1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1909 Presseschau 1

19 Eylül 2011

Bugünkü Alman gazetelerinin ağırlık verdiği konular, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Almanya ziyareti ve Berlin'de dün yapılan eyalet parlamentosu seçimleri.

https://p.dw.com/p/12bjg

Neue Osnabrücker Zeitung, Gül’ün ziyareti bağlamında Türkiye-Almanya ilişkilerini mercek altına alıyor:

“Türkiye nereye gidiyor? Ağırlıklı olarak Batılı yanlarının ağır bastığı, AB’ye tam üyeliğe doğru mu? Yoksa ekonomik yükselişe geçen bir ülke olarak, devrimlerin yaşandığı Arap dünyasında bölgenin öncü ulusu olmaya doğru mu? Yoksa Ankara her ikisini birden mi istiyor? Batı ile Doğu arasında bir köprü olmayı mı?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Almanya ziyareti, belki de Başbakan Erdoğan’ın izlediği güçlü dış politikasının hedefleri hakkında bir fikir verir. Kıbrıs ya da Ortadoğu sorunu konusunda Ankara sözlerinin dozunu giderek artırıyor. Erdoğan Kıbrıs Rum tarafının 2012 yılında AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesi halinde, AB’yi boykot etmekle tehdit ediyor. İsrail’le olan gerginlik de giderek tırmanıyor. Tartışmalı ve hassas bir konu olan Filistin söz konusu olduğunda, savaş ilan edilmesinin başlangıcı sayılabilecek ifadeler çınlamaya başlıyor.

Elbette Gül’ün resmî ziyaretinin başlangıcında, Almanya’nın yabancılar politikasının hukuka aykırı olduğu yönünde yaptığı çıkış, Türk-Alman ilişkileri konusunda bazı yanılgılara yol açabilir. Gül'ün açıklamaları gerçekten de çok sert ve tıpkı Erdoğan’ın daha önce Almanya’da yaptığı, ‘asimilasyon insanlığa karşı işlenen bir suçtur’ şeklindeki açıklaması gibi, pek de yerinde ve uygun bir açıklama değil. Böylesine güvensizlik verici ve alışılmışın aksine kulağa agresif gelen açıklamaların Ankara’ya uzun vadede yararı olmaz. Türk-Alman dostluğu her halükarda gerçek hayatta birçok noktada, politik düzeyde olduğundan daha gelişmiş görünüyor.”

Die Tageszeitung ise aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Gül’ün Almanya’ya yönelttiği eleştiri, Türk hükümetinin şu sıralar dolup taştığı, kendinden emin tavrı ortaya çıkarıyor. Bu eleştiri Erdoğan’ın üç yıl önce Köln’de yaptığı, buradaki göçmenlerin uyumu konusunda konuşurken, ‘asimilasyon insanlığa karşı işlenen bir suçtur’ diyerek eleştirdiği, maksadını aşan konuşmayı hatırlatıyor. Türkiye Başbakanı o dönem, Türklerden Alman vatandaşlığına geçmelerini ya da Almancayı öğrenmelerini istediği, çok mantıklı açıklamalar da yapmıştı. Ancak bu açıklamalar, Erdoğan’ın asimilasyonla ilgili yersiz cümlesi nedeniyle arada kaynayıp gitmişti. Türkiye Cumhurbaşkanı ahlâki üstünlük taslama tavrı takınmak gibi, kötü bir nasihat almış. Eğer Türk-Alman ilişkilerinin iyileşmesini görmek istiyorsa, o zaman gelecekte sözlerini özenle tartıp biçmeli.”

Münih merkezli Süddeutsche Zeitung ise bugünkü sayısında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski Özel Kalem Müdürü Hüseyin Avni Karslıoğlu'nun, Türkiye'nin Berlin Büyükelçiliği’ne atanmasını ele alıyor. Gazeteye göre Gül, Karslıoğlu’nu bu göreve getirerek, Türk-Alman ilişkilerine verdiği önemi göstermiş oldu:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir karar vermek zorundaydı. Bir tarafta güçlü bir diplomatı Büyükelçi olarak Berlin’e göndermek, diğer yanda ise yakın danışmanı Hüseyin Avni Karslıoğlu’nu kaybetmemek istiyordu. Bu karar Cumhurbaşkanı için hiç de kolay olmasa gerek ama sonuç olarak Karslıoğlu’nun görev yerinin değişmesi anlamına geldi. 1960’lı yıllarda çocukluğunu Almanya’da geçiren Karslıoğlu Almanca konuşan tek diplomat değil, ancak onun bu göreve getirilmesi, bir jest anlamına geliyor. Gül’ün özel kalem müdürünü Dışişleri Bakanlığı’nın hizmetine sunması, Almanya’nın Türkiye için sahip olduğu önemin altını çiziyor.” 

Bugünkü Alman gazetelerinin geniş yer ayırdığı bir başka konu ise dün Berlin’de yapılan eyalet parlamentosu seçimleri. Seçimler iktidardaki Sosyal Demokrat-Sol Parti koalisyonun son bulmasına yol açtı. Berlin'e Hükümet Eden Sosyal Demokrat Partili Belediye Başkanı Klaus Wowereit'in bu görevi üçüncü kez üstlenmesi ise kesinleşti. Ancak Sosyal Demokratlar ya Hıristiyan Demokrat Birlik'le, ya da Yeşiller'le koalisyona gitmek zorunda. Berliner Morgenpost’un yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Wowereit önümüzdeki beş yıl için 'ekonomi ile ekoloji' arasında bir tercih yapmak zorunda. On yıl süren Sosyal Demokrat-Sol Parti koalisyonunun ardından şimdi önemli olan öncelikler. Almanya geneline bakılacak olunursa, şu sıralar ağır basan eğilim Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonu gibi görünse de, aslında Wowereit'in tarihi şansı, Sosyal Demokrat-Sol Parti koalisyonun ardından Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi ile bir koalisyon kurmasında yatıyor. Çünkü ondan önce hiçbir başbakan bunu başaramadı. Oysa zor zamanlar Sosyal Demokrat-Hıristiyan Demokrat büyük koalisyonunu icap ettiriyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Ahmet Günaltay