1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

06.11.2003 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Murad Bayraktar6 Kasım 2003
https://p.dw.com/p/Abwk
Avrupa basınında Avrupa Komisyonu’nun dün açıkladığı ilerleme raporuna ilişkin değerlendirmeler ön plana çıkıyor. Raporun Türkiye ile ilgili bölümlerine Cenevre’de yayınlanan Tages Anzeiger gazetesi şu yorumu getiriyor: "Türkiye değişiyor, üstelik hızla değişiyor. Ancak Ankara gelecek yılın sonunda Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi koparmak istiyorsa, bu hızını arttırmalı. Türkler tatlıyı sever ya, rapor da aslında tatlı dolu. Ama ekşi yanları da var. Özellikle 1974’den bu yana ikiye ayrılmış olan Kıbrıs’la ilgili ekşilikler bunlar. Türkiye, Kıbrıs konusunda taviz vermeye yanaşmazsa, gelecek yıl Avrupa Birliği’ne katılacak on ülkeyle birlikte toplam 25 Avrupa ülkesinin temsilcisi Türkiye’ye müzakere kapısını aralamaya pek de yanaşmayacaktır.”

Düsseldorf’ta yayınlanan Rheinische Post da ilerleme raporuna değinmiş. Yorumda önümüzdeki yıl Avrupa Birliği’ne katılacak on yeni ülke ile ilgili değerlendirmelerin ardından raporun Türkiye ile ilgili bölümüne de dikkat çekiliyor:

"Avrupa Birliği’ne gelecek yılın Mayıs ayında on yeni ülkenin resmen katılmasına, şunun şurasında altı ay kaldı. Bu genişleme birlik açısından bakıldığında hem en büyük genişleme olarak karşımıza çıkıyor, hem de en sorunlu genişleme olarak. Çünkü bu on Orta ve Doğu Avrupa ülkesi on yıllar boyunca batılı demokrasilerden kaçıp, demir perdenin arkasına sığındılar. Bu yüzden komisyonun gerçekten zorlu bir sınama yolunu seçmesi, sözkonusu ülkelerdeki tüm gelişmeleri ayrıntılarıyla izlemesi ve kontrole tabii tutması da çok doğru bir karardır. Bugün bu kontrolün sonucunda ortaya çıkan rapora baktığımızda bazı ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Birliğe katılacak ülkelerde tespit edilen sorunlar sadece bir vidanının ya da trafik levhasının Avrupa’daki standartlara uyması türünden sorunlar değil. Özellikle halkın çok hassas davrandığı, gıda ve hayvancılık sektöründe hijyen normlarının henüz Avrupa Birliği standartlarında olmaması veya Avrupa Birliği’nin sağladığı ekonomik desteğin dağıtımını yapabilecek kurumların henüz kurulmuş olmaması dikkat çekiyor. Gelelim Türkiye’ye. Ankara daha müzakere masasına oturmadı, ama bir yandan da acele etmesi gerekiyor, çünkü kaybedecek hiç vakti yok. Avrupa Birliği’nde herkes Erdoğan hükümetinin reformlarını övüyor. Lakin dün yayınlanan İlerleme Raporu Ankara’nın açık yarasına tuz basıyor: Hükümet ülkedeki tek güç değil. Örneğin Türk ordusu siyasetin yola koyduğu bazı yasaların uygulanmasını kısmen de olsa engellemeyi başarıyor. Türkiye’nin bu yarasının önümüzdeki sene sonuna kadar iyileşmesi ise pek muhtemel gözükmüyor.”

Avrupa Birliği’ne gelecek yıl katılacak on yeni ülke ve henüz müzakere masasına oturamayan Türkiye ile ilgili yorumlar böyle. Bu arada, üye sayısı henüz 15 olan Avrupa Birliği’ndeki iç tartışmalar da sürüyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi bugün bu tartışmalara değinmiş:

“Kendilerini birinci sınıf Avrupalı olarak gören Fransa ve Almanya kendi elleriyle oluşturdukları İstikrar Paktı’nı tahrip etmeye devam ediyor. Kötü örnek oldukları veya ortak para birimini tehlikeye attıkları umurlarında bile değil. Diğer üyelerden bazılarının Almanya ve Fransa’ya kızmamazı işten bile değil. Karşılıklı dayanışma diye birşey kalmadı. Onbeşler bu durumdayken bir yandan da komşulardan pek de iyi haber gelmediği ortaya çıkıyor. Hazırlıklar iyice hız kaybetmiş durumda. Bazı ülkeler fazla özen göstermeden, üstünkörü çalışıyor, diğerleri ise kulaklarını tıkamış durumda.”

Alman ordusunun yurtdışındaki operasyonlarında görevlendirilen Özel Komando Timleri’nin komutanı Tuğgeneral Reinhard Günzel evvelki gün Federal Savunma Bakanı Peter Struck tarafından görevinden alınmasının ardından dün de Cumhurbaşkanı Johannes Rau tarafından ordudan azledildi. Günzel, yaptığı bir konuşmada Yahudiler'i ağır bir dille suçlayan Hristiyan Demokrat Birlik partili Martin Hohmann’a bir mektup göndermiş ve sözkonusu konuşmayı övmüştü. Münih’te yayınlanan Süddeutsche Zeitung olaya neden olan Hristiyan Demokrat Birlik Partili Hohmann’ın partiden ihraç edilmesi gerektiğini savunuyor. Yorum şöyle devam ediyor:

“Belki bir milletvekilini meclis grubundan ve partiden ihraç etmek prosedür açısından zor bir işlem olabilir. Ancak ana muhalefet partisinin müterredit genel başkanı Angela Merkel’in bu işlemi buna rağmen yoluna koyması gerekiyor. Merkel hiç olmazsa medyayı karşısına alıp Hohmann’ın sarfettiği sözlerin sonuçlarına katlanıp istifa etmesini tavsiye edebilirdi. Ama Martin Hohmann’ın işittiği tek azar ‘bir daha olmasın’, o kadar.”