1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.02.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Aydın Üstünel26 Şubat 2004
https://p.dw.com/p/AbvZ

Bu sabahki Alman gazetelerinin yorum sütunlarında ağırlıklı olarak göze çarpan konular, Başbakan Gerhard Schröder’in ABD ziyareti, siyasi partilerin karnavaldan sonraki geleneksel çarşamba toplantıları ve İsrail’in Güvenlik Duvarı.

Almanya’nın Irak Savaşı’nın en hararetli karşıtlarından biri olması nedeniyle Berlin ile Washington arasındaki ilişkilerde soğuk bir döneme girilmişti. Neues Deutschland adlı gazete, bugün ABD’ye giden ve yarın da iki yıl aradan sonra ilk kez Beyaz Saray’da konuk olacak olan Schröder’in temasları öncesinde şu yorumu yapıyor:

”Kısa bir süre öncesine kadar George Gerd ile telefonlaşmak bile istemiyordu. Şimdi aynı masaya oturup öğle yemeği yiyecek ve Oval Ofis’de kameralara birlik beraberlik pozları verecekler. Siyasi dostluklar, anın çıkarları doğrultusunda zaman zaman kavga döğüşe dönüşebiliyor. Ancak şimdi kimse Gerd’in George’a ‘Irak Savaşı meşru değildi, haksızlıktı’ demesini beklemiyor. Gerd bu tür çıkışları seçilmek istediği için yapmıştı. George da şimdi kendi oy toplamak istediği için olanları Gerd’in yüzüne vurmaya çalışmayacak. Seçim öncesi Gerd’in bir düşmana ihtiyacı vardı, şimdi George’un bir dosta ihtiyacı var.”

Schröder’in ABD ziyareti hakkında Kölner Stadt Anzeiger adlı gazetenin yorumu ise kısaca şöyle:

”Almanya ve ABD arasında ortak noktadan çok farklılıklar var. Özellikle temelde dünya görüşü, insana bakış ve toplumsal atmosfer konularında iki ülke arasında ciddi farklar mevcut. Almanlar, uluslararası örgütlerin etki gücüne inanırken, Amerikalılar için asıl önemli olan ulusal devlet. Almanlar kapitalizm ile sosyal politikalar arasında bir denge arayışındayken, Amerikalılar piyasanın gücüne inanıyor. Almanya laik bir ülke, ABD’de ise dinin büyük nüfuzu bulunuyor. Çoğu Alman bugün ılımlı pasifistken, Amerikalılar hala savaşın bir eylem aracı olduğu görüşünde. Alman-Amerikan ilişkilerinde duygusallığa kaymadan objektif bir bilanço çıkarmanın, farklılıkları açıkça ortaya koyarak, ortak yanları aramanın vakti geldi.”

Hannoversche Allgemeine Zeitung adlı gazeteye geçiyoruz:

”Schröder ve Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in görüşüne göre, Almanya artık yeni bir düzleme yükseldi. Başbakan ve bakanı, Avrupa’nın liderlerinden Almanya’yı, ABD ile aynı hizada görüyor. Schröder’in ABD Başkanı’na Almanya’nın gelecekte uluslararası alanda hangi rolleri üstlenip, hangisini üstlenmek istemediğini ileteceği yönünde başbakanlıktan yapılan açıklama da bunun bir işareti. Schröder bu çizgiyi ilk olarak Irak Savaşı’na karşı koyduğu tavırla sergiledi. Almanya Başbakanı şu anda biraz daha yumuşak davranıyor. Bush da Schröder’e karşı daha uzun bir süre sırtını çevirecek durumda olmadığının farkına varıyor. Yaklaşan seçim kampanyasında Bush’un uluslararası desteğe ihtiyacı olacaktır. Başbakan Schröder ise ziyareti ile, kendisi ve dünyanın en güçlü politikacısı arasında yine herşeyin güllük gülistanlık olduğunu sergileyecek. Schröder’in ABD ziyareti hem kendisi, hem de Bush için karlı olabilir."

Almanya’da siyasi partiler her yıl geleneksel olarak karnavaldan sonraki çarşamba günü toplanır ve, rotalarını vurgulayan, ayrıca da rakipleriyle hesaplaşma niteliği taşıyan açıklamalar yaparlar. Bu yılki toplantılar epey hararetli geçti. Schröder’in reform politikasının yanısıra, Türkiye’nin AB üyeliğine verdiği destek de epey eleştiriye yolaçtı. Örneğin Bavyera Eyalet Başbakanı Hristiyan Sosyal Birlik lideri Edmund Stoiber, Schröder’in tersine, Ankara’nın üyeliğine kesin karşı olan tavrını yineledi ve Federal Başbakan’a yüklenerek, Türkiye’nin üyeliğinin getireceği mali yükün altından nasıl kalkmayı düşündüğünü sordu. Freiburg’da çıkan Badische Zeitung toplantılar hakkında genel bir değerlendirme yapıyor:

”Karnaval sonrası yapılan geleneksel toplantılarında amaç tabiiki, karnaval sırasındaki eğlencelerde kendileri ile iyi dalga geçilen politikacılara bu sefer kendi rakiplerine yüklenme fırsatı vermek. O zaman söylenenler ciddiye alınmasın mı? Bu ne yazık ki pek mümkün değil, çünkü toplantılarda örneğin Türkiye’nin AB üyeliği gibi, gelecek seçim kampanyalarında kullanılacak konular denendi.”

Düsseldorf’dan Handelsblatt, bu toplantılardan yola çıkarak, Almanya’daki siyasi atmosfere bir yorum getiriyor:

”Dünkü toplantılarda yapılan hararetli tartışmalar, yüksek sesle duyurulan mesajlar, bir gerçeği örtmeye yetmiyor: halk arasında siyasetçilere verilen onay, duyulan güven her geçen gün ürkütücü bir hız ile eriyip gidiyor. Bu eriyişi, son borsa krizinde canları yanan insanların güven kaybı ile karşılaştırmak mümkün. Çoğu kişi politikacıların hiçbirşey yapabileceğine inanmıyor.”

Son olarak Stuttgarter Zeitung adlı gazetenin yorum sütununa bakıyoruz. Gazete, bu sabahki değerlendirmesinde İsrail’in Batı Şeria sınırına çektiği duvarı ele alıyor:

”İsrail’in teröristlere karşı kendini savunması soysuz bir davranış mı? Kanlı intihar saldırılarından korkan halkın etrafına bir set çekmeye başlaması, hayatlarını korumak için bir duvar inşa etmesi yanlış mı? Tabii ki değil. Ama Filistinliler’in öfkesi de doğal. Beton, çelik ve telli örgüden oluşan bu dev, Filistinliler’in topraklarını bölük pörçük ediyor, tarlalarını çalıyor ve uzun yıllardır hayalini kurdukları özerk bir devleti imkansızlaştırıyor.”