1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

10.01.2006 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap10 Ocak 2006
https://p.dw.com/p/Abns

Türkiye’de kuş gribi vakalarının artması, Avrupa basınında geniş yer tutuyor. Ayrıca, yapay komadan uyandırılan İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un sağlık durumu, İran’ın nükleer program konusundaki ısrarı ve Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinde Alman vatandaşlığına geçmek isteyen Müslümanlar’ın tabi tutuldukları sınav göze çarpan diğer konular.

Kuş gribine ilişkin yorumlarla başlıyoruz basın turumuza. İsviçre’de yayımlanan Basler Zeitung, “Türkiye’nin büyük suskunluğu“ başlığıyla bir yorumu taşımış sayfalarına. Yorum şöyle sürüyor:

“Ankara, tüm şüphelere rağmen, günlerce “Kuş gribi yok!“ dedi. Oysa bir bakan çıkıp “Tehlike söz konusu“ deseydi, bu konuyla ilgili Türkçe ve Kürtçe bildiriler dağıtılsaydı, her şey çok farklı olabilirdi. Ama imajları zedelensin istemediler. Ayrıca halkın paniğe kapılması, Ankara’yı salgından daha çok korkutuyor.“

Almanya’da yayımlanan Handelsblatt gazetesi de Erdoğan hükümetinin tutumunu hatalı buluyor:

“Avrupa Birliği Komisyonu, kanatlı ve canlı hayvan ithalatını yasaklayarak kuş gribinin önüne geçmeye çalışıyor. Ancak Türkiye’nen yapmış olduğu hataları ve gecikmeyi böyle telafi etmek mümkün değil. Virüs krizinde takındığı tutum yüzünden Ankara’ya duyulan güven sarsıldı.“

Yerel ölçekli Alman gazetesi Berliner Zeitung’da ise şu yoruma yer verilmiş:

“Henüz Almanya’da panik baş göstermedi. Alman bilim adamlarının felaket senaryosuna göre, Almanya’da 48 bin kişi kuş gribinden ölebilir. Grip nedeniyle Anayasa’yla tespit edilmiş olan toplantı ve seyahat hakları rafa kaldırılabilir. Ayrıca bu bir takım ayrımcılıklar da yapılacaktır. Örneğin doktor ve hemşerilere, ilaç ve aşı gibi bazı hayati konularda öncelik tanınacaktır. Tüm bunları göz önünde bulundurulmalıyız ki, o gün gelip çattığında paniğe kapılmayalım.“

Almanya’nın başka bir yerel gazetesi, Der Neue Tag ise “Yoksa virüs sanıldığından kolay mı bulaşıyor?“ diye soruyor:

“Türkiye üç çocuk bu hastalıktan öldü. Bir an önce ilaç ve aşı geliştirilmeli! Siyasilere de görev düşüyor, araştırmalar için yüklü ödenekler ayırmalılar. Çünkü eğer bu salgın yayılırsa ölüm kalım savaşı vereceğiz! „

Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinde Alman vatandaşı olmak isteyen Müslümanların tabi tutuldukları zihniyet sınavına tepkiler gelmeye devam ediyor. Almanya’nın yüksek tirajlı gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung’da şu yoruma yer veriliyor:

“Zihniyet kumkumalığına yönelik tepkiler kesinliklikle haklı. Bu sorular sayesinde, aslında vatandaşlığa geçme işleminin bütünüyle ne kadar sakat olduğunu görme fırsatı yakaladık. Normalde Alman vatandaşı olmak isteyenlerden, Anayasa’ya uyacaklarına dair bir imza alınıyor. Bu imza, kişilerin anayasal düzeni ne denli içselleştirdiklerinin bir kanıtı olamaz. Baden-Württemberg eyaletinde yapılmaya çalışılan, bir takım sorularla bu meseleyi aydınlatmak. Ancak yöntem yanlış! Alman vatandaşlığına geçmek isteyen birinin, beynen buna hazır olmadığını düşünüyorsanız eğer, bunu ancak onu okulda, iş yerinde ve gündelik hayatında gözlemleyerek anlayabilirsiniz, tuhaf sorularla değil!“

Yerel Alman gazetesi Stuttgarter Zeitung’da şöyle yazıyor:

“Bu sınav saçma bir uygulama. Hür ve demokratik olma iddiasında olan her toplum için utanç verici bir durum. Ayrıca meseleye bir de tersindeh bakmak gerek. Kendinde başkalarının zihyinetini sorgulama hakkı görenler, kendi zihniyetlerinin de sorgulanmasını kabul etmeli.“

İran ve Batılı ülkeler arasında bir süredir devam eden ve İran’ın yeniden faaliyetlere başmasıyla tırmanan nükleer program krizine ilişkin yorumlara göz atıyoruz. Financial Times Deutschland gazetesinde şu satırlar dikkat çekiyor:

“Uluslararası topluluğun inandırıcılığı zarar görüyor. Avrupalılar meseleyi masa başıhda çözmekten yana, ama İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad buna yanaşmıyor. Anlaşılıyor ki, Avrupa Birliği bu konuda başarılı olamadı. Gelecek birkaç hafta içinde Avrupa rengini belli etmek durumunda kalacak. İran’ı atom bombasından uzak tutmala ne kadar kararlı? Bunun için neleri göze alıyor? Ama ilk atılacak adım, Avrupa’nın uzun süredir ertelediği bir şey. Sorunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne havale etmek.“

Avrupa basınında geniş yer verilen bir diğer konu, ölüm kalım savaşı veren İsrail Başbakanı Ariel Şaron ve İsrail devletinin bu süreçteki tutumu. Fransızlar’ın bağımsız gazetesi Le Monde, İsrail’in tutumunu övüyor:

“İsrail savaşan bir ülke ve ülke güvenliğini ilgilendiren her konuda askeri sansür uygulanıyor. Ancak İsrail aynı zamanda demokratik bir ülke ve politikacıların sağlık durumları tabu değil. Başka ülkelerin bilgi vermekten kaçınacakları bir konuda İsrail açık kartlarla oynuyor. 2 Eylül 2005’de Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın geçirdiği beyin kanaması buna örnek. Ya da 2004’te Filistin lideri Arafat’ın hastaneye kaldırılması olayını hatırlayalım... Özetle, İsrail bu konudaki tutumuyla herkese iyi bir demokrasi dersi verdi.”