1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12.12.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Seda Sezer12 Aralık 2005
https://p.dw.com/p/AboC

Alman basınında bugün, Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder’in Rus Gazprom şirketindeki tartışmalara neden olan yeni işi, Montreal’de sona eren İklim Konferansı, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın İsrail ile ilgili açıklamalarınaa gelen tepkiler ve Lübnan asıllı Alman vatandaşı El Masri’nin CIA tarafından kaçırılmasıyla ilgili yorumlar dikkat çekiyor...

Alman gazetelerinden Westfalen Post, Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder’in Rus doğalgazını Almanya’ya taşımak için Baltık Denizi’nin altından döşenecek yeni boru hattı projesinin inşasını yapacak olan Rus – Alman Konsorsiyumu’nda denetim kurulu başkanı olması konusunda şu yorumu yapıyor:

“Siyasetten ekonomiye geçmesine kimsenin bir itirazı yok. Ancak Gazprom olayında aktif siyasette kişisel çıkar gözetildiği şüphesi ön plana çıkıyor. Schröder, başbakanlığı sırasında Rusya ile enerji ortaklığı yapılması için bastırdı ve tartışmalı boru hattı projesinin altına imza attı. Schröder’in başbakanlık görevini devrinden bu kadar kısa bir süre sonra eski bir başbakana yakışmayacak bir görevi kabul etmesi çok tatsız bir durum.”

Main Echo gazetesinin aynı konudaki yorumunda şu satırlar dikkat çekiyor:

“Gerhard Schröder ekonomiye geçmek için daha yanlış bir zaman ve daha yanlış bir şirket seçemezdi. Schröder, böylece ‘politikacılar sadece kendini ve kendi çıkarını düşünür’ tezini doğrulamış oldu. Bu işi kabul etmesiyle ‘yönetici Schröder’, ‘politikacı Schröder’e zarar verdi ve başbakan olarak görevde bulunduğu döneme gölge düşürdü. Neden büyük paralar söz konusu olduğunda anlayış ve mantık rolünü yitiriyor? Politikacıların koruduğu şirketlerde veya bu olayda olduğu gibi mümkün kıldığı projelerde görev almasını engelleyen bir yasa mı çıkartılması gerekiyor?”

Fuldauer Zeitung gazetesi yorumunda, Schröder’in Baltık Denizi boru hattı projesinde üstlendiği görevle ilgili olarak hiçbir Alman siyasetçinin geçmişiyle bu kadar radikal bir kopukluk yaşamadığını yazıyor. Gazete, Schröder’in Gazprom’a denetim kurulu başkanı olmasını akraba kayırıcılığına benzetiyor.

Konstanz’da yayınlanan Südkurrier gazetesi de yorum sütunlarında Schröder’in aldığı kararı eleştiriyor:

“Schröder’de selefi Helmut Kohl gibi görevden ayrıldıktan sonra birçok soru işaretini geride bırakıyor. Mesela Schröder, hala başbakanlık görevindeyken bu iş çoktan cebinde miydi? Schröder, Putin’le beraber Kuzey Avrupa Doğalgaz Boru Hattı projesinin pazarlığını yaparken kişisel çıkarları rol oynadı mı? Alman - Rus anlaşmasında kendilerini ihmal edilmiş hisseden Polonya ve Litvanya’nın tepkisini çekmeyi bu nedenle mi göze aldı? Schröder’in şimdi kartlarını açması gerekiyor. Anlaşma hukuka aykırı değil, ancak anlaşmadan pis kokular geliyor. Yasaların düzenlemediği durumlarda yakışan şekilde davranmak gerekir, ancak Schröder bunda başarısız oldu.”

Kanada’nın Montreal şehrinde yapılan BM İklim Konferansı’yla ilgili yorumlar da Avrupa basınında dikkat çekiyor. Müncher Merkur gazetesinin yorumunda şu satırlar yer alıyor:

“Montreal’deki iklim zirvesi, uzlaşmaya varmak açısından başarılı olarak değerlendirilebilir. Katılan ülkelerin çoğu iklim değişimine karşı mücadeleyi, insanlığın var olma savaşı olarak gördüğünü ortaya koydu. Ancak ışık olan yerde gölge de vardır. George Bush yönetimindeki ABD hükümeti, Kyoto Protokolü’nü locadan izlemeye devam ediyor. 157 ülke karbondioksit emisyonlarını 2012 yılından sonra da gereken adımları atarak düşürmeye devam etmek konusunda anlaşıyor, ancak Bush Amerikan ekonomisini korumak adına dünyanın geri kalanının hiçe sayarak bunu yapmayı reddediyor.”

Hannoversche Allegemeine Zeitung gazetesi de iklim zirvesi ile ilgili bir yoruma yer veriyor:

“Kyoto Protokolü’nün dünyamızı tek başına korumayacağı üzerinde resmi olarak da anlaşıldı. Kyoto Protokolü, 2012 yılında sona ermeden önce Kyoto’da öngörülen emisyon indirimlerini de aşarak daha etkili bir çözüm bulunması üzerinde uzlaşma sağlandı. Montreal’deki konferansın sonrasında bunun başarılı olup olamayacağını söylemek zor. Ancak Montreal yine de yolu açmış oldu. ABD bu yoldan beraber geçip geçmeyeceği konusunda, “hayır” demedi, sadece “belki” yanıtını verdi.”

Augsburger Allegmeine Zeitung gazetesi ise iklim zirvesiyle ilgili yorumunda daha iyimser bir tablo çiziyor:

“İlk küresel iklim koruma anlaşması Kyoto Protokolü yaşıyor ve Bush hükümetinin engelleme politikasının bir geleceği kalmadı. Montreal’deki iklim konferasında genel hava bu yöndeydi ve uygulam şartları da dahil birçok konu açıklığa kavuşturuldu. Katılan ülkelerin çoğu, 2012 yılında sona erecek olan Kyoto Protokolü’nün, gelecekte nasıl bir yol izlenilmesi gerektiğinde anlaştılar. Bu büyük bir başarı.”

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın geçen hafta İsrail hakkındaki tepki alan açıklamaları yankılanmaya devam ediyor. Flensburger Tagesblatt gazetesi yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“İran Cumhurbaşkanı’nın Mekke’deki bir zirve toplantısında yaptığı anti- semitist açıklamalar, Arap dünyasında ilk kez tepkiyle karşılandı. Güvenlik Konseyi, Tahran rejimini tekrar kınadı ve İran’ın nükleer programıyla ilgili tartışmaları daha da eleştirel takip edeceğini belli etti. İran’ın Cumhurbaşkanı gibi münasebetsizlik edenler propaganda amaçlı sözlerini nükleer amaçlarını gerçekleştirmek için kullanamazlar.”

Mannheimer Morgen gazetesi, Almanya’da tartışmalara neden olan Lübnan asıllı Alman vatandaşı El Masri’nin CIA tarafından kaçırılması olayına değiniyor:

“Bir tarafta birbirlerinin bilgilerinden faydalanan gizli servislerin işbirliği, diğer taraftan da siyasi ikiyüzlülük birlikte yürümüyor. Kendimizi aldatmayalım, ülkemiz Irak savaşına dolaylı olarak ve Afganistan’da da terörle mücadeleye doğrudan katıldı. Alman özel birliklerinin şimdiye kadar Hindikuş’ta ne yaptığı sır gibi saklandı. Eğer bir devlet ellerini kirletiyorsa yeri geldiğinde, bunun sorumluluğunu üstlenmesini de bilmelidir.”