1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

17.10.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Elmas Topcu17 Ekim 2005
https://p.dw.com/p/Aboq

Alman ve diğer Avrupa ülkelerinin gazetelerinde, Irak’taki anayasa referandumu, kuş gribi salgınına yönelik Avrupa’da alınan önlemler ve Almanya’da yeni koalisyon hükümetinin bugün açıklanacak kabinesine ilişkin yorum ve haberler öne çıkıyor. Anayasa referandumuna katılımın yüksek olması, Avrupa ve ABD’de memnuniyetle karşılandı. Ancak Avrupa basını, memnuniyetin yanı sıra eleştirel yorumlara da yer veriyorlar.

İsveç’in Stokholm kentinde yayımlanan Svenska Dagbladet gazetesi, Iraklılar’ın anayasa referandumununa büyük ilgi göstererek batıya ve Arap dünyasına olumlu sinyaller verdiğini yazıyor. Alman Kölner Stadt Anzeiger gazetesi ise Cumartesi günü halkoyuna sunulan anayasayı ”değersiz anayasa” başlığıyla yorumluyor. Gazete Kürt, Sünni ve Şii grupların üzerinde anlaşamadığı birçok noktanın bulunduğunu belirterek, anayasayı içerik açısından pek de anlamı olmayan bir belge olarak niteliyor. Rus Kommersant gazetesi de Irak’taki anayasa referandumunu benzer şekilde değerlendirerek şöyle diyor:

“Katılımın yüksek olması, Iraklılar’ın anayasayı doğrudan kabul ettiğini göstermiyor. Şiiler ve Kürtler’in katılımının yüksek olduğu doğru, ancak Sünniler anayasayı reddediyor. Çünkü anayasanın kabulü şimdiye dek ülkeyi yöneten Sünniler’in gücüne resmi olarak noktanın konulması anlamına gelecek. Yani anayasanın kabulüyle Sünniler, uykudan sanki bir başka ülkede uyanmış gibi olacaklar. Bu arada Irak’taki 18 bölgeden üçünün hayır demesi halinde anayasa reddedilmiş olacak.”

Avrupa basınında öne çıkan diğer bir konu Romanya ve Türkiye’de ortaya çıkan kuş gribi. Alman Der Neue Tag gazetesi, kümes hayvanlarının itlaf edilmesine ilişkin televizyonların yayımladığı görüntülerin insanları tedirgin ettiğini, bunun birçok çiftçi için ise ekonomik iflas anlamına geldiğni yazıyor. Yine Alman Südkurier gazetesi de insanların salgından korunmaya çalıştıklarını oysa kuş gribi virüsünden korunmanın normal aşılarla ya da tıbbi malzemelerle mümkün olmadığını yazıyor. Yorumun devamında şu satırları okuyoruz:

“Şu an sahip olduğumuz aşılar ve ilaçlar kuş gribi virüsüne karşın etkili değil. İçinde bulunduğumuz çaresizlik kötü, ama insanların endişesi yüzünden yaşanan karmaşa daha da tedirgin edici. Üstelik sadece normal tüketicinin tavrı değil, yetkililerin politikası da belli değil. Sorunun üstesinden gelinmesi için Avrupa Birliği’nin kesin ve net kurallar koyması gerekiyor ve kümes hayvanlarının nasıl besleneceği konusunda konulan kurallar bu yönde atılmış ilk olumlu adım oldu. Her konuda sıkı önlemlere giden Brüksel kuş gribi konusunda şimdiye dek pek de kararlı bir tavır sergilemedi.”

Almanya’da 18 Eylül’de yapılan erken gelen seçimlerin üzerinden tam 27 gün geçti. Sosyal Demokratlar’ın ardından bugün de Hıristiyan Birlik partileri büyük koalisyonda yer alacak bakanlarını açıklıyor. Alman Schwaebische Zeitung, seçimlerde de birbirini amansızca eleştiren bu iki partinin henüz içerik olarak anlaşmaya varmadan bakanlık koltuklarını paylaşmasını eleştiriyor. Yorum şöyle devam ediyor:

“Hristiyan Birlik partileri ve Sosyal Demokratlar izlenecek ortak politika konusunda anlaşmadan bakanlıkları bölüştüler bile. Bu da oldukça düşündürücü bir durum. Demek ki partiler, çıkar ve güç çatışmasını içerikten daha önde tutuyor. Bu da vatandaşın yararına kurulacak bir hükümet için iyi bir çıkış noktası değil. İlginç olan diğer bir konu da bakanlıklar öylesi bir hale getiriliyor ki, seçilen isimlerin sorumluluklarını yerine getirip getiremeyeceğini bakmadan, bakanlıklar adamlara göre biçimlendiriliyor.”

Alman basınında yer alan dikkat çekici bir başka konu Türkiye’deki din özgürlüğü ile ilgili. Alman Frankfurter Allgemeine gazetesinde, Wolfgang Günter Lerch imzalı yorumda, Türkiye’ye yerleşen Alman vatandaşı sayısının gün geçtikçe arttığı ve özellikle Alanya’da emekli birçok Almanın yaşadığından söz ediliyor. Bu bölgede ufak tefek Almanca gazetelerin çıktığı, Alman okullarının açıldığı, ancak din özgürlüğü açısından sıkıntılar yaşandığı aktarılıyor. Yorumun devamında şu satırları okumak mümkün:

“Türkiye’de dini cemaatler, laiklik ilkesi dolayısıyla hukuki bir niteliğe sahip olamıyor. Böyle olunca da örneğin Hıristiyan cemaatlerin mal varlığı edinmeleri ya da kilise inşa ettirmesi zor. Bu arada din özgürlüğü ve buna ilişkin sıkıntılar sadece Hıristiyanlar için geçerli değil, Türkiye’de Aleviler gibi diğer Müslüman cemaatler de aynı sorunla karşı karşıya. Türkiye’in Avrupa yolculuğunda çözmesi gereken en önemli sorunlardan birini din özgürlüğü oluşturuyor.”