1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB'nin genişlemesinin doğurduğu kaygılar

Bernd Riegert/Brüksel29 Nisan 2005

Geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği’nin tarihindeki en büyük genişlemesi havai fişeklerle kutlanmıştı. Ancak genişlemeden 1 yıl sonra ortada can sıkıcı bir tablo var. Özellikle de Türkiye gibi aday ülkelerle ilgili sert tartışmalar yaşanıyor ve devam eden Avrupa Anayasası referandumlarında genişlemenin olumsuz etkileri görülüyor. Genişlemeden duyulan coşku sona mı erdi? DW Brüksel bürosundan Bernd Riegert’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZwr

Avrupa’nın başkenti Brüksel’de, Mayıs 2004’teki genişlemeyle herşey biraz daha büyük, renkli ve karmaşık hale geldi. Konuşulan dillerin çeşitlenmesinden doğan zorluklar, büyüyen konferans masaları ve uzayan konuşmacı listelerine rağmen 25 üyeli Avrupa Birliği’nde, en azından günlük bürokraside işler yürüyor. Ancak yeni üyelerden çoğunun Avrupa Komisyonu’na gönderdiği üyelerin Avrupa işlerinden çok kendi ulusal hükümetlerinin çıkarlarını düşündükleri de bir gerçek. Bu nedenle farklı ülkelerden temsilciler arasında Avrupa çatısı altında bir meslektaşlık duygusu ve çok uluslu bir yapıda karar verebilme becerisi yeterince gelişemiyor.

Diğer yandan yeni üyeler Brüksel’e yeni bir ivme kazandırdı. Heyecanlı yeni üyeler, Avrupa bürokrasisinin yavaşlığından yakınıyor ve özellikle Doğu Avrupalı birlik üyelerinin Avrupa Birliği personel alımlarının çok ağır yürümesinden şikayetçi. Ayrıca Doğu Avrupalı işçilere daha fazla fırsatlar sunacak örneğin hizmet sektörü düzenlemesi gibi adımları frenleyen Almanya ve Fransa yoğun bir şekilde eleştiriliyor.

Bu konuda 2007- 2013 bütçe görüşmeleri önemli bir sınav olacak. Avrupa kasasına en fazla parayı ödeyen Batı Avrupa ülkeleri katkı paylarını azaltmak istiyor, kasadan en fazla parayı çeken Güney Avrupa ülkeleri şimdiye kadar yararlandıkları, alıştıkları hizmetlerden vazgeçmek istemiyor. Yoksul Doğu Avrupa ülkeleri ise altyapı ve kalkınma yardımının artırılmasını talep ediyor. Doğu Avrupalılar’ın bu isteği Avrupa Komisyonu tarafından destekleniyor. Komisyon, daha yaşanacak genişlemeleri de hesaba katarak Birlik bütçesinin üçte bir oranında artırılmasını istiyor. İşte bu çıkmazın Haziran sonuna kadar aşılması gerekiyor.

Yeniler’in bir yıllık üyelik bilançosu ise karmaşık. Şöyle ki ekonomik büyüme eski birlik üyelerine oranla daha güçlü olsa da, eski üyelerle aynı refah düzeyine ulaşmaları daha on yıllar sürebilir. Macaristan Başbakanı Ferenc Gyurcsany bunu şöyle tanımlıyor: “Bütün beklentiler karşılandı, çünkü çok mütevazılardı.”

Almanya ve Fransa’da yaşanan ekonomik sıkıntılara Avrupa’nın ve Avrupa genişlemesinin yol açtığı görüşü büyük endişe yaratıyor. Yeni birlik üyelerinden gelen ucuz işçiler nedeniyle ücretlerde bir gerileme yaşandığı doğru, ancak genel bir ücret dampinginden de söz edilemez. Almanya’daki yüksek işsizlik oranlarının nedeni Avrupa Birliği’nin doğuya genişlemesi değil, yapısal sorunlar. Yeni birlik üyelerine ihracattaki artışın Alman şirketlerine büyük karlar getirdiğini bizzat Alman şirketleri söylüyor. Üretimin Doğu'ya kaydırılması konusu da abartılıyor. Ayrıca Polonya, Litvanya ve diğer ülkelerde ücretler ve fiyatlar genişlemeden bu yana sabit kalmadı, sürekli artıyor. Zaten birkaç yıl içinde bu ülkeler de artık “düşük ücret” ülkeleri olmayacak.

Fransa’da Avrupa Anayasası’nın onaylanmaması olasılığı çok büyük bir tehlike. Eğer Fransızlar Anayasayı reddederse, bu birlik için acı bir gerileme olur. Çünkü Anayasa aynı zamanda genişleyen AB’nin işlevini sürdürebilmesini güvenceye almaya çalışıyor. Hollanda, Polonya ve İngiltere’nin de Anayasa'yı kabul edeceği kesin değil. Genel anlamda, Avrupa Birliği’ne karşı hayal kırıklığı ve genişlemeden duyulan yorgunluk artıyor, nedenini açıklayabilmek zor da olsa. Romanya ve Bulgaristan isteksizce Birlik’e alındı. Türkiye ve Hırvatistan gibi diğer genişlemelerde konulan engeller giderek daha da artacak. Anayasa projesi başarısızlıkla sonuçlanırsa ve bir çekirdek Avrupa oluşursa, o zaman Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yaptığı üyelik davetinin tekrar enine boyuna düşünülmesi gerekir.

Birliğin çok fazla genişlediği, ideolojik ve ekonomik sonuçları artık kaldıramadığı da ortaya çıkabilir. “Büyük Patlama-Big Bang” olarak tanımlanan 74 milyon insanı kapsayan genişlemeden bir yıl sonra, AB’nin görevi, niçin 26, hatta 31 üyeye genişlemek gerektiğini insanlara anlatabilmektir. Avrupa’nın sınırları ve genişlemenin hızı konularında da dürüst tartışmaların yapılması gerekli.

Ancak Avrupa demokrasi birliğini genişletmemek ve 90lı yıllardaki 12-15 üyeli haliyle dondurup bırakmak da düşünülemezdi. Sovyetler Birliği’nin çöküşünün, blokların dağılmasının ardından Avrupa’nın barış içinde bütünlüğüne çabalamak ve bu hedefe ulaşmak bir görevdi. Geçen yılki genişleme doğru ve gerekliydi. Bugün Avrupa, Almanya’da sanıldığından daha iyi durumda.