liler, diğer tarafta CHP’liler, bir diğer yanda Kürtler gibi gruplaşmalar keskinleşiyor,  kamplaşmalar artıyor. Kutuplaşmanın fiziksel şiddetle sonuçlandığı olaylara da tanık oluyoruz.” dedi.

Türkiye kökenlilerin yoğun olarak yaşadığı Kuzen Ren Vestfalya eyaletinde 40 yıldan uzun süre polis teşkilatında görev yapan, emekli olduktan sonra uyum ve güvenlik konularında akademik çalışmalarını sürdüren Dr. Liedtke, son dönemde kutuplaşmanın kahveler, iş yerleri ve sokakları da aşıp, ailelere kadar herkesi etkilediğine dikkat çekiyor.

Alman uzman, son dönemdeki gözlemlerini aktarırken, “Çocuğu için bir doğum günü kutlaması yapmak isteyen bir anne, AKP’li olan kocasının ailesiyle, CHP’li olan kendi ailesi arasında bir kavga çıkmaması için öncesinde her iki tarafla da konuşmak, yatıştırmak zorunda kalıyor” örneğini anlatıyor.

Birçokları için farklılıkların bir kenara bırakılarak bir araya gelinen düğünler ya da acının paylaşıldığı cenazeler bile siyasi kutuplaşmanın bir kenara bırakılmasına vesile olamıyor.  Alman uzmanların dikkat çektiği bu kutuplaşma, Almanya’daki göçmen dernekleri arasında da kaygılara yol açıyor.

Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) Başkanı İhsan Öner, yaşanan gerginlikler konusunda endişelerini, “Acı ama gerçek. Gerginliğin ulaştığı boyutu görmezden gelemeyiz. Maalesef okullarda kendi çocuklarımız arasında bile bu tür sürtüşmeler olduğu kulağımıza geliyor” sözleriyle ifade ediyor.

Gerilimde siyasetçilerin rolü

Türkiye’deki siyasi üslubun Almanya’daki Türk toplumu içerisindeki kamplaşmanın derinleşmesine yol açtığını söyleyen Öner, “Söylemlerinizi çok sivri noktalara taşırsanız kamplaşmalara vesile olursunuz. Siyasiler kadar Türk medyasının da bu konuda rolü var” görüşünü kaydetti.

Öner bir taraftan tırmanan yabancı ve İslam düşmanlığına karşı mücadele ederken diğer taraftan Türkiye kaynaklı kamplaşmanın karşılıklı suçlamaları beraberinde getirdiğine, bunun demokratik tartışma ortamına zarar verdiğine işaret ederek, “Türkiye’deki siyasi akımlarda da maalesef şöyle bir yaklaşım var: Ya Erdoğancısınız ya da FETÖ’cüsünüz veya şucu bucu…. Hem Türkiye’de hem burada ya siyahsınız ya da beyaz. Bütün renkler hükmünü yitirmiş durumda. Oysa iktidar kadar muhalefetin varlığı demokrasilerin vazgeçilmezi, olmazsa olmazıdır” şeklinde konuştu.

“Aklı başında insanların Türkiye’de yaşananları Almanya’ya taşımama konusunda hassasiyet göstermeleri gerekir” diyen Öner gerilimin aşılmasında Türkiye’deki siyasetçilere görev düştüğünü vurguladı:

“Kamplaşma çok tehlikeli bir duruma doğru gidiyor. Bunun önüne geçilmesi Türkiye’deki siyasi sürtüşmelerin dengeli bir şekilde yürütülmesine bağlı. Türkiye’nin siyasete bir seviye kazandırması gerektiği kanaatindeyim.”

Merkel'in Türkiye ziyareti

Almanya’da federal hükümet, özellikle Türkiye’deki Anayasa referandumu öncesinde, gelecek haftalarda, siyasi kutuplaşmanın daha da tırmanmasından, bunun Almanya’ya da yansımasından endişe ediyor.

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bu hafta Ankara’ya yapacağı ziyarette bu konuyu da gündeme getirmesi bekleniyor.

Son aylarda Almanya’da yaşanan gerilim dönem dönem radikal gruplar arasında sokak kavgalarına, şiddet eylemlerine yol açmış, çeşitli cami derneklerini hedef alan saldırılar düzenlenmişti. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin (UETD) bazı şubeleri de taşlı ya da molotof kokteylli saldırılara hedef olmuştu.

Alevi toplumu da endişeli

Berlin Alevi Toplumu Başkanı Halit Büyükgöl, bu ay içerisinde Baden-Württemberg eyaletindeki bir cemevinin kapısına kırmızı boya ile X işareti çizildiğini, Türkçe hakaret ve tehdit içeren yazılar yazıldığını belirterek, bu gelişmelerden kaygılı olduklarını ifade etti.

