1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

19.01.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu19 Ocak 2004
https://p.dw.com/p/Abw1
Irak’ta dün meydana gelen ve Saddam Hüseyin’in yakalanmasının ardından yaşanan en ağır saldırı olarak değerlendirilen bombalı saldırılar bugünün Avrupa ve Alman basınına da damgasını vurdu. Alman basınında yer alan yorumlarda, ABD’nin Irak stratejisine karşı duyulan şüphe ön plana çıkıyor.

Münih merkezli Süddeutsche Zeitung gazetesinde konuyla ilgili yayınlanan yorumda şu satırlar yer alıyor:

‘’Irak’ta Amerikan işgaline karşı direniş tüm sınırları aşmış ve yönünü kaybetmiş durumda. Artık öldürülenler sadece Amerikan askerleri ya da yabancılar değil. Diktatörlüğün ardından gelen yeni döneme ayak uyduran herkes saldırıya hedef olabilir. Teröristler Iraklılar’ın yaşamını iyileştirebilecek herşeyi bozmak ve atılan her adımı baltalamak istiyor.’’

Almanya’da yayınlanan Financial Times Deutschland gazetesinde yer alan yorumda da Şii ve Kürtler arasında artan direnişe dikkat çekiliyor:

‘’ABD kendisini, içinden tek başına çıkamayacağı siyasi bir çıkmaza soktu. İdari sorumluluğun 1 Temmuz tarihinde bir Irak geçiş hükümetine devredileceğini açıkladı. Seçimler ise ancak 2005 yılında yapılacak. Amerika’nın oluşturduğu bu süreçte Irak’ta kendiliğinden ortaya çıkan bu dinamiği frenleyebilmek ise çok zor.’’

Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumunda da benzer görüşler dile getiriliyor:

‘’BM’nin Irak’ta en iyi ihtimalle yarı-demokratik olarak tanımlanabilecek bir süreci meşrulaştırması ve kurtarması isteniyor. Irak’ta giderek artan bir direnişle karşılaşan bu süreçte BM’nin nüfuzu ise olmayacak. Bush yönetiminin kendisini yardım arar konumuna soktuğu görülüyor. Ancak bunun artık bir yararı olmayacaktır.’’

Londra merkezli The Guardian gazetesi ise Irak’ta BM’nin rolünün masaya yatırılacağı bugünkü Bremer-Annan görüşmesine değiniyor:

‘’BM Genel Sekreteri Kofi Annan zehir kupasını geri çevirmeli, Irak’ta doğrudan seçimler konseptini desteklemeli. Bu Irak’ta egemenliğin ertelendiği anlamına gelmez. Beş ay, seçimlere hazırlık için çok uzun bir zaman değil. Washington’ın egemenlik devri planı sadece bir taktik. Asıl niyet, Bush’un yeniden Başkanlık’a yeniden seçilmesini sağlamak ve işgali dolaylı olarak sürdürmektir. BM bu planın bir parçası olmamalıdır.’’

Heilbronner Stimme gazetesi, Irak’ta yaşananların Amerikan iç politikasına yansıması üzerinde duruyor:

‘’Kontrolden çıkmış bir Irak Bush’un seçim kampanyasını da giderek zora sokuyor. Öldürülen Amerikalılar’ın sayısı 500’e ulaştı. Yapılan yanlışlar birbiri ardına ortaya çıkıyor. Amerikan ordusunun düşünce fabrikası US War College’in kendi resmi araştırması bile Saddam’a karşı savaşı ‘gereksiz’ olarak tanımlıyor.’’

Fransa’nın Toulouse şehrinden La Depeche du Midi gazetesi de ABD’de kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimlerini konu alıyor.

‘’Pekçok kamuoyu yoklaması bugün seçimlerin yapılması durumunda Bush’un yenik çıkacağını gösteriyor. Amerikan ekonomisinde son 20 yıldır yaşanan en yüksek büyüme oranına rağmen. Baba Bush ilk Körfez Savaşı’nı kazandı ve ekonomik savaşı kaybetti. Oğul Bush ise ekonomik mücadeleyi kazandı ancak Irak’ta barışı hala sağlayamadı. Oğul da babası gibi ikinci yarışı kaybederse bu, dünya barışının Vahşi Batı gelenekleriyle kazanılamayacağını düşünenler için kötü haber olmayacaktır.’’

