1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

08.02.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu8 Şubat 2005
https://p.dw.com/p/Abrg

Alman basınında bugün, Şarm el Şeyh’te gerçekleştirilen Ortadoğu zirvesi ışığında İsrail-Filistin barış süreci, Almanya’da patlak veren çifte vatandaşlık tartışmaları ve neonazilerin yükselişi konusunda hükümet ile muhalefet arasında yaşanan gerginlik ile ilgili yorumlar öne çıkıyor...

Süddeutsche Zeitung, Ortadoğu barış sürecinde yeniden hareketlenme yaşandığını, ancak anlaşmazlığın temel nedenlerini gidermek için yeni yüzler ve yeni formüllerin yeterli olmadığını belirtiyor:

“Filistin bölgeleri hala işgal altında, İsrail’in güvenliği eskiden olduğu gibi bazı Arap ülkelerinden gelen tehditlerle karşı karşıya ve ABD her zamanki gibi İsrail’e çok az baskı yapıyor. Gerçi Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, İsrail’in bazı zor kararlar alması gerektiğini söyledi. Ama örneğin ‘yerleşim politikası’ adı altında Filistin topraklarının ele geçirilmesine son verilmesinin kalıcı bir barış için önkoşul olduğu gibi bir açıklama da yapmıyor. Niçin?”

Westdeutsche Zeitung’un yorumunda Ortadoğu’da kalıcı bir barışa ulaşılması ve bir Filistin devleti kurulmasına giden yolun hala çok uzun olduğu belirtilerek, bugünkü buluşmadan çok fazla birşey beklememenin iyi olacağı görüşü dile getiriliyor.

Mannheimer Morgen gazetesi Filistin lideri Mahmud Abbas’ın diplomatik buzları kırdığını, Hamas ve İslami Cihad gibi radikal örgütlerden bile destek gördüğünü belirttiği yorumunu şöyle sürdürüyor:

“Ancak İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un ağırlığı çok daha fazla. İsrail askeri açıdan çok daha üstün durumda ve Filistin bölgelerinin ekonomisini de elinde tutuyor. Abbas, ABD’nin yardımı olmadan müzakere masasına eşit haklara sahip bir muhatap olarak oturamaz. Rice’ın gezisi, Amerikan Başkanı Bush’un bunu anladığının bir işareti. Yine de şu an coşmak için bir neden yok.”

Neue Ruhr/Neue Rhein gazetesinin yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:

“Bush da Şaron da Filistinliler arasında Abbas kadar iyi bir muhatap bulamayacaklarını biliyor. Bu nedenle onu boş sözlerle tatmin edemeyeceklerdir. Ancak iki taraf arasındaki güvensizlik de çok büyük boyutlarda. Dolayısıyla Mısır’daki zirve herşeyden önce güven artırıcı bir önlem niteliği taşıyor. Buz üzerinde tarafların biribirine dikkatlice yaklaşması gibi. Meydana gelebilecek tek bir saldırı sonun başlangıcı anlamına gelebilir.”

Almanya’nın çifte vatandaşlığa getirdiği kısıtlamalar nedeniyle 50 bin kadar Türk Alman vatandaşlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Nedeni 1 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe giren vatandaşlık yasası. Almanya Türk Toplumu derneği, çifte pasaportluların karar verebilmeleri için 2006 yılına kadar bir geçiş düzenlemesi istedi. Frankfurter Rundschau gazetesi konuyu şöyle yorumluyor:

“Onbinlerce kişinin, kendilerine tanınmayan çifte vatandaşlığı alabilmek için yasalarla hokkabazlık yapması anavatan nostaljisiyle açıklanabilir ve anlaşılabilir. Ancak oynanan oyun sempati yaratmıyor, aksine bu insanların Alman pasaportu sahibi olsalar da aslında Almanya ile hiç bütünleşmedikleri izlenimini uyandırıyor. Bu kişiler geçiş sürelerine umut bağlamak yerine yasaları kabul etmelidir. Başarılı bir entegrasyon, kendisini yasaları çıkaran toplumun bir parçası olarak görmeyi de gerektirir.”

Neue Osnabrücker Zeitung’un yorumunda ise Türk hükümetlerinin tutumu eleştiriliyor:

“Almanya’da vatandaşlık ile ilgili yasaları Ankara hükümeti de tanımak zorundaydı. Türk hükümeti bu tartışmadaki en hatalı taraftır. Türk Dışişleri Bakanlığı 2001 yılında tüm valiliklere genelge göndererek Türk vatandaşlığına yeniden geçişlerin Alman makamlarına karşı örtbas edilmesini resmen istemiştir. Şimdi Türk asıllı onbinlerce göçmen zor durumda. Ama anavatana duyulan hisler bir yana, yasaların ortaya koyduğu durum bir yana. Yasalar kesindir. Bu nedenle kapalı kapılar ardında uzlaşı yolları aramak, bir nevi af çıkartmaya çalışmak doğru değil.”

Hessische/Niedersaechsische Allgemeine gazetesi ise konuya daha farklı yaklaşıyor:

“2000 yılındaki yasayla Alman vatandaşlığına geçişin kolaylaştırılması göçmenlerin entegrasyonunu amaçlamaktadır. Alman hükümeti, Alman vatandaşlığına geçerek entegrasyona hazır olduğunu gösteren bu kişilerin yüzüne kapıyı çarpamaz. 2000 yılı öncesinde geçerli olan, yeni Alman vatandaşlarına eski pasaportlarını bir süre daha tutmaları imkanını veren düzenlemeden yararlananlara, hangi vatandaşlığı seçeceğine karar vermesi için bir şans tanınmalıdır.”

Bavyera Eyaleti Başbakanı Hristiyan Sosyal Birlik partili Edmund Stoiber’in, Almanya’da aşırı sağın yükselişinden Alman hükümetini sorumlu tutan açıklamasına tepki ve eleştiriler sürüyor. Neues Deutschland gazetesinin yorumu:

“Almanya’da çok fazla yabancı yaşadığı gibi tezlerle toplumu kışkırtan Birlik partileri de, ülkede onyıllardır yaşanan en büyük yoksulluktan sorumlu olan Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonu da Neonaziler’in yükselişi konusunda suçlu ararken daha dikkatli davransa iyi olur. Göğsünü gere gere şimdi Demokratlar’ın safında yer alan ve korku ve önyargılara karşı uyarıda bulunanların bazıları bu korku ve önyargılardan kendileri de sorumludur.”