Türkiye’deki gelişmelerin Almanya’ya olumsuz bir şekilde yansıdığını, bundan üzüntü duyduklarını dile getiren Büyükgöl şunları anlattı:

“Her ne kadar doğduğumuz topraklardan binlerce kilometre uzakta da olsak orada olumlu ya da olumsuz gelişmeler bizi burada etkiliyor. Yüreğimiz yurdumuzda atıyor, acı olaylar bizleri üzüyor. Buradaki demokrasilerden nasiplenmemiş gruplar, kişiler var. Ancak ister Kürt, ister Türk, ister Çerkez ister Alevi ya da Sünni olalım ortak gerçekliğimiz Almanya’da göçmen oluşumuz. Ama bunu hiçbir zaman bir araya gelerek konuşamıyoruz.”

Deutschland Debatte im Bundestag um Anerkennung des Völkermordes durch die Türkei an den Armeniern
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/p. Zinken

STK’ların diyalog çabaları

Almanya’daki kutuplaşma, birçok göçmen kuruluşunun bir araya gelmesini zorlaştırsa da, Berlin-Brandenburg Türk Toplumu (TBB) gerginlikleri azaltma, ortak sorunlara çözüm arama çabalarını sürdürmeye gayret gösteriyor.

Bu konuda sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düştüğünün altını çizen TBB Başkanı Ayşe Demir, “Mesela biz Ankara ve Suruç’taki bombalı saldırılardan sonra diğer bazı kuruluşlarla birlikte tek çözümün barışçıl çözüm olduğunu vurgulayan ve ‘şiddete yönelmeyin, sakin olun, düzeyli bir şekilde tartışın’ çağrısına yer verdiğimiz ortak bir açıklama yaptık. Gerektiğinde bu çağrıyı tekrarlayacağız çünkü sivil toplum kuruluşları olarak bu bizim görevimiz” şeklinde konuştu.

Demir bir süre sonra bu gerilimin geride bırakılacağı umudunu, “Nihayetinde hangi etnik veya dini guruba, siyasi görüşe sahip olursak olalım biz Almanya’da azınlığız ve aynı sorunları yaşıyoruz. Ortak sorunlarımıza çözüm bulma hedefinde birleşmemiz gerekiyor. Bir süre sonra ortak paydada birleşeceğimiz konusunda umutluyum” sözleriyle ifade etti.

Almanya’da dönem dönem karşıt gruplar arasında yaşanan gerginliklerde, Türkiye kökenli siyasetçiler de tansiyonun düşürülmesi için çaba gösteriyor.

Bu isimlerden, Berlin Eyaleti Meclisi'nin Sol Parti milletvekillerinden Hakan Taş, bunun o kadar da kolay olmadığını ifade ediyor.

Farklı görüşteki insanların bir araya getirilmesi arayışının sürdüğünü, yapılan bazı girişimlerden henüz sonuç alınamadığını aktaran Taş, “Ayrıca Türkiye’deki hükümetin bazı kışkırtıcı faaliyetleri var. Yaklaşık 6 bin kişinin Türk istihbarat servisi tarafından görevlendirildiği ya da yurtdışına gönderildiği iddiaları var. Bu gibi sayı ve söylemler korkutucu” şeklinde konuştu.

Gençler çok daha mı radikal?

Siyasetçiler, göçmen temsilcileri ve uzmanlar Almanya’daki Türkiye kökenlilerin Türkiye’deki siyasi gerilimlerden bu denli etkilenmesinde Almanya’nın uyum politikalarındaki hatalarıyla göçmenlere yönelik ayrımcılığın payı olduğu konusunda görüş birliğinde.

Bazı uzmanlar, kutuplaşmanın tırmandığı son dönemde göçmen kökenli gençlerin daha da radikalleştiği, yorumunu yapıyorlar.

Bu yorumlara pek katılmayan Sol Partili milletvekili Taş, sorunun kaynağını Türkiye’de görüyor: "Türkiye'de her saniye bir insan hakkı ihlal ediliyor, onlarca insanın hukuksuz bir şekilde tutuklanıyor, Cumhurbaşkanının kararıyla insanlar ve kurumlar terör örgütü ilan ediliyor. Türkiye’deki AKP’liler ya da MHP’liler ne kadar radikalse Avrupa’dakiler de o kadar radikal. Türkiye’de zaten çok radikaller belki de sorun burada yatıyordur.”

“Sırt çevirmek yerine konuşmalıyız”

Alman iç güvenlik uzmanı Dr. Liedtke’ya göreyse özellikle gençler kutuplaşmanın en uçlarında yer alıyor. Bunda dışlanma ve ayrımcılığın büyük bir etken olduğunu söyleyen Liedtke, “Hatalı uyum politikalarına dayanan bu çetin sorunla başa çıkmak için kolay bir reçete yok, sabırlı olunmak zorunda” görüşünü kaydetti.

Almanya’da Türk toplumuyla diyaloğun güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Liedtke, “Türkiyeli topluma sırt çevirmek yerine konuşmak, hep daha yoğun ve daha derinlemesine konuşmak, birbirimizi daha iyi anlamaya çalışmak zorundayız. Artık burada yaşan insanlara Almanya’nın bir parçası olduklarını hissettirmeli, hak ettikleri saygıyı, kabulü göstermeliyiz” diye konuştu.

© Deutsche Welle Türkçe

Değer Akal / Berlin