Moskova merkezli Rus Kommersant gazetesi ise Amerikan seçimlerini ‘show’ olarak değerlendiriyor:

‘’Başkanlık seçimleri daha Kasım ayında. Ama Amerikan halkını şimdiden eğlendirmek gerek. Medya makinesi Amerikalılar’a ilginç birşeyler sunmak zorunda ve Bush’a karşı gerçek bir aday yoksa, bu adayın icad edilmesi gerekiyor. Amerikan ölçülerine göre radikal bir solcu olan ve Bush’un Irak politikasını sert bir şekilde eleştiren Howard Dean bu role çok güzel uyuyor. Ancak dikkatli uzmanlar günlük ratinglere kulak asmıyor ve Dean’in aday olamayacağını şimdiden söylüyor. Ama sonuçta yeni bir aday yaratmak için hala zaman var!’’

Süddeutsche Zeitung gazetesinde Christiane Schlötzer imzasıyla yayınlanan haberde ise Türkiye’de özellikle Güneydoğu bölgesindeki namus cinayetleri konu alınıyor. Evlilikdışı hamile kaldığı için ailesi tarafından taşlanarak öldürülen Şemsiye Allak örneğinden yola çıkılarak bölgedeki ataerkil yapı ve eğitimsizlik vurgulanıyor. Kadınların eğitiminde Kader kuruluşunun çalışmalarının da anlatıldığı haberde Türk Ceza Kanunu’nda namus cinayetleriyle ilgili getirilen yasal değişikliklere de değiniliyor.

Fransa’da okullarda başörtüsü yasağına karşı dün gerçekleştirilen binlerce kişinin katıldığı gösteri ve ülkenin ilk Müslüman valisi olarak atanan Aissa Dermouche’ye yönelik suikast girişimi dünya basınında geniş yer aldı.
Paris merkezli Liberation gazetesinin başörtüsü yasağına karşı gerçekleştirilen protestolarla ilgili yorumumda şu satırlara yer veriliyor:

‘’Kahire’den Rabat’a Müslüman köktendinciler, okullarda başörtüsü yasağı getirmek istediği için Fransa’ya ateş püskürüyor. Bu köktendinciler ile Jean-Marie Le Pen’in aşırı sağcıları, okullardaki dini semboller ile ilgili yasaya karşı ortak bir muhalefet oluşturuyor ve Cumhuriyet’e karşı aynı savaşı yürütüyor. Avrupa’daki Müslümanlar’a bu tuzaklara düşmemeleri için yardımcı olmamız gerektiği ve bunun önemi kesin bir şekilde kanıtlanmış oluyor.’’

Ouest France gazetesi Doğu Jura bölgesi valiliğine atanmasının hemen ardından Cezayir asıllı Dermouche’ye düzenlenen suikast girişimi ile ilgili şu yorumda bulunuyor:

‘’Ülkemize, Avrupa’ya, dünyaya Fransa’da ırkçılığın yeniden alevlendiğini gösteriyoruz. Dün Yahudiler’e karşı, bugün Kuzey Afrika’dan gelen göçmenlere karşı. Bunlar ülkemizin imajına zarar veriyor. Şu andan itibaren daha uyanık olmalı, herhangi bir dine, kültüre ya da bir etnik kökene karşı her tür sınırlamayı protesto etmeliyiz.’’

İngiliz Independent gazetesinde ise konuyla ilgili şu yorum yer alıyor:

‘’Ülkenin ilk Müslüman valisi Aissa Dermouche’ye karşı dün yaşanan suikast girişimi modern Fransa’da ırkçılığın gücünü göstermektedir. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, okullarda başörtüsü takılmasına karşı kararnamesiyle bunu daha da güçlendirdi. Fransız hükümeti ve Fransız halkının büyük çoğunluğu için Müslümanlar’a karşı terörizmi kınadıklarını göstermenin en iyi yolu, beyaz olmayan Fransız vatandaşlarına saygılı olmaktır. Okulda ve diğer yerlerde.’’

Basın turumuzun sonunda, Nürnberger Zeitung gazetesinde Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in bugün çıktığı altı günlük Afrika gezisiyle ilgili bir yoruma yer veriyoruz:

‘’Schröder, uluslararası yardımın sınırları olduğunu açıkça göstermek zorunda olacak. Afrika’daki insanların kendi kaderlerini belirlemek için kolları sıvamaları gerektiğini, kendi geleceklerini belirlemenin kendi ellerinde olduğunu. Sömürgecilik travması hala etkisini gösteriyor. Ancak Afrika’nın hala yaşadığı sorunların büyük bir bölümünden ahlak yoksunu, güç delisi despotlar sorumludur.’’