1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

06.10.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Elmas Topcu6 Ekim 2005
https://p.dw.com/p/Abox

Alman ve diğer Avrupa gazetelerinde bugün, Almanya’daki koalisyon tartışmaları, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında müzakerelerin başlamasına yankılar ve Fas’tan İspanya’ya yaşanan kaçak göçmen akını öne çıkıyor.

Almanya’da 18 Eylül’de yapılan erken seçimlerin belirgin bir galibinin olmaması, iki güçlü rakip partiyi koalisyon görüşmelerine zorladı. Büyük partilerin kuracağı olası bir koalisyonda ise en zorlu konu başbakanın kim olacağı. Hristiyan Birlik partileri, Sosyal Demokratlar’a göre 4 milletvekili fazlası nedeniyle Angela Merkel’in başbakanlığında ısrar ediyor. Şu an iktidarda bulunan Sosyal Demokratlar ise halkın muhalefete yeterli güven göstermediğini belirtip Schröder’in başbakanlığını istiyor. Bu koşullarda dün üçüncü tur olası koalisyon görüşmeleri gerçekleşti. Konu Berliner Zeitung gazetesinde eleştirel bir bakış açısıyla değerlendiriliyor. Gazetedeki yorum şöyle:

“Partiler, büyük bir koalisyonun önündeki en büyük engel başbakan kim olacak sorusuymuş gibi davranıyor. Oysa üstesinden gelinmesi zor olan, partilerin birbirine nasıl davranacağı, birlikte çalışabilmek için neler yapması gerektiği. Onlar da bunu bilmiyor, işe nereden başlayacağını kestiremiyor, çünkü ortaklıklar ödün vermeyi gerektirir. Politik arenada ise ödün verilmesi imkansızdır.”

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında müzakerelerin başlaması da Avrupa basınında hala geniş yankı buluyor. Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında müzakerelerin başlanması kararına tepki gösterenlere iyimser olmalarını öneriyor. Yorumun devamında şu satırları okuyoruz:

“Avrupa Birliği, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlar başlamaz eleştirel kanat felaket tabloları çizmeye başladı. Fransa eski cumhurbaşkanlarından Valery Giscard d’Estaing, Türkiye ile müzakerelere başlanması ile Avrupa’nın sadece bir gümrük birliği olma yoluna girdiğini iddia ediyor. Alman Hristiyan Birlik partilerinin Avrupa Parlamentosu milletvekili Elmar Brok ise Avrupa’nın politik bir oluşum olarak mezara gömüleceğini söylüyor. Oysa bu karamsar tablonun yanında bir de Türkiye ile müzakerelere başlanmasının olumlu yanlarını düşünelim. Türkiye gibi nüfusu fazla bir ülkenin günün birinde Birliğe katılacağı olasılığı, ortak anayasa çalışmalarına ivme kazandıracaktır. Avrupa Birliği, Romanya ve Bulgaristan’ın üyeliği konusunda hazırlıklar yaptı, ancak ne Hırvatistan ne de Türkiye ile ilgili yasal düzenlemeler, idari hazırlıklar gerçekleşmedi. Genişleme, Birliğin mezara gömülmesi değil, aksine yeniden doğuşa yardım eden bir adım olacaktır.”

Weiden kentinde yayımlanan Der neue Tag gazetesi de Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakerelere, Hırvatistan ile da tam üyelik görüşmelerine başlamasını, uzun süreden beri Avrupa için atılmış en olumlu adım olarak niteliyor:

“Türkiye ile müzakerelere başlanmasına paralel olarak Hırvatistan ile de tam üyelik görüşmeleri yürütülüyor. Bu adım sadece coğrafi açıdan değil, politik anlamda da iyi bir gelişme. Almanya ve Avrupa uzun süredir Balkanlar’ı ve orada yaşanan sorunları unutmaya başlamıştı. Terör tehlikesi, Afganistan, Irak derken son yıllarda dikkatler Avrupa’dan başka bölgelere kaymıştı.”

Alman televizyonları ve gazeteleri, Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakerelere başlaması konusunu, şu sıralar Almanya’da bulunan yazar Orhan Pamuk ile yaptıkları söyleşilerde de sıkça ele alıyor. Süddeutsche Zeitung gazetesinin bugünkü baskısında Pamuk ile yapılmış bir söyleşiye geniş yer ayrılıyor. “Korku en kötü yol göstericidir” başlığı ile verilen söyleşide, Pamuk’a, Pazartesi gecesi verilen müzakere kararını nasıl karşıladığı soruluyor. Orhan Pamuk’un yanıtı ise şöyle:

“Aslında tüm arkadaşlarıma ve dostlarıma kaygılanmamalarını, çünkü kararın olumlu olacağını söyledim. Ben ise heyecanlanıp her yarım saatte bir haberleri izledim. Bir ara umudumu yitirip, Viyana’nın bir kez daha Türkler’in kaderini belirleyen bir kent olduğunu hissettim. Ardından ise olumlu karar çıktı. Artık hem Avrupa hem de Türkiye karşılıklı olarak hazırlıklara başlayacak. Erdoğan hükümeti daha bir süre iktidarda kalacaktır. Bu arada Türkiye’de herşey yasal düzenlemeler kapsamına alındı, tüm çevreler Avrupa düşüncesini benimseyecek. Radikal çevreler bile durumu riske atmaya çekinecektir.”

Avrupa basınında yer alan bir başka konu İspanya topraklarında yaşanan göç akını. İspanya’nın sömürgecilik döneminden kuzey Afrika’da elinde kalan iki kenti son haftalarda kaçak göçmen akımına uğruyor. Konu, Fransa’da yayımlanan “La Croix” gazetesinde şöyle değerlendiriliyor:

“Kaçak göçmen akımını baskıcı önlemlerle durdurmak mümkün değil. Göçmenlerin geldikleri ülkelerde ekonomik durum kötü. Bu da insanlara öyle bir baskı yapıyor ki, çözümü ülkelerinde değil, yurtdışında arıyor. Bu devletlerin elinden tutulması, kalkınmaları için yardım edilmesi gerekiyor. Bakın, Fas sınırlarındaki iki küçük İspanyol kenti şu günlerde tüm dünyanın gündemi oluverdi.”