1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya’da ekonomik teşvik tartışması

Sabine Faber / Deutsche Welle12 Ocak 2009

2010 yılına kadar ekonominin canlandırılması hedefi çerçevesinde 50 milyar Euro’luk harcama programının öngörüldüğü Almanya’da kaynakların hangi alanlara aktarılacağına netlik kazandırılmaya çalışılıyor.

https://p.dw.com/p/GWbS

Bütün dünyada ekonomik veriler oldukça karanlık. ABD bir yıldır ekonomik daralma sürecinde. Global kriz, büyümenin motoru sayılan Asya’nın büyüyen pazarlarını da frenliyor. Bütün hükümetler teşvik uygulamalarına bel bağladı. Çin yönetimi ekonomik ve mali krizi savuşturmak için 534 milyar dolarlık bir konjonktür paketi hazırladı. Müstakbel ABD Başkanı Barack Obama 575 milyar doları gözden çıkardı. Ancak resesyonla mücadelenin başarısı teşviklerin hacmiyle düz orantılı olmak zorunda değil. Önemli olan devletin belirlediği teşvik toplamının nasıl ve nerelerde kullanılacağı. Hamburg’daki Dünya Ekonomisi Araştırma Enstitüsü’nün konjonktür uzmanı Michael Braeuninger teşvik yöntemlerinden “doğru kokteyl”in hazırlanmasının önemli olduğuna işaret ediyor: “Önce kamu harcamalarına bakalım. Devlet örneğin inşaatçılığı destekleyebilir ama aynı zamanda da tüketimi teşvik edebilir. Bunun da en doğru yolu hanelerin maddi yükünü azaltıp tüketime daha fazla para ayırmasına yardımcı olmaktır.”

Öncelikler ve teşviklerin dozu

95 milyar dolarlık konjonktür paketi hazırlayan Japonya tüketim harcamalarını arttırmayı amaçlıyor. ABD öncelikle orta ve dar gelirli kesimi rahatlatmayı, Çin ise altyapı programlarıyla sosyal güvenliğe kaynak ayırmayı hedefliyor. Ekonomist Braeuninger öncelikler kadar dozajın da önemli olduğunu vurguluyor: “Altyapı yatırımlarına aşırı yüklenmemeye ve inşaatçılığın aşırı derecede ısınmamasına dikkat edilmeli. Vergi indirimleri düşük kalırsa etkisi sıfır olur. Bu bakımdan teşviklerin dozu özenle belirlenmelidir.”

Teşvik programlarının etkisini kısa zamanda göstermesi de bir o kadar önemli. Öncelikle vergi reformunda yasalaşma sürecinin uzaması engelleyici olur. Konjonktür programlarının kıyaslanması kadar, bir ülkede iyi sonuç veren bir uygulamanın resesyon geçiren bir başka ülkede aynı sonucu vermesi de gerekmez. Çünkü ekonomik problemlerin sonuçları ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir. Ekonomist Braeuninger: “Almanya ihracata bağımlı bir ülke, yurtiçi talep zayıf. Bu bakımdan Almanya’nın ABD’dekinden çok farklı tedbirlerle başvurması gerekir. Kıyaslanabilecek tek şey mali teşviklerin hacmidir ve bunda da yurtiçi gayrı safi gelir esas alınmalıdır. Almanya bu bakımdan oldukça gerilerde. ABD bu alanda çok daha aktif.”

Almanya teşvik programında deneyimli

Almanya konjonktürü teşvik programlarıyla iyi ve kötü tecrübeler kazanmış bir ülke. 1960’ların ekonomik krizinde konjonktürün devlet eliyle canlandırılması iyi sonuç vermiş, 1970’li yıllarda ise krize petrol şoku yol açtığı ve problem arzdan kaynaklandığı için iyi sonuç alınamamıştı. Braeuninger: “Konjonktür paketleriyle sadece talepteki şoklara tepki gösterilebilir ve ılımlı ücret politikası eşliğinde sonuç alınabilir. Hammadde fiyatlarının düşmeye başlaması uygulamaya uygun bir ortam yaratıyor.”

Konjonktür uzmanı Braeuninger ekonomik politikalar kadar psikolojinin de etkili olduğuna da dikkat çekiyor: “Kamunun talep yaratması yetmez, aynı zamanda hem tüketicinin, hem de işletmelerin geleceğe güvenle bakabilmesi gerekir. Psikolojik etki küçümsenmemeli. Devletin cesur önlemler almaması güven aşılayacağına daha da karamsar olunmasına yol açabilir.”