1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanca tartışması Hristiyan Demokratlar’a kaybettirebilir

Peter Stützle / Deutsche Welle2 Aralık 2008

CDU kongresinde ortaya atılan ”Almanya'nın dili Almanca'dır” önerisi, büyük tartışma yarattı. Peter Stützle’ye göre, Almanca’ya AB içinde ağırlık kazandırma isteği eğer yanlış değerlendirilirse, çok şey kaybettirebilir.

https://p.dw.com/p/G7jr
Peter Stützle
Peter Stützle

Eskiden Almanya’da Almanca'nın konuşuluyor olması doğaldı ve bu konu fazla irdelenmezdi. Ancak artık durum değişti. Parti kongresinin hemen başlangıcında delegelere hitaben bir konuşma yapan Stuttgart Belediye Başkanı Schuster, kentteki çocukların yarısının göçmen kökenli olduğunu, bunların ebeveynlerinin ya da büyük anne ve babalarının göçmen kökenli olduğunu söyledi. Schuster, örneğin Yeşiller Partisi kongresinde, - Türkçe gibi- göçmenlerin kendi dillerinin, Almanya’da resmi dil olarak benimsenmesi isteklerinin geldiğini hatırlattı. Bu taleplerin dayanağı olarak da Almanya’daki eski azınlıklardan Dan, Sorb ve Friz topluluklarına ait dillerin koruma altına alınmış olması gösteriliyor.

Anlaşılan o ki, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi yönetimi, Türkçe'nin ikinci resmi dil olama ihtimalinden muhafazakar seçmenin duyduğu kaygıları şimdiye kadar görmezden geldi. Bir dahaki yıl aynı göreve seçilme mücadelesine yoğunlaşmış olan küçük Saar eyaletinin Başbakanı ise, halkın isteklerine kulak kabartmış olacak. Partisinin Saar eyalet teşkilatı, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’ne sunduğu önerisinde Almanca'ya Anayasa’da resmi dil olarak sahip çıkılmasına destek istedi.

Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Genel Sekreteri Ronald Pofalla tarafından vekâlet edilen parti yönetimi, parti kongresine sunulan bu öneriyi de diğer çoğu öneride olduğu gibi, Federal Meclis Hristiyan Birlik Partileri grubunda görüşülmesi yolunun tercih edilmesini istedi. Çünkü Pofalla’ya göre, bu istek ancak başka konularda öngörülen anayasa değişikleri söz konusu olduğunda değerlendirilebilirdi. Ancak Saar Eyaleti Başbakanı Peter Müller, ipin ucunu bırakmadı. Müller, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin “devleti devlet yapan” unsurlara sahip çıkmasını ve ülkenin dilinin de, tıpkı bayrağı gibi bu unsurlardan olduğunu söyledi. Müller’in bu önerisi büyük destek gördü. Saar eyaletinin talebi şimdi Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin Almanya genelindeki resmi politikası haline dönüştü.

Almanya’nın başkentini Berlin, bayrağını da siyah, kırmızı ve altın sarısı olarak tanımlayan Alman Anayasa’sının 22’nci maddesine “Almanya Federal Cumhuriyeti’nin dili Almancadır” maddesinin eklenmesi isteniyor. Ancak bu talep bugün ya da yarın uygulamaya konmayacaktır. Zira Anayasa değişikliği hem Federal Parlamento’da hem de Federal Eyalet Temsilciler Meclisi’nde üçte iki çoğunluk oyu gerektirir. Böyle bir çoğunluksa ufukta görünmüyor, en azından bunun gerçekleşmesi için Sosyal Demokratların da desteği gerekli.

Ancak buna rağmen Hristiyan Demokrat Birlik Partisi kongresinden çıkan bu yöndeki karar, bir mesaj niteliği taşıyor. Zira Almanca'ya AB sınırları içinde daha da ağırlık kazandırılması amaçlanıyor. En azından muhafazakâr politikacıların pek çoğu, Goethe’nin dilinin gerilediğinden yola çıkarak bu durumla mücadele etmeye kararlı. Bu öyle bir konu ki, Almanya’da çoğunluğun kalbini kazanmaya yarayabileceği gibi -yanlış değerlendirilirse- kaybetmenin de bir yolu olabilir."