1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.07.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Aydın Üstünel26 Temmuz 2005
https://p.dw.com/p/Abpn

Son olarak Mısır’daki tatil beldesi Şarm El Şeyh’i vuran terör ve terör ile mücadele, bu sabah da Alman ve Avrupa gazetelerinin yorum sütunlarında ağırlıklı olarak işlenen konuların başında geliyor.

Münih’te çıkan Süddeutsche Zeitung, Mısır’daki saldırılar ile ilgili olarak şu yoruma yer vermiş:

“Mübarek, militan İslamcılar konusunda tecrübeli. Mısır Devlet Başkanı, 80’li ve 90’lı yıllardaki terör dalgasından sonra, çok sert bir çizgi izleyerek, teröristleri bir süre dize getirmişti. Mübarek’in polisleri, casusları ve işkence uzmanları şimdi de aynı stratejiyi izleyecektir. Bu arada insan haklarına saygı gösterilmesi de pek beklenmiyor. Mısırlı yetkililer, kendilerini eleştirenlere Amerikalılar’ın Guantanamo politikasını örnek gösterecektir. Ancak Mübarek, yine de terör ile mücadelede kendisinin körü körüne iktidar hırsı içindeki bir isim değil, bir devlet adamı olduğunu gösterebilir. Şarm El Şeyh’teki saldırılardan sonra esnafın, aşçıların ve garsonların ortak protesto gösterileri, hükümetin ve halkın İslamcı terör ile mücadelede aynı safta olduğunu gösteriyor. Yani Mübarek’in terör ile mücadelede, muhalefeti yanına çekme şansı bulunuyor.”

Stuttgarter Zeitung adlı gazete ise bu sabahki yorum sütununda terörün turizme olası etkisini irdelemiş:

“Radikal Filistinliler’in 1968 yılında İsrail Havayolları El Al’a ait bir uçağı Cezayir’e kaçırmasından bu yana, turistlerde ilginç bir kanıksamışlığın yerleştiği gözleniyor. İnsanlar, kendi güvenlikleri için, havaalanlarındaki sıkı kontrolleri, hiç seslerini çıkarmadan kabulleniyor. Terör, savaş ve krizler, modern çağda dünyanın öteki ucuna uzanan turistlerin, neredeyse alışılmış refakatçileri haline geldi. Bu gerçek de değişecek gibi gözükmediği için, seyahat etmekte dünya şampiyonu olan Almanlar, tehlikeleri görmezden gelmekte de dünya şampiyonu konumuna geliyor.”

Lüneburg’da çıkan Landeszeitung, fanatiklere karşı en etkili silahın dinginlik olduğunu belirtiyor. Ölümcül İslamcı ideolojide, gerçek ile militanların kendilerini nasıl gördükleri arasında bir uçurum olduğunu vurgulayan gazetenin yorumu, şöyle devam ediyor:

“İslamcıların fedaileri, bir şeriat devleti hayali ile yaşıyor. Ancak bu şimdiden yıkılmış bir hayal. İran örneğine bakıldığında, gençlerin Molla rejiminden giderek uzaklaştığı görülüyor. Filistin’de ise, halkın çoğunluğu, Hamas’ın intihar saldırıları için canını vermekten yana değil. İslam devletleri, şu anda tarihin özneleri değil, nesneleri konumunda. Bu şartlar altında oluşan aşağılık kompleksi ise, Allah adına mücadele ettiklerini söyleyen militanların terörünü alevlendiriyor. Bunlar, belki de islamcı ideolojinin son can çekişmeleri.”

Geçiyoruz Avrupa basınına. Hollanda’dan De Volkskrant, terör ile mücadelede Müslümanlar’ın daha fazla rol oynamasını istiyor:

“İslamcı teröre yanıt vermek için uluslararası bir çaba gerekiyor. Bu sadece Batının değil, aynı zamanda da Müslüman ülkelerin ve batıda yaşayan Müslüman cemaatlerin de görevi. Müslümanlar, terör saldırılarından sonra ya hiç seslerini çıkarmıyor, ya da sadece savunmaya geçiyorlar. Oysa saldırıların toplumlar içinde neden olduğu kutuplaşmanın faturasını onlar ödüyor. Bu tavır, Müslümanlar’ın sadakati konusunda şüphe doğuruyor.”

Londra’dan The Times gazetesi, İngiltere’nin Irak Savaşı’na katılmasının, terör saldırılarının nedenlerinden biri olup olmadığına eğilmiş bu sabahki baskısında:

“İngiliz ordusu, Müslüman bir hükümeti devirseydi ve masum Müslümanları hedef alsaydı, belki, ancak tablo bunun tam tersi. İngiltere, tamamen dindarlıktan uzak ve Stalin hayranı bir diktatörün devrilmesine yardımcı oldu. Yeni Irak ise, İslama düşmanlıktan çok uzak. Bu radikallerin, saldırı düzenlemek için hep yeni gerekçeler bulacağını nihayet kavramamız gerekiyor. Kadın-erkek eşitliğinden, eşcinselliğin batıda kabulüne kadar, herşey onlar için haklı bir saldırı nedeni olabilir, hatta ılımlı Müslümanlar’ın varlığı bile.”

Son olarak Avusturya’dan bir alıntı. Terör ile mücadele kapsamında, Londra’da yanlışlıkla suçsuz bir gencin öldürülmesi, Viyana’da çıkan Kurier gazetesinin yorum sütununda şöyle ele alınmış:

“Siyasi yetkililer bir çıkmaz içinde. Londra’daki vatandaşların ve Mısır’daki veya Türkiye’deki turistlerin güvenliğini sağlamak için birşeyler yapmak zorunda. Ama öte yandan bu adımlar atılırken, ölçülü davranmaya ve şiddet sarmalını sürdürmemeye mecburlar. İngiltere demokrasisinde güvenlik yetkilileri, savaştaymış gibi “önce ateş et, sonra sor” prensibine göre hareket edemez, aksi takdirde uzun vadede iş çığrından çıkar. Çağımızın bu sorunu ile en uygun mücadele, polislerin ve güverlik birimlerinin özenli ve titiz çalışmalarıdır. Çünkü, Batının İslam dünyasından tamamen çekilmesini ve şeriat devletinin kurulmasını isteyen bu terörist güçlerle müzakere masasına oturulması söz konusu bile olamaz.”