1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12 Eylül yargı karşısında

4 Nisan 2012

12 Eylül darbesinin iki sorumlu generali dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmasına Ankara’da başlandı. Uzmanlar davayı değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/14XM6
Dönemin üst düzey askeri yönetimi Nejat Tümer, Nurettin Ersin, Kenan Evren, Tahsin Sahinkaya ve Sedat Celasun
Dönemin üst düzey askeri yönetimi Nejat Tümer, Nurettin Ersin, Kenan Evren, Tahsin Sahinkaya ve Sedat CelasunFotoğraf: dapd

2010 yılında yapılan anayasa referandumunda geçici 15'inci maddenin kaldırılması ile birlikte, 12 Eylül darbesi sorumlularının yargılanmasının yolu açılmıştı.Böylelikle Türkiye tarihinde ilk kez iki generalin darbe suçundan yargılanması mümkün oldu. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek davada, her iki emekli general hakkında da ‘darbe’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Ancak davanın seyrine ilişkin bazı endişeler mevcut. Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı, davayı "heyecan verici" bulmadıklarını belirterek şu yorumu yapıyor:

“90’lı yaşlarında bu iki generalin mahkemeye gelmeyeceği kesinleşti. Telekonferans yoluyla ifade verip veremeyecekleri bile tartışmalı… Bir adli rapor bekleniyor bunun için; eğer adli rapor ‘sağlık durumları telekonferans yoluyla da ifade vermeye uygun değil' derse, mahkeme onların sağlık durumlarının uygun olmasını bekleyecek. Sağlık durumlarının uygun olması iki anlama geliyor: Bunlardan birincisi ölmeleri; sağlık durumları uygun bir hale gelmiş oluyor ve dava düşürülüyor. İkincisi ise fiziksel bütünlüklerini toparlayıp, bu yaştan sonra zor bu ama ifade verebilecek duruma gelmeleri. Aylarca, hatta yıllarca beklenebilir her iki sonuç için de…”

Türkei Kenan Evren
Kenan Evren'in yargılanmasına başlanıyorFotoğraf: picture alliance/UPI

"Cezalar infaz edilemez"

Müebbet hapis cezasının iki generalin yaşları itibariyle infaz edilebilir durumda olmadığını dile getiren Selçuk Kozağaçlı, Evren ile Şahinkaya’nın büyük ihtimalle tek bir gün dahi cezaevinde kalmayacağını, ceza alsalar dahi bunun ev kısıtlılığı içinde tamamlanacağını söylüyor.

Barış ve Demokrasi Partisi Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise dava sonucunun Türkiye açısından fazla önemli olmadığı görüşünde. Yüzde 10 barajı, siyasi partiler kanunu gibi 12 Eylül’den kalma uygulamaların hâlâ yürürlükte olduğunu belirten Kürkçü, 12 Eylül rejiminin Türkiye’de devam etmekte olduğunu savunuyor:

Ankara Militärputsch in der Türkei 1980
Ankara, 1980Fotoğraf: AP

Kürkçü, “Türkiye'de dernekler, vakıflar ve sendikaların kurulmaları ve faaliyette bulunmaları son derece ağır şartlara bağlı. Yayın organları üzerindeki baskıyı görüyorsunuz. Cezaevlerindeki gazeteci sayısına baktığımız zaman durum ortada. Ben hiçbir noktada bir demokrasi belirtisi görmüyorum.”

"Yeterli değil"

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Turgut Tarhanlı da darbe sorumlularının yargılanmasının 12 Eylül rejimi ile hesaplaşmak açısından önemli olduğu, fakat yeterli olmadığı kanısında. Toplumun tümünü hedef alan 12 Eylül darbesinin etkilerinden sıyrılmanın topyekûn bir seferberlik gerektirdiğini dile getiren Tarhanlı, bunun yalnızca yargıya bırakılmayacağını belirtiyor:

Tarhanlı “Eğer gerçekten samimi bir restorasyon sürecini başlatmamız söz konusuysa bunun gerçek anlamda 12 Eylül rejiminin zihniyet, hukuk, siyaset kalıplarından bir kopuşu ortaya koymakla mümkün olacağını düşünüyorum. Bunun da ne anlama geldiği herhalde açıktır: Bireyin devlet, idare karşısında özerklik alanının güçlendirildiği bir rejim, iki devletin işleyişinde, devletin organları arasındaki ilişkilerde 12 Eylül rejiminin yaptığı gibi yürütme ve icra organının asimetrik bir biçimde üstün ve güçlü kılındığı bir devlet mimarisinin restorasyonu, değiştirilmesi. Dolayısıyla bu iki temel ilke bence 12 Eylül’den kopuşun en önemli başlangıç adımlarıdır” diyor.

Yeni anayasa hazırlıkları

12 Eylül rejiminin Türkiye'ye bıraktığı en büyük mirasın bugün de yürürlükte olan 1982 Anayasası olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Bir darbe anayasası olan 1982 Anayasası'nın değiştirilmesi, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2011 seçimlerinde en önemli seçim vaatlerinden biriydi. Seçimlerden sonra anayasa çalışmalarını yürütmek üzere mecliste 4 siyasi partinin üyelerinin yer aldığı Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Anayasanın yazım çalışmalarına ise mayıs ayında başlanması bekleniyor. Peki, söz konusu anayasa toplumun tüm kesimlerinin taleplerini kapsar nitelikte olabilecek mi?

Türkei Festnahmen
Ertuğrul Kürkçü dava sürecini değerlendirdiFotoğraf: privat

Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın değerlendirmesi şöyle: “Bu gibi anayasal çalışmalarda, en mağdur olan, en dezavantajlı olan grupların talepleri önemlidir. Yani işçiler, kamu emekçileri, öğrenciler, azınlık mezhep mensupları, azınlık etnisite mensupları, yoksullar, kadınlar, cinsel yönelimleri nedeniyle suçlananlar, ayrımcılığa tabi tutulanlar… Bu kişilerin talepleri yeni bir anayasanın ruhudur, yeni bir anayasayı iyi bir anaysa yapabilecek olan şeydir. Eğer şu anda iktidarda olan kastların, grupların yahut sınıfların amaçlarına uygun bir rötuş yapacaksak, buna yeni anayasa demeye de gerek yok, bir anayasa değişikliğinden söz ediyor oluruz.”

Bir ülkenin özgürleşmesinin ifade ve örgütlenme özgürlüğünün tesis edilmesiyle mümkün olabileceğini belirten Kozağaçlı, “Gerçek bir hesaplaşmanın olabilmesi için gerek 12 Eylül rejiminin, gerekse mevcut siyasal iktidarın mağdurlarının talepleri doğrultusunda tartışma, yargılama, hakikatle yüzleşme süreci geçirilmelidir” diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Başak Özay

Editör: Ercan Coşkun