1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

28.07.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tunçak27 Temmuz 2005
https://p.dw.com/p/Abpm

Gazetelerde bugün öne çıkan başlıca konular Hollanda’da Van Gogh cinayeti hakkında çıkan mahkeme kararı, Türkiye-AB ilişkileri, Almanya’dali seçim tartışmaları ve uzay mekiği Discovery’nin başarılı şekilde fırlatılması.

Theo Van Gogh davası hakkında Berliner Zeitung’un yorumu şöyle:

“Van Gogh’un katili Buyeri kendisini kahraman olarak gösteriyor. Ama O’nu bu şekilde gören Hollandalı Müslüman gençlerin sayısı pek az. Yine de polis, Buyeri’nin radikal mesajlarını hapishaneden dışarı sızdırarak radikal İslamcılık hareketinin bir kahramanı haline gelmesini nasıl engelleyeceğini düşünüyor. Politikacılar karşı çıksa da mahkemenin, Buyeri’nin seçme ve seçilme hakkını elinden almaması çok akıllıca. Çünkü bu sayede, “Buyeri her nekadar kendisini bu toplumun dışında da görse, hukuku tanımasa da, biz O’nu soyutlamıyoruz’ mesajı veriliyor. “

İsviçre gazetesi Tages-Anzeiger yorumunda yetkililere, “Katili bu denli radikalleşmeye iten neydi?” sorusunu yöneltiyor. Süddeutsche Zeitung ise, konuyu Hollanda’nın göç politikası ile ilişkilendiriyor:

“Avrupa’da Hollanda’dan başka hiç bir ülke yıllarca bu kadar geniş bir göç politikası sürdürmedi. Suçlular da bundan yararlandı. Göçmenlere dağıtırmışçasına vatandaşlık verildi, camiler inşa edildi, İslami okullar mali olarak desteklendi. Hollandalılar ülkelerindeki dini çeşitlilikle gurur duyuyorlardı. Ama bu çeşitlilik sadece, farklı kültürlerin aralarındaki farklılıkları kemikleştirirerek birarada değil, yanyana yaşamasına yaradı. “

Luxemburger Wort adlı gazete ise yargıçların işlenen suçu terör eylemi olarak nitelemesine dikkat çekiyor. Ancak bu eylemin, körü körüne değil hedefli ve diğer İslam karşıtlarını korkutma amaçlı düzenlendiği belirtiliyor.

Süddeutsche Zeitung’da, Türk hükümetinin Ankara Anlaşması’nın 10 yeni AB üyesinin kapsayacak şekilde genişleten ek protokolü bu hafta imzalayacağı belirtiliyor:

“Erdoğan, AB ile başlayacak müzakerelerin önündeki tüm engelleri kaldırmayı amaçlıyor, ama diğer yandan iç politikada baskı altında. Muhalefet Erdoğan’ı, Kıbrıs Türk kesimini satmakla suçluyor . Bu arada AB’nin Türkiye’ye karşı soğuk rüzgarlar esiyor. Türkiye’ye destek veren Alman Sosyal Demokrat milletvekilleri bile Ankara’dan, Rum kesimi gemilerine limanlarına yanaşma izni verme gibi bazı jestler beklediğini gizlemiyor.”

Frankfurter Rundschau ise Türkiye-AB ilişkilerini Almanya iç politikası açısından değerlendiriyor. Yazıda, şimdiye kadar Türkiye’nin üyeliğine destek veren Alman iktidar partilerinin daha çekimser bir havaya bürünebilecekleri varsayımında bulunularak seçim programlarındaki “Türkiye’ye bakış” irdeleniliyor.

Sonbahardaki seçimlerin favorisi olarak görülen Hrisrtiyan Birlik Partileri’nin programında, Türkiye’nin üyeliğinin Avrupa’nın entegrasyon sürecini sekteye uğratacağı belirtiliyor. Bunun yanı sıra bazı muhafazakar politikacıların “imtiyazlı ortaklığı” vurgulamak yerine, aynı olası koalisyon ortağı Hür Demokratlar gibi “ucu açık müzakere” kavramını tercih ettiği belirtiliyor. Gazete, bunda amacın, Türkiye’ye AB’ye tam üye olamayacağını kendi kendisinin anlaması için fırsat tanıma olduğunu kaydediyor. Şimdiye kadar Türkiye’ye destek verek Sosyal Demokratlar ile Yeşillerin, seçim programlarında konuya çok az yer ayırması ise “seçimi tehlikeye atacak bir konunun üzerine gitmek istemediği” şeklinde değerlendiriliyor.

Almanya’daki seçim tartışmaları ile devam ediyoruz. Frankfurter Rundschau’da „Almanya seçiyor, Avrupa ise kendisini bu seçimin sonunda neyin beklediğini soruyor?“ cümlesini okuyoruz. Gazete, Angela Merkel’in olası seçim zaferinin ardından önce iç politik sorunları çözüp sonra Avrupa politikasına el atmayı planladığını yazıyor. Almanya’nın 2007 başında AB Dönem Başkanlığı'nı devralacağı hatırlatılarak „Böyle yaparsa Merkel’ın, Avrupa’yı nereye, kiminle götüreceği belirlemek için fazla zamanı kalmıyor“ deniyor.

Berlin’de yayımlanan Neues Deutschland ise emeklilik kasalarının ödeme krizini ele alıyor. Yorumda Hükümetin bu kasalardaki boşluğu kapatmakla yükümlü olduğu belirtiliyor. Ama bunun soruna çözüm getirmediği, sorunun kaynağının ise Hükümet’in başarısız istihdam politikasında aranması gerektiği yorumu getiriliyor.

Saarbrücker Zeitung Discovery uzay mekiğinin dün başarı ile fırlatılmasını konu alıyor:

„ABD Başkanı George Bush, 2004 yılında uzayla ilgili yeni hedeflerini açıklamıştı. Bunlar, ülkesinin Uluslararası Uzay İstasyonu ile ilgili yükümlülüklerini, 2010 yılına kadar yerine getirmesi, ayrıca Ay ve Mars misyonlarına eğilmesi idi. Bunlar, fazlaca büyük hedefler… Discovery eğer fırlatılamasa idi Washington büyük bir yenilgi alacaktı. Diğer yandan NASA, fırlatmanın birkaç kez ertelenmesine neden olan yakıt tankındaki sorunun tehlikeli olmadığını savunuyor. Ama geleceğe dönük büyük hedeflere bakıldığında, neden bir güvenlik sisteminin yanlış bilgi verdiği ve astronotların Dünya’ya sağsalim dönüp dönemeyecekleri sorusu, endişe yaratıyor.“