1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya’da tartışma: Polis zanlının soyunu araştırabilir mi?

14 Temmuz 2020

Stuttgart’da 32 polisin yaralandığı ve 40 dükkanın zarar gördüğü olayların zanlılarına ilişkin soruşturma Almanya’da tartışmalara neden oluyor. Polis zanlıların kökenini araştırabilir mi, yoksa bu ırkçılık mı olur?

https://p.dw.com/p/3fGlf
20 Haziran gecesi Stuttgart'ta meydana gelen şiddet olaylarında 32 polis yaralanmış, 40 kadar dükkan zarar görmüş, bazıları da yağmalanmıştı.
20 Haziran gecesi Stuttgart'ta meydana gelen şiddet olaylarında 32 polis yaralanmış, 40 kadar dükkan zarar görmüş, bazıları da yağmalanmıştı.Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Julian Rettig

Almanya’nın güneybatısında yer alan Stuttgart kentinde 20 Haziran’ı 21’ine bağlayan gece şiddet olayları meydana geldi. Polisin yaptığı bir uyuşturucu kontrolü sırasında gerilimin tırmanması, kontrol edilenlere çevreden bazı grupların destek vermesi, sayılarının hızla artması ve az sayıdaki polisin etrafının sarılmasıyla olaylar kısa sürede büyümüş, çoğu alkollü olduğu belirtilen kalabalığın polise ve dükkanlara saldırdığı görülmüştü. Sosyal medyada çok sayıda görseli paylaşılan olaylarda 32 polis yaralanmış, 40 kadar dükkan zarar görmüş, bazıları da yağmalanmıştı.

Olaylarla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında polis 39 zanlının kimliğinin tespit edildiğini açıkladı. Aşırı sağcı ve popülist çevrelerin zanlıların göçmen veya mülteci olduğuna dair iddiaları ve nefret söylemleri toplumsal gerilimi artırdı. Stuttgart polisi, emniyet güçlerine saygısızlık yapılmasına alıştıklarını ancak kaldırım taşları, şişeler veya diğer malzemelerle ya da tekme atarak şiddete uğramalarının yepyeni bir gelişme olduğunu ve şaşırdıklarını belirtiyor.

Aralarında Türkiye kökenliler de var

Stuttgart'ta meydana gelen olaylara ilişkin 9 Temmuz günü Stuttgart Emniyet Müdürü Franz Lutz, belediye meclisi üyelerine bir rapor sundu. Bu rapora göre, 39 zanlıdan 27’si 14 ila 21 yaşlarında.

Ayrıca şimdiye kadar kimliği tespit edilebilen 39 zanlıdan 24’ü Alman vatandaşı; Alman vatandaşı olan bu 24 kişiden 11’i ise göçmen kökenli, onlardan dördü de çifte vatandaş. Göçmen kökenli tanımını polis, ebeveynlerinden birinin göçmen kökenli olması halinde kullandığını belirtiyor.

Çifte vatandaş olan zanlılardan birinin Türk-Alman vatandaşlığının bulunduğu belirtiliyor. 39 zanlıdan geri kalan 15 kişinin yabancı bir ülke vatandaşı olduğu açıklandı ki altısının Avrupa Birliği ülkesi vatandaşı olduğu bildiriliyor.

Tam da bu noktada Stuttgart Emniyet Müdürü Franz Lutz, polisin birincil görevi olmasa da bu soruşturma kapsamında istenen bilgilerin bulunması için bazı zanlıların kökenine ilişkin tespitin gerektiğini, bunun için de nüfus dairelerine sormak gerektiğini belirtti.

SPD Eş Başkanı Saskia Esken
SPD Eş Başkanı Saskia EskenFotoğraf: picture-alliance/dpa/G. Fischer

Emniyet müdürünün bu açıklamasını Stuttgarter Zeitung adlı gazetenin zanlıların soy ağacının araştırıldığı şeklinde vermesiyle Almanya’da yoğun bir tartışma başladı. Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Eş Başkanı Saskia Esken, "Beni kalıcı biçimde ürküttü" derken, polis kökenli Federal Meclis Yeşiller Milletvekili Irene Mihalic, "Soy ağacı araştırması yapıldığı yalanlandı ancak zanlıların göçmen kökenli olup olmadığına dair inceleme yapılması yalanlanmadı. Stuttgart polisi, köken araştırmasının suç olaylarının aydınlatılmasına nasıl hizmet edeceğine dair açıklık da getirmedi. Bu bir hukuk devletine yakışmıyor" diyerek eleştirdi.

Stuttgart'ın bulunduğu Baden-Württemberg eyaletinin Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili İçişleri Bakanı Thomas Strobl ise emniyet güçlerini destekledi. Strobl, polisin soruşturmalar sırasında aile yapısı ve yaşam tarzına ilişkin inceleme de yaptığını, bazı nadir durumlarda zanlıların ebeveynlerinin uyruğuna da baktığını, bunun yargı sürecinden bağımsız tedbir amaçlı projeler için de mühim olduğunu söyledi.

Baden-Württemberg Başbakanı Winfried Kretschmann
Baden-Württemberg Başbakanı Winfried KretschmannFotoğraf: picture-alliance/dpa/C. Schmidt

Emniyet müdürünün raporu sunduğu protokol yayınlandı

Stuttgart Emniyet Teşkilatı ise zanlılara yönelik soy ağacı araştırması yapılmadığını, bu terimin bile kullanılmadığını belirtti ve Pazartesi akşamı Emniyet Müdürü Franz Lutz’un raporu sunduğu oturumun konuşma protokolünün tamamını yayınladı.

