1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD'de istihbarat tartışması

7 Ocak 2010

ABD'de bugünlerde en çok gündemde olan konu istihbarat birimlerinin işleyişi. Bir uçağa yapılan saldırı girişimi sonrası istihbarat birimlerinin etkinliği sorgulanmaya başlandı.

https://p.dw.com/p/LNe1
Fotoğraf: DPA

Amerikan gizli servisleri için zor zamanlar: Önce Detroit’e giden uçağa yapılan saldırı girişimi ardından ikili oynayan bir ajanın düzenlediği saldırıda yedi CIA ajanının ölmesi. ABD Başkanı Barack Obama, salı günü Beyaz Saray’da üst düzey güvenlik yetkilileri ile yaptığı görüşme sonrası, Amerikan istihbaratının saldırı girişimini engellemekte başarısız kaldığını söylemişti. Obama ayrıca, ABD istihbarat birimlerinin çalışma sisteminin “feci şekilde“ etkisiz kalmasından da şikâyet etmişti.

ABD Başkanı Barack Obama, ekim ayının başında Ulusal Terörizmle Mücadele Merkezi çalışanlarına hitaben yaptığı konuşmada “Profesyonel çalışma tarzınız, ülkemizin korunması için çok önemlidir“ demişti. Ancak Noel Yortusu’nun ilk günü yaşanan aksilikten sonra, Obama’nın sözleri neredeyse açık bir alay içeriyordu. Çünkü bir başarısızlık söz konusuydu.

Saldırı girişimiyle ilgili bulgular mevcuttu

16 farklı Amerikan istihbarat biriminin elde ettiği bulguların Ulusal Terörizmle Mücadele Merkezi’nde bir araya getirilmesi gerekiyor. Bunlar arasında örneğin yurt dışı istihbarattan sorumlu CIA ve yurtiçi istihbarattan sorumlu FBI da var. Ayrıca dünya genelindeki iletişim araçlarına kulak verebilen yani telefonları dinleyip, e-postaları okuyabilen Ulusal Güvenlik Teşkilatı (NSA), askeri istihbarat birimleri ve bazı bakanlıklar da bunlar arasında. CIA başkanı Leon Panetta, gizli servislerin çalışmalarının önemi hakkında şunları söyledi:

“İnsanlar ya da teknoloji aracılığıyla topladığımız tüm bilgileri bir araya getirip ne anlama geldiklerini analiz etmediğimiz sürece bu bilgiler neredeyse hiç bir değere sahip değillerdir.“

Ancak bu kez baştan savma çalışılmıştı. Çünkü Amsterdam’dan Detroit’e giden uçakta önlenen felaketten önce de, gerekli bulgular zaten mevcuttu. İddialara göre, bu bilgi, istihbarat birimleri arasında elden ele dolaşmıştı. Ulusal Güvenlik Konseyi Şefi Denis McDonough, şunları söyledi:

"Sorun tüm bilgiyi alıp onu kullanılabilir bir biçime sokamamak ve analiz edip, resmin tamamını ortaya koymaktaki başarısızlıkta yatıyordu.“

Bilgi seli altında çalışılıyor

Ulusal Terörizmle Mücadele Merkezi ve şefi Michael Leiter’in beceriksizliği ile ilgili bir emare daha. Tabii tek kabahatli o değil. Servislere o kadar çok bulgu ulaşıyor ki elemanlar adeta veri seli altında kalıyorlar. Sadece dünya genelindeki 200 ABD büyükelçiliğinden, terör gözlem listesine eklenmek üzere günde 200 yeni isim geliyor. Tecrübeli istihbaratçılar, günde 12 bine yakın bilgiyi değerlendirmek zorundalar. Washington Post gazetesi sıklıkla bu bilgilerin tamamıyla anlamsız olduğunu yazdı ve ismini açıklamak istemeyen bir istihbarat çalışanının ağzından şu iddiayı dile getirdi: “Kimse sorumluluk üstlenmek istemiyor, kendini sağlama almak için bilgiler bir başkasına havale ediliyor.“

Eski Amerikan İç Güvenlik Bakanı Tom Ridge de bu problemi doğrulamıştı. Ridge, 2001-2005 yılları arasında, 11 Eylül saldırılarından sonra kurulan bu bakanlığı yönetmişti. Bugün de hala şahısları potansiyel terörist olarak sınıflandırma kriterlerinin neler olduğunu ve istihbarat birimlerinin ne kadar bilgi iletmesi gerektiğini merak ediyor. Bu oldukça sıradan sorunun yanıtı, her yıl milyarlarca dolar verilen yüz binlerce istihbaratçı ve ABD’deki güvenlik güçlerinin, gelecekte saldırıları teröristler saldırmadan önce tespit edip edemeyeceklerine bağlı.

© Deutsche Welle Türkçe

Rüdiger Paulert/ Çeviri: Başak Sezen

Editör: Ahmet Günaltay