1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AGİK'nın yıldönümü

Vladimir Müller30 Temmuz 2005

30 yıl önce, 1 Ağustos 1975 tarihinde Avrupa’nın 33 ülkesinin yanısıra Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nin hükümet başkanları Helsinki’de “Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı Sonuç Bildirgesi"ni imzaladı. Bu bildirge, tüm Avrupa’da istikrar ve güvenliğin güçlendirilmesini öngörüyordu.

https://p.dw.com/p/Aafl
Organizasyonun günümüzde dünyanın birçok ülkesinde temsilciliği var
Organizasyonun günümüzde dünyanın birçok ülkesinde temsilciliği var

1967 yılında Sovyetler Birliği, Avrupa’daki sınırları bir anlaşmayla sabitleştirmeyi önerdiğinde Batı önce kuşkuyla yaklaştı. Ancak birkaç yıl sonra, Berlin sorunu Willy Brandt’ın Doğu Anlaşmaları’yla çözüldükten sonra, Batılı güçler pazarlığa yanaştı. Çünkü aradan geçen sürede ilk kez demokratik Batı’yla, Sosyalist Sovyet Bloku arasında hissedilir ve uzun süren bir yumuşama dönemi başlamıştı. Bir nükleer savaş tehdidi dünyanın başında Demokles’in Kılıcı gibi sallandığı halde, ya da belki tam da bu yüzden, artık kimse kısa süre içinde iki blokun birbirine gireceğine ihtimal vermiyordu. Bu temelde iki süper güç silahlanma denetimi konusunda, önemli çıkarlarının zedelenmesinden çekinmek zorunda kalmadan ilk görüşmelere başlayabildi.

35 devlet imzalıyor

İki yıl süren Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nda da öyle oldu. 1 Ağustos 1975 tarihinde herşey hazırdı. 35 devletin temsilcileri Helsinki Sonuç Belgesi’ni imzaladı. Bu sonuç, iki düşman blokun barış içinde yanyana yaşaması temeline dayanan 70’li yılların yumuşama politikasının zirvesi olarak da anılıyor sık sık. Bir yandan Batı Avrupa’daki sınırların değişmezliğini ve böylece de Doğu Avrupa’da Sovyetler Birliği’nin denetimini kabul ediyor, diğer yandan da Batı’nın değerleriyle, hareket ve bilgilenme özgürlüğü gibi temel özgürlükler belgeye dahil oluyordu. ABD eski Başkanı Gerald Ford o tarihte şöyle konuşuyordu:

“Tarih bu konferansı bizim bugün burada söylediklerimize göre değil, yarın yapacaklarımızla, bugün verdiğimiz sözlere göre değil, tuttuğumuz sözlere dayanarak değerlendirecek.”

Sözünü ettiği sözler de özellikle üçüncü sepet adıyla anılan ve Sonuç Bildirgesi’nin insan haklarını ele alan bölümündeydi. Bu bölümün ne kadar hassas olduğu daha sonra ortaya çıktı. Gerçeklikle, kağıt üzerinde garanti edilen haklar arasındaki açık çelişki, Doğu Avrupa’da birçok insan hakları grubunun doğmasını sağladı. Belli ki Sovyet yönetimi, kendi bölgesindeki muhalefet hareketlerinin sınırların açılmasını, din, basın ve toplanma özgürlüğü verilmesini isterken artık uluslararası hukuka atıfta bulunabileceğini gözden kaçırmıştı.

Muhaliflerin işine yaradı

Böylece Helsinki Sonuç Belgesi, o dönemdeki Sosyalist devletlerde yaşayan birçok muhalifin çalışmasının temel dayanağı oldu. Örneğin, 1976 yılı Mayıs ayında fizikçi ve insan hakları savunucusu Yuri Orlov, Moskova’da bir basın toplantısı düzenleyerek, Helsinki Anlaşması’nın çiğnenmesinin önlenmesi amacıyla bir grup kurduğunu açıkladı. İlerde Devlet Başkanı da olan Vaclav Havel’in de aralarında bulunduğu Çekoslovak muhalif 77 Şartı grubu da Helsinki Sonuç Belgeleri’ne atıfta bulunuyordu.

Doğu-Batı çatışmasının bitimiyle Helsinki Sonuç Bildirgesi’nin köprü görevi de bitti. Bu nedenle 90’lı yılların başında tüm Avrupa devletlerini kapsayan bu tek güvenlik örgütünün değişen güvenlik mimarisinde yerinin ne olduğu sık sorulan bir soru haline geldi. Fakat Doğu-Batı çatışmasının sona ermesinin, ne eski çıkar farklarını bir gecede ortadan kaldırdığı, ne de Vancouver ile Vladivostok arasındaki tüm devletlerin tek bir güvenlik politikası örgütünde biraraya gelmesinin önkoşulunu sağladığı zamanla anlaşıldı.

AGİT'e 55 ülke üye

Bugün, 1994’ten beri taşıdığı adıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, AGİT, 55 ülkeyi biraraya getiriyor. Bunlar arasında Yugoslavya ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni devletler de var. AGİT varlığının yararlı olduğunu Balkanlar’da ve eski Sovyet topraklarında yaşanan çatışmalarda kanıtladı. Bu çatışmalarda, çatışan taraflar arasında arabuluculuk yaptı ya da seçimlerin hazırlanması, yapılması ve gözlemlenmesinde görev aldı.