1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Afganistan’da güvenlik endişesi

Christoph Heinzle20 Mayıs 2005

16 kişinin ölümüyle sonuçlanan gösteriler, yabancılara yönelik kaçırma eylemleri, Afganistan’da güvenliğe ilişkin kaygıları artırdı. Ülkede görev yapan uluslararası kurumların pek çoğu bu kaygıyı paylaşıyor.

https://p.dw.com/p/Aapt
Kuran'a hakaret haberi üzerine yapılan gösterilerde pek çok kişi hayatını kaybetti
Kuran'a hakaret haberi üzerine yapılan gösterilerde pek çok kişi hayatını kaybettiFotoğraf: AP

Afganistan’daki uluslararası yardım örgütleri, geçtiğimiz günlerde Kabil’de bir İtalyan’ın kaçırılması ve 16 kişinin ölümü ile sonuçlanan gösteriler üzerine, daha temkinli olma ihtiyacı hissetiklerini bildiriyor. Diğer yandan BM, Afgan hükümeti ve Amerikan ordusu, ülkede güvenlik koşullarının büyük ölçüde kötüleştiği konusunda hemfikir değiller. Dahası Birleşik Amerika’nın komutası altındaki terörle mücadele koalisyonu, Taliban’ın ve diğer militanlanların faaliyetlerinin azaldığını öne sürüyor.

İtalyan Cantoni'ye dair tartışma

Kabil’deki yabancılar, güvenlik uzmanlarının geçtiğimiz hafta kaçırma eylemleri konusunda yaptıkları uyarılara “Afganistan Irak değil.” şeklinde karşılık veriyordu. İtalyan yardım örgütü çalışanı Clementina Cantoni’nin kaçırılmasından sonra, bu saldırmazlık yerini korkuya bıraktı. Afgan hükümeti, olayın arkasında politik ya da militan grupların bulunmadığında ısrarlı. Hükümet, Cantoni’nin şuç sebekelerince kaçırıldığını savunuyor.

Bakan Hanif Atmar da güvenlik koşullarının kötüleştiği kanısına varmak için aceleci davranılmamasından yana: “Bu, tabi ki Afgan hükümetinin endişe duyması için bir neden. Bu tür vakalar, Afganistan’daki yardım örgütlerinin çalışmalarını ya da yeniden imarı etkiliyor. Ama bundan, kaçırma olaylarının gündelik bir eylem haline geldiği sonucu çıkarılmamalı. Yerel sorunlara dayalı meseleler genelleştirilerek ülke genelinde güvenliğin kötüleştiği söylenemez.”

"Kriz havası gereksiz"

Bakan Atmar’ın bahsettiği yerel meseleler ise genelde bazı derebeyler arasındaki rekabetten ya da uyuşturucu ticareti ile artan mücadeleden kaynaklanıyor. Afgan yönetimine göre, iki hafta önce Kabil’deki bir internetcafede düzenlenen intihar saldırısı ya da Amerikan askerlerince Kur’an’a saygısızlık yapıldığı haberi üzerine meydana gelen kanlı protesto eylemi istisna. Uluslararası yardım örgütleri ise daha bir temkinli olma ihtiyacı içindeler, ama bir kriz havasına girmenin gerekmediğine de dikkat çekiyorlar. Kabil’deki BM Sözcüsü Richard Provencer, “Son olaylardan sonra bize tabi ki dışarıda dikkatli olmamız gerektiği söylendi. Araba ile gerkmediği takdirde seyahat etmememiz, mümkün mertebe evde kalmamız, ev ile işyerimiz arasındaki yolda olup biteni gözlememiz gerektiği belirtildi. Ama Afganistan’daki güvenliğin, yardım örgütleri geldiğinden beri kötüleştiğini söyleyemeyiz” diye konuşuyor.

"Düşman zayıfladı"

Bunun aynı sıra Amerikan ordusunun komutasındaki terörle mücadele birliklerinen yetkililer, ülkenin güney ve doğusunda durumun iyileştiğini belirtiliyor. Doğu Afganistan’dan sorumlu Amerikalı Albay Gary Cheek, düşmanlarının gücünün bir yıl öncesine oranla zayıfladığını vurguluyor. Cheek, tek tük çatışmaların ise isyancıların Pakistan’a kaçmalarının kolay olduğu sınır bölgesinde meydana geldiğini ifade ediyor.

Cheek, geçtiğimiz haftalarda Taliban, El Kaide militanları ve eski devlet başkanı Hikmetyar’a bağlı isyancılara verdirdikleri kayıpları örnek gösteriyor. Söz konusu çatışmalarda 150 militanın öldürüldüğü duyrulmuştu. Albay Cheek: “Taliban’ın, orta düzeydeki liderlerinden ve Hikmetyar grubundan gitgide daha fazla kişinin, koalisyon birlikleri ve hükümet yetkilileri ile barışma arayışına girdiğini görüyoruz. Çoğu savaşmaktan ve kaçak hayatı yaşamaktan bezmiş durumda. Memleketlerine dönüp aileleri ile normal bir hayat sürmek istiyorlar.”

Ancak savaşın üzerinden yıllar geçse bile ülkenin normalleşmeden hala uzak olduğu sır değil. Ancak en azından asgari güvenlik koşullarının, yeniden imarı ve yardım çalışmalarını mümkün kıldığı belirtiliyor. Genele bakıldığında ise ortamın, geçtiğimiz Ekim ayında yapılan başkanlık seçimleri öncesine kıyasla daha güvenli olduğu kaydediliyor.