1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanlar'da "mutluluk disiplini"

Kyle James / DW15 Aralık 2005

Her ülke insanları için klişeler vardır. Fransızlar kibirli ve burnu büyük, Amerikalılar şişman ya da sürekli sırıtan iyimserler olarak bilinir. Almanlar’ı tanımlayan özellikler ise katılık, inatçılık ve aşırı ciddiyettir. Ancak Almanlar şimdi bu klişeyi değiştirme çabasında. DW’den Kyle James’in haberi…

https://p.dw.com/p/AaT3
Almanlar, katı oldukları yönündeki klişeyi değiştirmek istiyorlar
Almanlar, katı oldukları yönündeki klişeyi değiştirmek istiyorlar

Almanya’nın Leipzig kentinde bir bilgisayar güvenlik şirketi olan Nutzwerk’teyiz. Bu işyerinde herkesin yüzü gülüyor. Bu mutlu tablonun nedeni ise maaşlara toplu olarak kabarık bir zam yapılmış olması değil. Masasında somurtarak oturan, herşeyden şikayet eden, işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Şirket, çalışanlarının sözleşmelerine özel bir şart koymuş. Bu maddeye göre işyerine asık suratla gelmek ya da şikayet etmek kesinlikle yasak. Bu disiplinsever Almanlar için bile uyulması zor, çetin bir yasak.

Şirket genel müdürü Ramona Wonneberger, Almanya’da birşeylere kızmanın günlük yaşamın bir parçası olduğunu belirtiyor ve politikacılara, havaya, fiyatlara, patrona, çalışanlara, iş arkadaşlarına, her şeye sinirlenmenin Almanya’da tipik bir davranış olduğunu söylüyor. Wonneberger, bir insanın neşeli olmaya ve gülümsemeye zorlanamayacağının farkında. Ama farklı düşünerek somurtkanlığa yol açan düşünsel nedenlerin ortadan kaldırılabileceğini vurguluyor ve “Birine ’hadi şimdi mutlu görün’ diyemezsiniz. Bu mümkün değil. Ama değiştiremeyeceğim şeylere sinirlenmek saçma. Bu bir zaman kaybı“ diyor.

Aynı zamanda para kaybı

Şirket genel müdürü Wonneberg, elemanlarının şikayet ederek geçirdikleri her dakikanın, üretimden çalındığına, ayrıca bu şikayetlerin diğer çalışanların üretkenliğini de olumsuz etkileyebileceğine işaret ediyor. Wonneberg, ortalama bir Alman’ın sekiz saatlik çalışma süresinin iki saatini sohbet ve şikayetle geçirdiğini belirtiyor.

Şirket Başkan Yardımcısı Thomas Kuwatsch ise sözleşmedeki bu maddenin kulağa aşırı geldiğinin farkında. Bu düzenleme nedeniyle bir kişi işten çıkarılmış bile. Kuwatsch, mızırdanmaya tek bir koşul dahilinde izin verildiğini belirtiyor: O da şikayet edilen şey için çözümün de aranması. Şirket yöneticileri kendilerini katı disiplinci kişiler olarak görmüyor. İşyerinde gülümsemenin hem iş ortamını gevşettiğini, hem de kendisini kötü hisseden çalışanlara moral verdiğini düşünüyorlar.

Karamsarlık besteci Bach’tan düşünür Nietsche’ye Almanya’nın kültür tarihine de damgasını vuruyor. Almanya’nın en büyük düşünürlerinden Schopenhauer’in yarattığı felsefe ekolü, bu gezegendeki yaşamın ‚olabildiğince kötü’ olduğu görüşüne dayanıyor.

“Sen Almanyasın“ kampanyası

Bu arada Almanlar’ın moralini yükseltmek için 41 milyon dolarlık bir medya kampanyası başlatılmış durumda. Fischerappelt Communication şirketinin hazırladığı ‚Sen Almanyasın’ sloganıyla televizyon, billboard ve dergiler aracılığıyla yürütülen kampanya, Almanya’nın tarihindeki en büyük kamu projesi. Kampanyayı hazırlayan şirketin ortaklarından Lars Cords, amaçlarının Almanya’ya iyimserlik ruhu getirmek olduğunu söylüyor ve ekliyor: “İyimser biri olarak bardağın yarısının dolu olduğunu düşünürsünüz. Almanlar’ın çoğu ise bardağın yarısının boş olduğunu düşünür. Biz bunu değiştirmek istiyoruz.“

Televizyon spotlarında yumuşak, duygusal bir müzik eşliğinde ekrana çıkan Almanya’nın ünlü isimleri başarı hikayelerini anlatıyor, ilham veriyor. Yazılı medyadaki ilanlarda ise alanlarında başarılı olmuş Albert Einstein, Beethoven, Formula 1 sürücüsü Michael Schumacher gibi isimlere atıfta bulunularak, ‚’Bu ünlü Almanlar başardı. Siz de başarabilirsiniz!’ mesajı veriliyor.

Kampanyayı çok basite indirgenmiş, küçük düşürücü ve tekdüze olarak eleştirenler de var. İş dünyası ise kampanyanın en büyük destekçileri arasında. Alman Sanayiciler Birliği’nden ekonomist Thomas Hüne, zayıf tüketici talebinin bugünlerde ekonominin önündeki en büyük engel olduğuna dikkat çekiyor ve biraz daha olumlu düşünmenin zarar getirmeyeceğini söylüyor. Ekonominin yüzde 50’sinin psikolojiye dayandığını belirten Hüne, “İnsanlar daha iyimser olurlarsa belki daha fazla para harcarlar ve ekonomi ivme kazanır“ diyor.

Daha fazlasına ihtiyaç var

Ancak kökleşmiş alışkanlıkların değişmesi için bir kampanyadan daha fazlasına ihtiyaç var. Özellikle de işler iyiye değil, kötüye gidiyorsa. İşsizlik oranı yüzde 11’de, yıllardır ekonomide durgunluk yaşanıyor, istihdam yurtdışına kaçıyor. Ancak yeni Başbakan Angela Merkel göreve gelir gelmez acı haberi verdi: Ekonominin düzlüğe çıkabilmesi için Almanlar’ın kemer sıkmaya devam etmesi gerekecek.