1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

07.11.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap7 Kasım 2005
https://p.dw.com/p/Abob

Avrupa basının gündemini meşgul eden konuların başında, Fransa’da 11 gündür devam eden ve giderek genişleyen çatışmalar geliyor. Haftasonu boyunca da aynı konuya geniş yer ayıran gazeteler, yaşanan şiddetin nedenlerini analiz ediyor, şiddetin diğer Avrupa ülkelerine sıçraması ihtimali üzerinde duruluyor.

Almanya’nın en önemli gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung, Fransa’daki iç savaş benzeri görüntülere ilişkin, „Artık eylem vaktidir,“ diyor:

„Yaklaşık bir haftadır basit sosyolojik tezleri dinliyoruz: Oradaki gençlere ekonomik, sosyal ve insani perspektif sunmak gerekir. Peki kim buna hayır diyor ki? Ama bunları kim sağlayacak? İçişleri Bakanı Sarkozy, değil, girişimciler iş sahibi yapıyor insanları. Yani ekonominin, iş adamlarının hiç mi suçu yok? Avrupalı entelektüeller ve siyasetçiler, çokkültürlülük söz konusu olduğunda iki yüzlü davranıyor uzun zamandır. Çünkü yönelttikleri eleştirilerin adresi belli değil.“

Macaristan’da yayımlanan sol Nepszabadag gazetesiyse, „Sarkozy ayrıma noktasında“ başlığını kullanıyor ve Sarkozy’nin günah keçisi ilan edildiğini belirtiyor: „Fransa’da politika felç olmuş durumda. Sol muhalefet hükümetin başarısız olması için elinden geleni yapıyor. Hükümette birbiriyle rekabet içinde olanlarsa hep birlikte Sarkozy’yi hedef gösteriyor. Cumhurbaşkanlığına göz diken içişleri bakanı anlaşılan bir ayrım noktasına geldi. Eğer Sarkozy iddia ettiği gibi bu işin üstesinden gelirse, 2007 yılında cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması büyük bir olasılık. Ama eğer başarılı olamazsa, iki yıl içinde Fransızlar Sarkozy’nin adını unutur…“

Hollanda’da yayımlanan de Volkskrant gazetesindeki yorum ise şöyle:

„Yoğunlukları ve çapları nedeniyle çatışmalar ciddi bir siyasi krize dönüştü. Fransız hükümetinin, şiddete şiddetle karşı koymaktan yapacağı başka bir şey kalmadı. Ama düzenin yeniden sağlanması bu yaşanlara cevap vermek için için yeterli değil. Her ne kadar protestolar çığrından çıkmış olsada da temelinde ciddi sosyal sorunlar yatıyor. Ve tüm uyarılara rağmen, dışlanmış banliyölerdeki yaşam koşulları hala çok kötü. Bunun üzerine bir de işzilik ekleniyor. Durumu şöyle de tanımlamak mümkün: Sokaklardaki gençlerin, çatışmaktan başka yapacak işleri yok.“

Almanya’nın Düsseldorf kentinde yayımlanan Rheinische Post gazetesi ise Fransa’da yaşanan sorunlara Avrupa perspektifinden bakarak, „Fransa’daki olaylar sirayet eder mi?“ sorusunu soruyor:

„Fransa’nın entegrasyon politikasının başarısız olduğu kesinleşti. Sokak çatışmaları yangın gibi yayılmaya başladı. Sadece Fransa tehdit altında değil. Avrupa toplumlarında uçurum derinleşebilir ve sosyal dejenerasyon artabilir. Bu ciddi bir tehlike. Almanya, Belçika, Hollanda ve veya İspanya gibi ülkeler de göçmenler ve entegrasyonla ilgili büyük sorunlar yaşıyor. Avrupa Birliği bu sorunun genel bir sorun olduğunu kavramalı artık. Avrupa Birliği’nin genişlemesi ise bu problemi daha da büyütecektir. Birlik öncelikle entegrasyon sorunlarına dair ortak bir politika üretmeli. Çünkü bu yapılmazsa devletlerin baskısı artar, özgürlükler sınırlandırılır.“

Fransa’daki olayların üzerine, Alman Protestan Kilise’si benzer sosyal bir patlamanın bir göç ülkesi olan Almanya’da da yaşanbileceği konusunda uyarıda bulunmuştu. Birçok Alman gazetesi, Protestan Kilisesi’nin uyarısına ilişkin yorumlarda bulunuyor. Osnabrücker Zeitung gazetesi şöyle diyor:

„Protestan Kilisesi’nin uyarısı tam vaktinde geldi. Berlin’de koalisyon görüşmeleri sürürken, insanların yaşarıkları sorunlardan, persfektifsizlikten hiç söz edilmiyor. Oysa Fransa’da yaşanan şiddetin altında da aynı sebepler yatıyor. Bunu düşünmek bile ürkütcü.“

Başka bir yerel gazetede, Stuttgarter Nachrichten’de ise şu görüş dile getiriliyor:

„Almanya’da da kimi sınıfların radikalleşmesine yol açacak faktörler mevcut. Zenginle fakir arasındaki uçurum giderek büyüyor. Aynı şekilde eğitimli ve eğitimsizler arasındaki mesafe de uzuyor. Yabancı çocukların entegrasyonu giderek zorlaşıyor. Siyasetçiler bu sorunların farkında ama şimdiye kadar çözüm üretmediler. Ama artık bu değişebilir, çünkü kimse Fransa’dakine benzer olayların Almanya’da da yaşanmasını istemiyor.“

Ancak Fransa’dakine benzer olayların, şimdilik Almanya sokaklarında yaşanacağına ihtimal vermeyen yayın organları var. Örneğin yerel ölçekli Mannheimer Morgen gazetesi şöyle yazıyor:

„Almanya’da çoğunluğu oluşturan Türk gençlerini Kuzey Afrikalı din kardeşleri ile aynı kefeye koymamak gerek. Ama tabii buna güvenip de önlem almamak olmaz. Şüphesiz Almanya’da da entegrasyon meselesi sorun yaratıyor. Ama sorunlar büyürse kimse şiddet yaşanmayacağının garantisini veremez.“

Hafta sonu Arjantin’de düzenlenen ve başarısızlıkla sonuçlanan Amerika Zirvesi’ne ilişkin yorumlar da göze çarpıyor gazetelerde. Norveç’in muhafazakar gazetelerinden Aftenposten şöyle diyor:

„Bush’un politikaları komşuları tarafından onaylanmıyor. Ama maalesef Arjantinde’ki protestocular çıkarttıkları olaylarla, esas sorunların üzerinin kapanmasını sağladı. Ve bu esas sorunları „küreselleşme’ diye özetlemek mümkün.“

Basın turumuz için seçtiğimiz son konu Luxemburger Wort gazetesinde yer alan, Azerbaycan seçimlerine ilişkin bir yorum:

„Küçük Azerbaycan, stratejik açıdan çok önemli. İran ve Rusya ile komşu ve zengin petrol kaynaklarına sahip. Bu Batı’nın iştahını kabartıyor. Bakü Ceyhan Boru Hattı, Kafkasların Batı’ya uzanan eli. Ve bununla birlikte büyük ağabey Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesiyle Azerbaycan için yeni kapılar açılacaktır. Ülkede demokrasının yerleşmesi önemli. Yapılan seçimler bir ilk adımdı. Devamı gelmeli.“