1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

27.06.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar27 Haziran 2005
https://p.dw.com/p/Abq8

Bugünkü Avrupa ve Alman basınındaki manşet ve yorumlarda İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ağırlıklı olarak yer veriliyor. Haftasonunda Afganistan’daki uluslararası barışı koruma birliklerinde görev yapan iki Alman askerinin -kaza mı, yoksa saldırı sonucu mu olduğu henüz anlaşılamayan- bir olayda ölmesi de Alman gazetelerinin manşetlerine çıkmış bugün. Basında göze çarpan diğer konular ise İran’daki başkanlık seçimi, Bulgaristan’daki genel seçim ve yazar Orhan Pamuk’a verilen ödül.

Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesinin İran’daki Cumuhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin yorumu şöyle:

“Reform güçlerinin İslami egemenlik rejimine entegre edilmeşi olmasının bir soncu olarak reformcularla hiçbir ilgisi olmayan bir köktendinci devletin başına getirilmiş oldu. 1979 yılında Amerikan Büyükelçiliği’nin işgal eylemine öğrenci olarak katılmış olan Ahmedinecad, modernleşme yanlılarından da, Rafsancani’den de farklı bir İran düşlüyor. Ahmedinecad İslam devriminin köklerine, din devletinin dini ve ahlaksal temellerine dönüş yapmak istiyor.”

Bonn’da yayımlanan General-Anzeiger gazetesi de İran’daki seçim sonucunun etkilerinin olumsuz olacağı görüşünde. Gazete bu seçim sonucuyla, ülkede 8 yıldan beri yaşanan liberalizm denemelerine son verildiğini ve muhafazakar mollaların dini liderlik ile devlet egemenliğinin yeniden birleştirilmesi hedefine ulaşıldığını belirtiyor. Gazetenin yorumunda şu satırlar dikkat çekiyor:

“Parlamento ve hükümetten sonra, devletin başına da ‘sade vatandaşın temsilcisi’ olduğu söylenen Mahmud Ahmedinecad’ın seçilmesiyle, İran’da tüm devlet kurumları yeniden ve tam olarak İslam Devrimi’nin eline geçti. Şimdi İran’da batı ve liberalizm karşıtı çevrelerin güçlenmesinin dış politikaya, Irak ve Ortadoğu’daki gelişmelere ve de ABD ile ilişkilere yankısı olacak. İran’ın nükleer programını dizginlemeye çalışmak için görüşmeler yürüten Avrupa’lı temsilciler de seçim sonucunun etkilerini yakında hissedecekler.”

Kölnische Rundschau gazetesi, Ahmedinecad’ın seçim kampanyasında, siyasi hasmı Rafsancani’yi İran’daki yolsuzlukların sorumlusu olarak göstermeyi başardığı ve böylece dikkatleri başka yöne çektiği görüşünü savunuyor. Gazetenin yorumunda devamla şu görüşlere yer veriliyor:

“Yolsuzluklar, tüm molla sisteminin içinde varlığını sürdürüyor. Şüphesiz Ahmedinecad belediye başkanıyken, yoksullarun durmunda iyileşme sağladı. Ama şimdi uygulayacağı politikalarla, ülkenin seçkin tabakalarını sıkıştırarak, ekonominin nefes almasını engellemiş olacak, dini liderliğin ülkenin zenginlikleri üzerinde egemenliğini kurmasına ve İran’ın siyasi olarak izolasyonuna neden olacak, ayrıca nükleer ateş ile oynayacak.”

Dış basında da İran seçimleri ana konuyu oluşturuyor. İngiliz The Times, Ahmedinecad’ın seçilmesiyle, artık dini lider Hamaney’e muhalif kimsenin kalmadığına dikkat çekiyor. Sol liberal Fransız gazetesi Liberation, reformcuların kaybettiği bu seçimin şimdi İran’da sadece farklı cephelerdeki demagogların işine yaracağını belirtiyor. İtalyan Corriera della Sera, İran’daki seçimin daha kötü netice vereceğinden çekinildiğini, ama Ahmedinecad’ın ılımlı açıklamalarının bu korkuların şimdilik yersiz olduğunu gösterdiği görüşünü savunuyor, ama asıl sözlerin değil, uygulamanın gereçeği gözler önüne sereceğini belirtiyor. Son olarak İsviçre’nin Berner Zeitung gazetesi, Ahmedinecad’ın gerçi aşırı muhafazakar ama, Taliban da olmadığına dikkat çekiyor ve bu gazete de bekleyip, Ahmedinecad’ın icraatlarına bakılması gerektiğine işaret ediyor.

Bulgaristan’daki parlamento seçimlerine ilişkin olarak bugünkü Alman basınında sadece Magdeburg’ta yaymlanan Volksstimme gazetesindeki yorum dikkat çekiyor. Gazete, Sosyalist Parti’nin seçimin galibi olmasına göndermede bulunarak, eski Kral’ın dört yıl süren başbakanlık macerasının sona erdiğini belirtiyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“Eskinin Komünist Partisi’nden dönüş yaparak, bugün sosyal demokrat çizgiye gelen Sosyalist Parti’nin koalisyon ortağına ihtiyacı var. Şimdiye kadar iktidarın küçük ortağı konumundaki Türk azınlığın partisi, sosyalistlerle işbirliğine hazır gibi görünüyor. Koalisyon hükümetine sağlam bir çoğunluk bulmak için diğer bazı partilere de göz kırpılıyor. Ancak 2007’de AB’ne tam üye olma niyetindeki Bulgaristan’ın, hükümeti kurmak için elini çabuk tutması, yolsuzluklar ve organize suçlarla mücadele etmesi, adli reformları hayata geçirmesi gerek. Avrupa ile birleşme hedefi suya düştüğü takdirde, bu, milliyetçilerin ekmeğine yağ sürecektir. Nitekim, daha şimdiden bunların partisi ‘Ataka’ endişe verici bir atağa geçmiş durumda.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde, Alman Kitapçılar ve Yayıncılar Birliği’nin bu yılki barış ödülünü yazar Orhan Pamuk’a layık görmesine ilişkin olarak yayımladığı yorum şöyle:

“Hürriyet gazetesinin Almanya baskısında, ‘Almanlar Orhan Pamuk’a ‘Nobel Ödülü’ verdi’ deniyor. Hürriyet, Pamuk’un özellikle Kürt ve Ermeni meselesinde takındığı tavırdan dolayı bu ödüle layık görüldüğünü ima ediyor. Bugüne kadar beş romanı Almanca’ya çevrilen Orhan Pamuk’un duyarlı ve girift romanları, batı ile İslam dünyası arasındaki zor ilişkileri ve doğu ile batı, modernizm ile milliyetçilik arasında yalpalayan Türk toplumunun kimlik sorunlarını ele alıyor. Ama Pamuk kendisini tipik siyasi bir yazar olarak nitelemiyor. Türkiye’de kimi çevreler Pamuk’a bu ödülün, Ermeni meselesinde Alman Parlamentosu’nun aldığı karar doğrultusunda görüş bildirdiği için verildiği kanısındalar. Ama çok sayıda tanınmış uluslararası yazarın görüşüne göre, -ABD de dahil olmak üzere- birçok batılı ülkede Almanya’dakinden daha fazla tanınan Orhan Pamuk aslında çoktan Nobel ödülünü hak etmiş durumda.”