Buna göre emniyet müdürünün soy ağacı araştırması terimini kullanmadığı, bazı zanlıların göçmen kökeni olup olmadığının incelenmesinden bahsettiği ortaya çıktı ancak tartışma buna rağmen dinmedi.

Bu arada köken araştırması için talimatın Yeşiller partili Baden-Württemberg Eyalet Başbakanı Winfried Kretschmann tarafından verildiğinin ortaya çıkması bile polisin eleştiri oklarına maruz kalmasını durdurmadı.

Stuttgart polisi, dinmek bilmeyen eleştirilere cevap verirken, Twitter üzerinden yaptığı bir açıklamada, kendilerini yanlış biçimde ifade ettiklerini vurgulayıp, kimseyi incitmek istemediklerinin de altını çizdi.

Daniel Kretzschmar, etnik kökenin soruşturmalarda prensipte hiçbir rol oynamadığını belirtiyor.
Daniel Kretzschmar, etnik kökenin soruşturmalarda prensipte hiçbir rol oynamadığını belirtiyor.Fotoğraf: Bund Deutscher Kriminalbeamter

Köken soruşturmalarda gerekli mi?

Almanya’daki güçlü polis teşkilatlarından olan Alman Kriminal Polisleri Birliği'nden Daniel Kretzschmar, DW Türkçe’ye verdiği demeçte insanların etnik kökeninin soruşturmalarda prensipte hiçbir rol oynamadığını söylüyor. "Bir zanlının göçmen kökenli olup olmadığı sadece siyasi bir kategori" diyor. Kültürel kökenin "töre cinayetleri" gibi çok özel durumlarda belirleyici rol oynadığını veya zanlıların mesela Almanya’da oturumu olup olmadığının saptanması noktasında gündeme geldiğini vurguluyor. Ancak "Bütün bunlar halihazırda Stuttgart özelinde yürütülen tartışmada söz konusu değil" diye de ekliyor.

Kretzschmar, kimi olaylarda zanlıların sosyal çevresinin, maddi durumunun, eğitim hayatının, çalışıp çalışmadığının belirleyici olabildiğini ancak etnik kökenin bu kriterler içinde yer almadığını belirtiyor. Soruşturma süreci için de zanlıların Almanca bilip bilmemesine bakıldığını zira bu bilginin zanlının çevirmene ihtiyacı olup olmadığında belirleyici olduğunu kaydediyor. İlaveten Almanya’ya kısa süre önce gelmiş kişiler söz konusu olduğunda, onların barınmasına veya sosyal destek verilmesi noktasında, örneğin savaş veya kriz bölgesinden gelmiş insanlar söz konusu olduğunda, onlara yönelik doğru bir program uygulanması için etnik kökenin olumlu rol oynayabildiğini hatırlatıyor.

Hamburg Protestan Sosyal Bilimler Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Dr. Yaşar Aydın
Hamburg Protestan Sosyal Bilimler Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Dr. Yaşar AydınFotoğraf: D. Heinrich

Zanlıların kökenini araştırmak ırkçılık mı?

Göç araştırmacısı Dr. Yaşar Aydın, bir kişinin kökeninin araştırılmasının bir suçun aydınlatılması için illa zorunlu olmadığı görüşünde ve "Bu yönde kanıtlanmış bilimsel bulgular da yok" diyor. Diğer yandan getirisi olmayacağı yönünde kesin yargıya varmanın da doğru olmayacağını belirtiyor ve pratikteki uygulamasına ve sonuçlarına bakmak gerektiğini bildiriyor. Aydın'a göre köken araştırmasının peşinen ırkçılık olduğunu ileri sürmek doğru değil zira o durumda ırkçılık kavramının içinin boşaltılacağı endişesini taşıyor. Ona göre, köken araştırması sadece göçmenlere veya etnik olarak Alman olmayanlara uygulanırsa, o durumda hem ayrımcılık hem de ırkçılıktan söz etmek mümkün.

DW Türkçe’ye konuşan siyaset bilimci Yaşar Aydın, köken araştırmasının, göçmenlerin suça eğilimli olduğunu öne sürenler tarafından kötüye kullanılabileceğini, ayrıca polisler arasında da ırkçıların bulunduğunu ve onların da bu durumu kötüye kullanabileceklerine işaret ediyor.

Hamburg Protestan Sosyal Bilimler Yüksek Okulu Öğretim Üyesi olan Aydın, etnik temelli suç yapılarının ortaya çıkarılmasında ise köken araştırmasının getirisi olabileceğini de düşünüyor. Ancak o alanda da çok hassas olunması gerektiğini, aksi takdirde köken araştırmasının bir suçu, suçluyu veya zanlıyı kültürel temele indirgeyebileceği tehlikesi olduğuna dikkat çekiyor. Yani suçun nedenlerinin toplumsal bir perspektiften değil, kültürel aidiyete yorulması sonucunu doğurabileceğini söylüyor. Aydın, "Bazı suçların belirli etnik gruplarla özdeşleştirilmesi olasılığı da ortaya çıkabilir" diyor.

Elmas Topcu

© Deutsche Welle Türkçe