1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

07.10.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu7 Ekim 2005
https://p.dw.com/p/Abow

Avrupa basınında bugün, Türkiye’nin AB Başmüzakerecisi Ali Babacan’ın çalışmaları, Başkan Bush’un terörle mücadele konuşması, Almanya’da koalisyon kurma çalışmaları ve İspanya’daki mülteci kriziyle ilgili haber ve yorumlar göze çarpıyor.

Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde, Rainer Hermann imzasıyla yayımlanan, “Türkiye’nin Herkül’ü” başlıklı yorum, Türkiye’nin AB Başmüzakerecisi Ali Babacan’ın çalışmalarını mercek altına alıyor. Yorumda şu satırlar göze çarpıyor:

“Babacan, süper Ekonomi Bakanı olarak kusursuz bir isim yapmayı başardı. Politik rakipleri bile Babacan’ın hatasız ve doğru bir ekonomi politikası izlediğini teslim etti. Kabinenin en genç bakanı olmasına rağmen, diğer bakanlardan daha iyi uluslararası ilişkilere sahip. Şimdi Babacan’dan Türkiye’nin AB üyeliği konusunda beklentiler büyük. Bu göreve getirilmesinden bu yana çok fazla dikkat çekmeyen Babacan, önümüzdeki dönemlerde Kürt sorunu ya da Ermeni soykırımı iddiaları gibi politik sorulara da yanıt vermek durumunda kalacak. AB’nin taleplerini yerine getirecek ve müzakerelerde önerilerde bulunacak ilgili bakanlıklardan uzmanları da bir an önce tespit etmek durumunda. Kabinede hem Ekonomi Bakanlığı, hem de AB Başmüzakerecisi görevini yürüten Babacan’dan, mitolojinin ünlü kahramanı Herkül’den istenebilecek bir görevi yerine getirmesi bekleniyor.”

ABD Başkanı George Bush’un Washington’da yaptığı, terörle mücadele konuşması da bugünkü basında yer bulan konular arasında. Bush konuşmasında, 11 Eylül 2001’den bu yana bütün dünyada terör örgütü El Kaide’nin en az on ciddi saldırı teşebbüsünü önlediklerini savunmuştu. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde, Christian Wernicke imzasıyla yayımlanan, “Bush özgürlük galip gelinceye kadar mücedele etmek istiyor” başlıklı yorum şöyle:

“Bush konuşmasında, Irak’ta ilerlemeler kaydedildiğini ve başarı sağlandığını savundu. Irak ordusundaki 80 yeni tabura övgüler yağdırdı. Ancak Amerikalı generaller Irak ordusunun durumu hakkında Bush’tan farklı bilgiler veriyor. Generallerin açıklamasına bakılırsa Irak ordusunda sadece bir tek tabur, Amerikan ordusunun yardımı olmaksızın hareket edebiliyor. Diğerleri Amerikan askerlerini desteğiyle operasyonlar düzenleyebiliyor.”

Alman basınında en çok tartışılan konu ise Berlin’deki koalisyon görüşmeleri. Alman Süddetutsche Zeitung gazetesinde konuyla ilgili haber-yorumda, şu satırları okuyoruz:

“Hıristiyan Birlik Partileri’nin en büyük korkusu, Gerhard Schröder’in başbakanlıktan vazgeçip, Başbakan Yardımcılığı’na soyunması. Gerçi Schröder’in kendisi de bu öneriyi reddediyor. Dün yapılan görüşmelerde bu konuda uzlaşma sağlanamadı ve konu Pazar günkü buluşmaya kaldı.”

Lüksemburg’da yayımlanan Luxemburger Wort gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Alman halkı büyük koalisyon istiyor: Yani adil reformlarla ekonominin yeniden ivme kazanmasını. Halkın bu mesajı nihayet dün sondaj görüşmelerinin yapıldığı müzakere masasına ulaştı. Dün akşam Merkel, Stoiber, Schröder ve Müntefering’in görüşmesinde olumlu bir hava hakimdi. Bu görüşmelerin artık başarısız olması mümkün değil! Büyük Koalisyon, Almanya için yeni bir şans olabilir. Merkel ilk kadın başbakan olacak. Schröder, Dışişleri Bakanı olmak istemiyor. Çok yazık! Çünkü ondan daha iyi bir Dışişleri Bakanı adayı mevcut değil.”

Koalisyon görüşmeleriyle ilgili olarak seçtiğimiz son yorum Fransız Les Echos gazetesinden:

“Almanya’da Mayıs ayı sonlarından beri iktidar güç kaybediyor. Sosyal Demokrat ve Yeşiller, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde seçimleri kaybettikten sonra hükümet yeni icraatlara imza atmadı. Altı aydan beri yeni reform önerisinde bulunulmuyor ya da reformlar hayata geçirilmiyor. Maliye Bakanı Eichel, bugüne değin 2006 bütçesini nasıl hazırlayacağı sorusunu kendi kendine sormuş değil. Uzmanlar, bütçe açığının büyüyebileceği uyarısında bulunuyor. Ülkedeki 4 milyon 700 bin işsiz ve iş dünyası şimdi, ülkenin yine ekonomik olarak büyümesi için elden gelen herşeyin yapılması yerine, koalisyon görüşmeleri için bu kadar zaman kaybedilmesinin mantıklı olup olmadığı sorusunu soruyor.”

İspanya’nın sömürgesi Mellila’ya Kuzey Afrika’dan mülteci akını olması yüzünden İspanyol hükümetinin aldığı güvenlik önlemleri de dikkat çeken bir başka konu. Alman Tageszeitung gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Bariyer ve çitler yükseltiliyor, mültecilerin geri gönderilmesine çalışılıyor. Avrupa, mültecilerden korunmak gibi hiç de hoş olmayan bir görevi üzerinden alacak ülkeler arıyor. İtalya, bu konuda Libya’yla işbirliği yapıyor. Libya’ya araçlar tahsis ediyor, çölde mülteciler için kamp inşa ettiriyor ve bunların ülkelerine gönderilmesi için mali destek sunuyor. Eğer Fas da Libya gibi davranmaya karar verirse, işte o zaman İspanya da şimdi ya da gelecekte İtalya’nın izlediği yönteme başvuracaktır.”

Bir başka Alman gazetesi Fuldaer Zeitung’un aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:

“İspanya’nın mültecilerden korunmak için inşa ettiği bariyer ve çitlerin yüksekliğini üç metreden altı metreye çıkarması ve sınırların daha iyi korunması için asker göndermesi, sorunun çözümüne yardım etmeyecek. Alman İçişleri Bakanı Otto Schily’nin aylar önce dile getirdiği, Kuzey Afrika’da mülteciler için bir kamp inşa edilmesi önerisi de bu önlemlerle aynı amaca hizmet ediyor. Yani, yeter ki mülteciler Avrupa sınırlarının dışında kalsın. Ancak mültecilere karşı önlemlerin arttırılmasıyla, Avrupa’ya mülteci akınını durdurmak mümkün değim. Mülteciler ancak kendi ülkelerinde daha bir yaşam sürebileceklerine inanırlarsa bu akın sona erer.”