1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12.12.2008 - Alman basınından özetler

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu12 Aralık 2008

Bugünkü Alman basınında öne çıkan konu, dün başlayan AB liderler zirvesinde mali krize karşı alınacak önlemler konusunda yaşanan tartışmalar.

https://p.dw.com/p/GEXE
Fotoğraf: dpa

Süddeutsche Zeitung gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

“İstihdam ve şirketlerin geleceği için çetin bir mücadele verilen bir dönemde Almanya Başbakanı'nın bu kadar cömert olması, iklim anlaşmasına verdiği önemi gösteriyor. Anlaşmanın sonuçlandırılması için diğerlerinden daha fazla ödemeye de hazır olduğunu söylüyor. Ancak Brüksel'de müzakere masasına koyacağı milyarlar, sadece Doğu Avrupalılar'a bir hediye değil. Aynı zamanda bir konjonktür programı. Bu programın etkisini gösterebilmesi için tüm AB ülkelerinin ayrılan kaynakla modern teknolojiler geliştirmesi ve bu teknolojilerle temiz üretim yapması gerekiyor. Böylece gelecekteki istihdam da güvence altına alınmış olacak.”

Mitteldeutsche Zeitung'un yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:

“Merkel resesyona karşı en popüler önerileri getirme yarışını kaybetti. Eğitim programlarına milyarlar yatırmak, Fransızlar'ın tüketim çekleri ya da İngilizler'in katma değer vergisi indirimi kadar hoş gelmiyor kulağa. AB zirvesinde bu tartışmaya karşı doğru yol çizildi. Vergi indirimi kavgası Brüksel'de değil Berlin'de yapılmalı. Hangi adımları atacağına her ülke kendisi karar vermeli. AB ise kendi ev ödevlerini yaparak yardımları kolaylaştırıp, yatırımları destekleyip sübvansiyonları daha hızlı bir şekilde denetlemeli.”

Tageszietung gazetesi Almanya Maliye Bakanı Peer Steinbrück'ün konjonktür programı konusunda İngiltere Başbakanı Gordon Brown'a yönelik eleştirilerini konu alıyor yorumunda:

“Mali krizden bu yana Maliye Bakanlığı'nda sadece saldırılardan sorumlu daire çalışıyor. Bakan Steinbrück'e dur denmezse bir sonraki hedefi Obama olacak, yeni Amerikan Başkanı'nı ekonomiden anlamamakla suçlayacak. Sonuçta Obama da tüm dünya gibi resesyona karşı konjonktür programları fikrine eğilimli. Steinbrück ise son seksen yılın en büyük krizine karşı ne yapılacağını herkesten iyi biliyor: İlk etapta hiçbir şey yapmamak. Merkel ve Steinbrück, Almanya'yı dünyadan izole etmek üzere. Yanlış bir şey yapma riskine girmemek için herşeyi olduğundan iyi göstermeye çalışıyorlar. Steinbrück'ün kendinden emin tavrı pek inandırıcı değil. Bu, kendinden emin bir şekilde müttefiklerini iknaya çalışan birinin değil, yaşadığı paniği saklamaya çalışan birinin tarzı.”

Financial Times Deutschland da Steinbrück'ün tavrını eleştiriyor yorumunda:

“Steinbrück, bir Amerikan dergisine verdiği mülakatı, tam da mali krize karşı gerçek bir öncü rol oynayan İngiliz hükümetini hedef almak için kullandı. Eğer Alman kamuoyunda puan kazanmayı hedeflediyse bu etkiyi daha ucuz bir şekilde sağlayabilirdi. Sonuçta Anglo-Sakson dünyasında yaratabileceği en olumsuz etkiyi yarattı. Almanya, II. Dünya Savaşı sonrasında ekonomi politikaları konusunda yaşanan en önemli tartışmalardan birinde artık ciddi bir rol oynayamaz hale geldi.”

Magdeburg'da yayımlanan Volksstimme gazetesi ise Lizbon Antlaşması'nın geleceği ve AB'nin İrlanda'ya karşı tutumunu ele alıyor:

“Lizbon Antlaşması ile ilgili tartışmalarda İrlandalılar'ın ciddiye alınmaması yazık. Avrupa'nın hızla büyüdüğü için reformlara ihtiyacı olduğu doğru. Lizbon Antlaşması'nın, Birlik'in hareket kabiliyetini artırıcı basitleştirilmiş düzenlemeler içerdiği de. Ama İrlandalılar'a eski şarabı yeni kadehte sunmaya kalkmak da küstahça. Uzlaşma olduğu iddia edilen şey sadece göz boyama. Reform Antlaşması konusunda ciddi bir tartışma bu şekilde yürütülemez. Peki İrlandalılar ciddi bir tartışmaya hazır mı?”