1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Presseschau

26 Nisan 2010

Alman gazetelerinde Yunanistan'a yapılacak mali yardımlar konusunda AB ve IMF'deki tartışmalar ve Almanya'nın ilk Türk kökenli müstakbel bakanı Aygül Özkan'ın dinî sembollerle ilgili açıklamasına tepkiler öne çıkıyor.

https://p.dw.com/p/N6Bl
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Düsseldorf'da yayımlanan ekonomi gazetesi Handelsblatt, AB'nin ardından Uluslararası Para Fonu'nun da borç batağındaki Yunanistan'a yardımlar konusunda sağladığı uzlaşmayı yorum sütunlarına taşıyor. Gazete, Yunanistan'a yapılacak toplam 45 milyar euroluk yardımın, ülkeyi borç batağından kurtarmaya yetmeyeceği endişesini irdeliyor:

"Sadece Uluslararası Para Fonu, Yunanistan'a cömert biçimde yardım edecek ve aynı zamanda devletin finans yapısında da yeniden yapılanmaya gidilmesinde ısrar edebilecek durumda. IMF'nin vereceği kredi, Atina'nın ev ödevlerini yapması şartına bağlandı. Ancak eğer Para Fonu Yunanlar'ın giderek büyüyen borçlarının üstesinden gelemeyeceği sonucuna varırsa, o zaman fon sadece acil kredi yardımını devreye sokacak. Zaten bunun dışındaki bütün seçenekler paranın sorumsuzca çarçur edilmesi anlamına gelir."

Aşağı Saksonya Eyaleti'nin Sosyal İşler, Sağlık, Kadın ve Uyum Bakanlığı görevine getirilecek, Almanya'nın Türk kökenli ilk müstakbel bakanı Aygül Özkan'ın, okullarda dinî sembollerin yasaklanması ile ilgili yaptığı açıklamalara partisi Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi'nden tepki geldi. Aşağı Saksonya Başbakanı Christian Wulff, Özkan'ın açıklamalarının partiyi bağlamadığını, kişisel görüşü olduğunu belirtti. Bulvar gazetesi Bild'in yorumu şöyle:

"Aşağı Saksonya'nın Sosyal İşler Bakanı daha yemin etmeden, şefi, onun açıklamalarına mesafeli yaklaştığını dile getirmek zorunda kaldı. Aşağı Saksonya Başbakanı Christian Wulff, haçların devlet okullarında, sınıflarda duvarda asılı kalmaya devam edeceğini açık biçimde ifade etti. Türk kökenli politikacının bir noktayı anlamadığı kesin: Bu kadar hoşgörülü olmamızın nedeni, bize miras kalan Hrıstiyan-Batı değer ve gelenekleri. Bu hoşgörüden, farklı din ya da değerlere sahip göçmenler de yararlanıyor. Bu sayede Türk öğrenciler, bakanın yasaklamak istediği başörtüsünü okullarda takabiliyor. Bakanlar, partileri ile her konuda bire bir aynı görüşte olmak zorunda değil. Ancak Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi, Hrıstiyan değerlerinden bazılarının üzerinin çizilmesini kabul edilemez. Bayan Özkan, yemin etmeden önce buna kafa yormalı."

Oldenburg'da yayımlanan Nordwest Zeitung'un aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırları okuyoruz:

"Aşağı Saksonya'nın müstakbel Sosyal İşleri Bakanı daha yemin etmeden, kendi partisinde büyük tepkiye neden oldu. 2004 yılından bu yana Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi'ne üye olan 38 yaşındaki Özkan, hafta sonunda okullarda haç ve diğer dinî sembollerin yasaklanmasını talep etti. Hrıstiyan sembollerin devlet okullarında yeri olmadığı yönündeki açıklaması, partisinde kızgınlığa sebep oldu. Özkan'ın bu göreve atanmasının partisinin kamuoyuna yönelik bir halkla ilişkiler çalışması olduğu izlenimi doğdu. Özkan'ın daha şimdiden 60 televizyon programı ya da buna benzer etkinliğe davet edilmesi de bunu gösteriyor. Ancak Aşağı Saksonya Başbakanı Wulff'un bu seçimi ile, kamuoyunda bitkin olduğu izlenimi yaratan kabinesini canlandırma niyetinin, ne kadar hassas bir manevra olduğu görülüyor."

Hannoversche Allgemeine Zeitung ise konuyu bir başka açıdan ele alıyor:

"Aygül Özkan radikal ya da tehlikeli değil. Radikal ve tehlikeli olanlar, ona karşı olanlar. Genç kadın daha şimdiden polis korumasına alındı, çünkü aşırı sağcı Almanlarla kökten dinci yabancılar onu tehdit etti. Bu, Özkan'ın Başbakan Wulff'a verdiği, Hannover'deki zorlu görevi deneme yönündeki sözün ne kadar cesur olduğunu gösteriyor. Özkan bu durumda polis korumasından daha fazlasını hakediyor. Liberal bir hukuk devletinde, barışcıl bir ortak yaşamı savunan herkesin onu aralarına alıp, korumalarını hakediyor."

Nükleer enerjiye karşı olan 100 binden fazla kişinin haftasonunda kuzey Almanya'da düzenlediği protesto gösterisi de gazetelerde geniş yankı buluyor. Flensburger Tageblatt, son yılların en büyük nükleer karşıtı gösterisini şu satırlarla yorumluyor:

"120 bin insan, 120 kilometreye yayıldı. Nükleer santrallere karşı hareket, etkili biçimde geri döndü. Nükleer santrallerin bulunduğu Elbe üzerinde yer alan hattaki insan zinciri, güçlü bir mesaj verdi. Hrıstiyan Birlik-Hür Demokrat koalisyon hükümeti, nükleer santrallerin süresini uzatma yönündeki planlarını yürürlüğe koyarsa, o zaman hareketli ve sıcak bir sonbahara da kendilerini hazırlamalılar. Bir tarafta ekolojik olarak üretilen elektriğin artırılmasından diğer yanda ise nükleer santrallerin daha uzun süre faaliyette olmasını savunan bir politik hesabın işlemesi mümkün değil. Nükleer enerjiyi savunanlar, nükleer atıkların daha güvenli ve uzun vadeli nasıl yokedileceği sorusunu da yanıtlamak zorunda."

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Hülya Topçu


Editör: Murat Çelikkafa